Mustafa Kemal Paşa 99 yıl önce 9 Temmuz'da, Ordu Müfettişliği görevinden istifa ederek, askerlikten ayrıldığını bildirdi. Eş zamanlı olarak Saray da Mustafa Kemal Paşa'nın memuriyetine son verdi.
Atatürk'ün orduya, vilayetlere ve millete istifasını bildirdiği genelge şöyleydi:
“Mübarek vatan ve milleti parçalanmak tehlikesinden kurtarmak ve Yunan ve Ermeni isteklerine kurban etmemek için açılan millî savaş uğrunda milletle beraber, serbest surette çalışmaya resmî ve askerî sıfatım artık engel olmaya başladı. Bu mukaddes gaye için milletle beraber sonuna kadar çalışmaya mukaddesatım adına söz vermiş olduğumdan, pek âşıkı bulunduğum yüksek askerlik mesleğinden bugün veda ve istifa ettim. Bundan sonra mukaddes millî gayemiz için her türlü fedakârlıkla çalışmak üzere milletin sinesinde bir ferd-i mücahit suretiyle bulunmakta olduğumu arz ve ilân ederim.”
99 yıl sonra 9 Temmuz'da; Başkanlık sistemine geçiş ve peşpeşe yayınlanan kararnamelerle pek çok ilk yaşandı. En önemlisi, Genelkurmay Başkanı'nın Milli Savunma Bakanlığına atanması oldu.
İktidar medyası bu atamayı, Cemal Gürsel ve Fevzi Çakmak'ın üniformalıyken Milli Savunma Bakanlığı yapmasına benzetip, “58 yıl sonra bir ilk” diye sundu.
Tam bir kafa karıştırma!.. Fevzi Çakmak, Milli Mücadele yıllarında Bakanlık yaptı. Siyasetle askerlik arasında tercihte bulunması istendiğinde ise üniformasını seçti ve sonrasında hep Genelkurmay Başkanı olarak kaldı. Çakmak'ın en büyük özelliği, Ordu'nun politikaya karışmasına hiç bir şekilde razı olmayıp, iki kez Cumhurbaşkanlığı teklifini geri çevirmesidir. Atatürk hayattayken yapılan teklifi, şu sözlerle reddetti:
“Ben bugün ordunun en sorumlu bir yerinde bulunuyorum. Teklifinizi kabul edecek olursam, yarın benim yerime geçecek olan bir paşa da ordunun kendisine bağlı olduğuna güvenerek beni devirir ve yerime geçer. Onu da çok geçmeden bir üçüncü paşa taklit eder. Memleket asıl o zaman askeri diktatörlüğe doğru kayar ve memleketin bizden beklediği hizmetlerin hiçbirisi yapılamaz.”
Atatürk'ün vefatından sonra teklif geldiğinde ise Genelkurmay Başkanı olduğunu belirtip, Anayasa'ya göre, Cumhurbaşkanının ancak Meclis içinden seçilebileceğini hatırlattı. Kendisinden bir isim önermesi istendiğinde de İsmet İnönü'nün adını telaffuz ettikten sonra, “Bu benim sadece kendi düşüncemdir. Fakat Büyük Millet Meclisi kimi lâyık görür de seçerse, o benim de Cumhurbaşkanım olur. Yeter ki bu seçilme, kanuna ve Anayasaya uygun olsun”dedi.
Fevzi Çakmak Paşa'nın ancak emekli olduktan sonra siyasete girdiğini kaydedip, medyanın Cemal Gürsel örneğine geçelim. 1960 darbesinde Bakanlık koltuğuna oturdu. Ki, bugüne kadar görevdeki askerlerin siyasi makama gelmesi, sadece darbeler döneminde yaşandı.
Fevzi Çakmak'ın adının bu “ilk”e dahil edilmesinin sebebi, bu gerçeği gizlemek olabilir mi?
Evet, Hulusi Akar örneği bir ilk, ama şu anlamda; İlk kez darbe yapılmadan, bir asker bakanlık koltuğuna oturdu!.. Ve Parlamenter rejimin son Genelkurmay Başkanı oldu!..
KIRMIZI KİTAP NE OLACAK
Erdoğan'ın yemininden sonra büyük bir hızla ve peşpeşe kararnameler yayınlandı. Anlaşılan, muhalefet kumda oynarken, tüm hazırlıklar yapılmış.
TSK ile ilgili düzenlemeler, atama ve terfi yetkileri günlerdir yazılıyor. A'dan Z'ye tek karar verici Erdoğan. Dolayısıyla kimin Milli Savunma Bakanı, kimlerin Kuvvet Komutanı olduğunun çok da kıymeti harbiyesi kalmadı.
Sadece Milli Savunma Bakanının görev ve yetkilerine ilişkin Başkanlık KHK'sından iki cümleye dikkat çekelim.
İlki, “Cumhurbaşkanınca kararlaştırılacak savunma politikası” deniliyor.
Bugüne kadar iç ve dış güvenlik politikaları, TSK ağırlıklı devletin diğer ilgili kurumlarınca hazırlanıyordu. Adı da Milli Güvenlik Siyaset Belgesi idi ve “Kırmızı Kitap” olarak biliniyordu. Demek ki, artık “Kırmızı Kitabı” da Erdoğan hazırlayacak. Acaba hangi renk verilecek, yine kırmızı mı, yoksa turkuaz mı?
İkincisi, “Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları Milli Savunma Bakanına bağlı olacak. Cumhurbaşkanı gerekli gördüğünde kuvvet komutanlarıyla, bağlılarından doğrudan bilgi alabilecek, bunlara doğrudan emir verebilecek. Verilen emir herhangi bir makamdan onay alınmaksızın derhal yerine getirilecek” cümlesi.
Erdoğan, Bakana, kuvvet komutanlarına veya alt rütbeden birine farklı farklı emirler verse, maazallah neler olmaz ki?!.
Aydınlık Gazetesi'nin bugünkü manşetinde özetlendiği gibi; “TSK'nın altına dinamit koyuyorsunuz. Hiyerarşi darmaduman”.
Gel de Hulusi Akar'ın rehin tutulduğu Akıncı'da darbecilere, “Balkan savaşından beter ettiniz” diye bağırmasını hatırlama!..
TSK'DAN GERİYE NE KALMIŞTI
Emperyalizmin, “Türkiye'nin dönüşümü” önünde en büyük engel olarak gördüğü TSK'ya ilişkin taleplerini, Soros'un, “En iyi ihraç ürününüz askerinizdir” ya da ABD'li bir Generalin, “Türkiye Türklere bırakılamayacak kadar önemlidir”sözlerini hatırlatacak değiliz.
Ancak CIA sayfasından, AKP iktidarı döneminde TSK'nın nasıl bir dönüşüm geçirdiğine ve ABD'nin, “Tespitler-Uyuşmazlıklar” adı altında daha ne gibi beklentileri olduğuna dair notları özetleyelim:
“AKP iktidarı döneminde 2002'den itibaren sivillerin, askerler üzerinde kontrolü büyük ölçüde sağlandı. TSK'nın iç güvenlikteki etkisi azaltılsa da TSK, hala Türkiye'nin en etkili kurumu olmaya devam ediyor. Türk askeri Suriye'deki iç savaş tehdidine, Rusya'nın Ukrayna'daki faaliyetlerine, PKK isyanına, Kürt ayrılıkçılığına odaklanmış durumda. Ankara, Irak'ta Kürt otonomi bölgesinin kurulmasına şiddetle karşı çıkıyor.”
Başka; 1974'te Kıbrıs'a yapılan askeri müdahaleye, sadece Türkiye'nin tanıdığı KKTC'nin kurulmasına dikkat çekiliyor... 2013'te PKK ile müzakerelerin başlatıldığı, ancak 2015'te çatışmaların yeniden başladığı vurgulanıyor...
Türkiye'nin “Uluslararası uyuşmazlık” konuları olarak da; Ege'de Yunanistan ile yaşanan anlaşmazlıklar, Kuzey Kıbrıs sorunu, Irak'taki Kürtlerin statüsüne ilişkin endişeler ve 2009'da Ermenistan'la yapılan anlaşmanın sonuçlanmaması sıralanıyor.
O Başkanlık düzenlemelerinden sonra bu temel dış politika konularında TSK'nın herhangi bir belirleyiciliği söz konusu olabilir mi veya istenen “açılımlara” itiraz edecek bir komutan çıkabilir mi?
Bir soru daha; İç Hizmet Kanunu'ndaki Türk Silahlı Kuvvetleri tarifinin ve özellikle başındaki “Türk” kelimesinin değiştirilmesi de düşünülüyor mu?
Müyesser Yıldız / Odatv.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder