Ülkenin bir kesiminin elleri balda börekte... Bu ülke sefaleten cayır cayır yansa da, düşman tarafından işgal edilse de ve milyonlar yokluk içinde kıvransa da, umurlarında değil o aç gözlü zavallı güruhun!..
Çünkü kendi zenginlerini de yaratan bir iktidarın siyaset çeşmesinden akan ballı kaymak, politikayı rantiyeyle buluşturanlar için zinhar vazgeçilmez bir şatafata dönüştü...
Dile kolay; "tesettür-cemaat-tarikat" falan derken kendi sosyetesini bile yaratan bir siyaset anlayışının hegemonyasında, lüksün sınırsız zevkini tadan ve iktidarın nasıl bir güç zehirlenmesi olduğunun bilincine varan şaşkın ve pervasız kitleler de var bu ülkede...
Ve o kitleler belki de yaşamları boyunca göremeyecekleri tam 16 yıllık bir rant hırsının ardından siyaset kurumlarından çok daha panik halindeler... "Düştük düşeceğiz" diye kabuslar görüyor o yandaş rantiye kesimi!..
Kimler yok ki o siyaset zengini, vurdumduymaz, şımarık, bencil ve pervasız zevatın içinde?.. Say say bitmez;
Gecekondudan yalıya taşınan asker kaçağı televizyon pinokyosu yandaşlar, "AKP giderse hepimizi zindana atarlar" diye etekleri tutuşan çakma laboratuvar gazetecileri...
"Erdoğan seçilemezse yurtdışına kaçarım" diyen makyajlı televizyon baykuşları, TOKİ zenginleri, ihale mafyası, rüşvet-vurgun tayfası, kısacası yandaşlar, yandaşlar ve de şımarık rantiyeciliğin balçıklı yollarında kendini kaybetmekten de utanmayan yandaşlar...
***
Kuklaları oynatan iktidar!..
Tüm bu siyaset zengini, umursamaz ve bazen de "Ali kıran, baş kesen" güruh var ya, "bu devran böyle gelmiş, böyle gider" diye iktidar sarhoşluğunun rüyalarında hülyalı hülyalı dolaşırken, topluma yapmadık işkence de bırakmadılar;
Onlar var ya; Her fırsatta halkı aşağıladılar, yalan haberlerle, masabaşı anketlerle milleti uyutmaya çalıştılar, vatansever gazetecilere ambargo uygulattılar, basın emekçilerini işsiz bıraktılar, solcuları, Atatürkçüleri hedef tahtasına koydular, iktidar sırtlarını sıvazlasın diye millete küfür ettiler ve bu sırada sürekli de ceplerini doldurdular...
Konu yandaşlık, konu satılmışlık, konu liboşluk, konu döneklik olunca sağ-sol da farketmiyor aslında... Konu "cumhuriyet" kalelerindeki kripto FETÖ'cülük, konu haysiyet celladı alçaklıklar olunca figüranları çoktur bu taarruz güruhunun...
Her tip kukla var hikmeti kendinden menkul, rotasız tayfanın içinde; baş eğen parmak- kaldıran siyasetçiler, belediye başkanlarına satılan yalancı anketçiler, gazeteci kılıklı satılmışlar...
Dahası da var; "televizyoncu" kılığındaki halk düşmanı ambargocular, iktidara kukla olmuş bürokratlar, çakma "profesör" kılıklı"ot" tüccarları, köleşmiş müritler, memleketi ve doğayı yağmalayan müteahhitler vs.
***
Gidişatın son dönemeci!..
Türkiye'de siyaset rantiyesinin uşaklığını yapanlar, tetikçilik uğruna milleti baskı altında tutmaya çalışırken ve de "ya başkanlık ya kaos" manşetleriye halkı tehdit etmeye bocalarken toplumun en az yarısı siyaset-medya kuşatmasının kıskacı içine alındı...
Kimler ezilmedi ki son 16 yılda bu ülkede?.. Kimler tetikçilerle politik sahiplerinin kirli ve sinsi taarruzları altında inim inim inletilmedi ki?..
Tarımın dışa bağımlı hale getirilmesi yüzünden sefil hale getirilen milyonlarca "üretici", işsiz bırakılan milyonlarca "emekçi" ve üç kuruşluk maaş zamları elektrik-su-doğalgaz kazığıyla ellerinden alınan milyonlarca "emekli" ne yazık ki kan ağladı bu ülkede...
Ve AKP'nin gerici-baskıcı siyasetinin altında, bir yandan geçim sıkıntısı, işsizlik ve sosyal sorunların kaosuyla cendereye atılan, diğer yandan "rejim" kaygısı nedeniyle gelecek endişesi yaşayan milyonlarca yurttaşa da yaşam zehir edildi bu topraklarda...
Girdabı "millet" dağıtacak...
Memleketin gidişatı belli, karanlık büyüyor... Yukarıda tasvir edilen ahval ve şeraitten ise sağır sultan bile haberdar...
Peki, ne olacak bu işin sonu?..
Gidişat nereye?..
Bu girdaptan nasıl çıkılacak, bu cendere nasıl tarumar edilecek ve bu rejim tuzağı nasıl bertaraf olacak?..
Bayramın ilk iki günündeki ortama baktım da, dalından kopmuş hüzünlü bir yaprak gibi solgundu insanların yüzleri... Bayramın kulaklara her zaman mutluluk fısıldayan eski coşkusundan ne yazık ki eser yoktu...
Büyükten küçüğe, bu memleketin neredeyse her evladının yüreğinde alkış çalan mutluluk güvercinlerinin kanatları da bayrama rağmen adeta bezirgan hale gelmişti...
Hiç kuşkusuz gelecek kaygısının, hem de önümüzdeki hafta yapılacak seçim yüzünden iyice büyüdüğü bir ülkede, 2018 yılı Şeker Bayramı'nın finali aslında 24 Haziran'da yaşanacak!!!
24 Haziran ya "millet "için "asıl bayram" olacak ya da haftalardır muhalefetin yarattığı coşkuyla umut bayrağını ilk kez zirveye doğru koşturan ülkenin en az yarısı hezimetle karşılacak!..
"Şeker" ya da "Kurban..." Ya da ulusal bayramlar... Hepsinin her yıl tekrarı olsa da, hepsi ne yazık ki gelip geçici...
Oysa laik rejimin son dönemeci olacak bir "24 Haziran" tarihi yalnızca ulusun değil, vatanın da "asıl bayram"ı olacak ki, meydanları ilk kez bu kadar coşku ve heyacanla dolduran milyonlar da bunun farkında...
"Düşmanımın düşmanı dostumdur" hastalığından müzdarip liboş işbilikçilerin gazına gelerek, takiyeci gericilerle, güvercin kılığındaki bölücülere el uzatmak hiçbir koşulda ülkeye yarar getirmeyecek...
Çünkü konu vatan-millet-bayrak, Atatürk, laiklik, barış-kardeşlik, Aydınlanma ve cumhuriyetin bekasıysa birbirinden farkları yok bunların...
O halde laik cumhuriyeti ilelebet payidar edecek asıl ve de nice bayramlar için, canla-başla, coşkuyla-cesaretle ha gayret...
Mehmet Faraç / YENİÇAĞ
Çünkü kendi zenginlerini de yaratan bir iktidarın siyaset çeşmesinden akan ballı kaymak, politikayı rantiyeyle buluşturanlar için zinhar vazgeçilmez bir şatafata dönüştü...
Dile kolay; "tesettür-cemaat-tarikat" falan derken kendi sosyetesini bile yaratan bir siyaset anlayışının hegemonyasında, lüksün sınırsız zevkini tadan ve iktidarın nasıl bir güç zehirlenmesi olduğunun bilincine varan şaşkın ve pervasız kitleler de var bu ülkede...
Ve o kitleler belki de yaşamları boyunca göremeyecekleri tam 16 yıllık bir rant hırsının ardından siyaset kurumlarından çok daha panik halindeler... "Düştük düşeceğiz" diye kabuslar görüyor o yandaş rantiye kesimi!..
Kimler yok ki o siyaset zengini, vurdumduymaz, şımarık, bencil ve pervasız zevatın içinde?.. Say say bitmez;
Gecekondudan yalıya taşınan asker kaçağı televizyon pinokyosu yandaşlar, "AKP giderse hepimizi zindana atarlar" diye etekleri tutuşan çakma laboratuvar gazetecileri...
"Erdoğan seçilemezse yurtdışına kaçarım" diyen makyajlı televizyon baykuşları, TOKİ zenginleri, ihale mafyası, rüşvet-vurgun tayfası, kısacası yandaşlar, yandaşlar ve de şımarık rantiyeciliğin balçıklı yollarında kendini kaybetmekten de utanmayan yandaşlar...
***
Kuklaları oynatan iktidar!..
Tüm bu siyaset zengini, umursamaz ve bazen de "Ali kıran, baş kesen" güruh var ya, "bu devran böyle gelmiş, böyle gider" diye iktidar sarhoşluğunun rüyalarında hülyalı hülyalı dolaşırken, topluma yapmadık işkence de bırakmadılar;
Onlar var ya; Her fırsatta halkı aşağıladılar, yalan haberlerle, masabaşı anketlerle milleti uyutmaya çalıştılar, vatansever gazetecilere ambargo uygulattılar, basın emekçilerini işsiz bıraktılar, solcuları, Atatürkçüleri hedef tahtasına koydular, iktidar sırtlarını sıvazlasın diye millete küfür ettiler ve bu sırada sürekli de ceplerini doldurdular...
Konu yandaşlık, konu satılmışlık, konu liboşluk, konu döneklik olunca sağ-sol da farketmiyor aslında... Konu "cumhuriyet" kalelerindeki kripto FETÖ'cülük, konu haysiyet celladı alçaklıklar olunca figüranları çoktur bu taarruz güruhunun...
Her tip kukla var hikmeti kendinden menkul, rotasız tayfanın içinde; baş eğen parmak- kaldıran siyasetçiler, belediye başkanlarına satılan yalancı anketçiler, gazeteci kılıklı satılmışlar...
Dahası da var; "televizyoncu" kılığındaki halk düşmanı ambargocular, iktidara kukla olmuş bürokratlar, çakma "profesör" kılıklı"ot" tüccarları, köleşmiş müritler, memleketi ve doğayı yağmalayan müteahhitler vs.
***
Gidişatın son dönemeci!..
Türkiye'de siyaset rantiyesinin uşaklığını yapanlar, tetikçilik uğruna milleti baskı altında tutmaya çalışırken ve de "ya başkanlık ya kaos" manşetleriye halkı tehdit etmeye bocalarken toplumun en az yarısı siyaset-medya kuşatmasının kıskacı içine alındı...
Kimler ezilmedi ki son 16 yılda bu ülkede?.. Kimler tetikçilerle politik sahiplerinin kirli ve sinsi taarruzları altında inim inim inletilmedi ki?..
Tarımın dışa bağımlı hale getirilmesi yüzünden sefil hale getirilen milyonlarca "üretici", işsiz bırakılan milyonlarca "emekçi" ve üç kuruşluk maaş zamları elektrik-su-doğalgaz kazığıyla ellerinden alınan milyonlarca "emekli" ne yazık ki kan ağladı bu ülkede...
Ve AKP'nin gerici-baskıcı siyasetinin altında, bir yandan geçim sıkıntısı, işsizlik ve sosyal sorunların kaosuyla cendereye atılan, diğer yandan "rejim" kaygısı nedeniyle gelecek endişesi yaşayan milyonlarca yurttaşa da yaşam zehir edildi bu topraklarda...
Girdabı "millet" dağıtacak...
Memleketin gidişatı belli, karanlık büyüyor... Yukarıda tasvir edilen ahval ve şeraitten ise sağır sultan bile haberdar...
Peki, ne olacak bu işin sonu?..
Gidişat nereye?..
Bu girdaptan nasıl çıkılacak, bu cendere nasıl tarumar edilecek ve bu rejim tuzağı nasıl bertaraf olacak?..
Bayramın ilk iki günündeki ortama baktım da, dalından kopmuş hüzünlü bir yaprak gibi solgundu insanların yüzleri... Bayramın kulaklara her zaman mutluluk fısıldayan eski coşkusundan ne yazık ki eser yoktu...
Büyükten küçüğe, bu memleketin neredeyse her evladının yüreğinde alkış çalan mutluluk güvercinlerinin kanatları da bayrama rağmen adeta bezirgan hale gelmişti...
Hiç kuşkusuz gelecek kaygısının, hem de önümüzdeki hafta yapılacak seçim yüzünden iyice büyüdüğü bir ülkede, 2018 yılı Şeker Bayramı'nın finali aslında 24 Haziran'da yaşanacak!!!
24 Haziran ya "millet "için "asıl bayram" olacak ya da haftalardır muhalefetin yarattığı coşkuyla umut bayrağını ilk kez zirveye doğru koşturan ülkenin en az yarısı hezimetle karşılacak!..
"Şeker" ya da "Kurban..." Ya da ulusal bayramlar... Hepsinin her yıl tekrarı olsa da, hepsi ne yazık ki gelip geçici...
Oysa laik rejimin son dönemeci olacak bir "24 Haziran" tarihi yalnızca ulusun değil, vatanın da "asıl bayram"ı olacak ki, meydanları ilk kez bu kadar coşku ve heyacanla dolduran milyonlar da bunun farkında...
"Düşmanımın düşmanı dostumdur" hastalığından müzdarip liboş işbilikçilerin gazına gelerek, takiyeci gericilerle, güvercin kılığındaki bölücülere el uzatmak hiçbir koşulda ülkeye yarar getirmeyecek...
Çünkü konu vatan-millet-bayrak, Atatürk, laiklik, barış-kardeşlik, Aydınlanma ve cumhuriyetin bekasıysa birbirinden farkları yok bunların...
O halde laik cumhuriyeti ilelebet payidar edecek asıl ve de nice bayramlar için, canla-başla, coşkuyla-cesaretle ha gayret...
Mehmet Faraç / YENİÇAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder