5 Temmuz 2018 Perşembe

Çakıcı’nın sırrı - Ayşe Yıldırım

‘Organize suç örgütü lideri’ ya da ‘çete lideri’ ya da eski tabirle ‘mafya babası’diye biliniyor kendisi; Alaattin Çakıcı. Sicili oldukça kabarık. Ömrünün büyük bölümünü cezaevlerinde geçirdi. 17 yaşındayken bir İETT görevlisini yaralama olayına karıştı. Daha sonra ismini yeraltı dünyasının yasadışı faaliyetleriyle duyurdu. 

1980 askeri darbesi sonrası silahlı eylemleri nedeniyle tutuklandı. 41 kişinin ölümünden sorumlu tutuldu. 1984 yılından itibaren çek-senet tahsilatı yaptı. 

Hıncal Uluç’u yaralamaya azmettirmekten, 15 kişinin yaralandığı Karagümrük Spor Kulübü Lokali’ne düzenlenen silahlı saldırı, borsacı Adil Öngen’in arabasının kurşunlanması, eski eşi Nuriye Uğur Kılıç’ın öldürülmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret suçlarından toplamda onlarca yıl hapis cezası aldı. Yurtdışına kaçtı. Yakalandı. Üzerinden sahte isimli yeşil, kırmızı pasaportlar çıktı. 


Bu, bildiğimiz olayları... 

Kendisini hep ‘devletin adamı’ olarak tanıtmaya çalıştı. 
Yurtdışında MİT adına çalıştığını ve hep devleti koruduğunu ama ‘piyon gibi’  kullanıldığını söyledi. Eski MİT Yurtdışı İstihbarat Başkanı Nuri Gündeş, bir televizyon programında Çakıcı’dan söz ederken “Dinliyorsa yanaklarından öperim; eğer devlete bir hizmeti varsa” dedi.

Ve biliyorsunuz 24 Haziran seçimlerine bir ay kala iktidarın ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli birdenbire bir af tartışması başlattı. 
Ve yine birdenbire 10 yıldan fazladır cezaevinde olan Çakıcı’yı anımsadı. Önce bir heyet gönderdi, ardından kendisi ziyaretine gitti. 
Ziyaretin fotoğraflarını basınla paylaştı. 

Çakıcı’nın daha önce de dikkat çeken ziyaretçileri olmuştu. Onlardan biri de Abdi İpekçi’nin katili ve II. Jean Paul’e suikast girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca’ydı. 
Ama Bahçeli’nin ziyareti aynı zamanda bir ‘siyasi’ ziyaretti. Çakıcı gibi ‘ülküdaşlarının, davadaşlarının’ tahliye edilmesini isteyen Bahçeli ne diyordu: 
“Alaattin Bey’in bir yönüyle vatan millet için verdiği mücadeleler var. Bilen bilir. Devleti yönetenler de bilir, başkaları da bilir.” 

Mesela ben bilmiyorum. Ama Sayın Bahçeli de bilmemiz için daha fazlasını söylemiyor. 
Çakıcı ise cezaevinden önüne geleni tehdit ediyor. 

Cumhurbaşkanı’na, “kamuoyuna” diye başlayan mektuplar yazıyor. 
En hafifinden hakaretleri, ‘vur emri’ne kadar varıyor. 
Erdoğan’a “Sorumsuz Sultan”, “Devletin sahibi sen değilsin; sokak çetesi olmadığımı da o beyninin derinliklerine sok” diyebiliyor. 

Soylu için “Sayın Cumhurbaşkanı; insanlar kriminal suçlu olabilir, çetelerin arkasında olan hani senin var ya, Trabzonlu, çirkin ve kel, sana gündüz imam gece papaz diyen Süleyman efendi mi hedef gösterdi” diyebiliyor.

Başbakan Binali Yıldırım’ı “kendine ve çocuklarına dikkat etsin” diye uyarabiliyor. 
Erdoğan’a “ülkemiz ve coğrafyamız bir ateş sürecinden geçerken, tepeden bir baskıyla çocukları hırsız olan bir adama hükümeti nasıl teslim edebildin” diye sorabiliyor. 

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’yi “Bak beni dinle, ben bu ülkede çok adam bayılttım seni de bayıltırım. Devlet Bahçeli’ye bir kelime konuşursan seni bayıltırım ve bu Türkiye’nin her yerinde, yurtdışına gittiğin zaman da seni mutlaka üç beş kişi karşılar” diyebiliyor. 

Demirtaş için talimat vermesi halinde cezaevinde koridora dahi çıkamayacağını söyleyebiliyor. 

Karar gazetesi yazarları için ‘ölüm emri’ verebiliyor. 

Ne ilginçtir ki hükümet kanadından -MHP lideri Bahçeli hariç- Çakıcı’ya yönelik tek bir söz duyamıyoruz.


Hani muhatap almıyorlar desek, Çakıcı için canını dişine takan ortaklarını nereye koyacağız. 

Peki ya CHP ve HDP’yi açıkça hedef haline getirip tehdit eden, bunu da büyük bir gururla söyleyen İçişleri Bakanı’na ne demeli? 

Nedir Çakıcı’yı ayrıcalıklı kılan ve sanki iktidar ortağıymış gibi konuşup hareket etmesine neden olan? 

Cezaevlerinde o kadar hasta tutuklu varken, insanlar tecritle cezaevinde yeniden cezalandırılırken ‘hastalığı’ bahanesiyle Çakıcı’ya sınırsız ziyaret izni verecek derece önemli olan. 

“Devlet çetelerle işbirliği yapıyor” dersem dava açılır mı? Ama ben değil bizzat Bahçeli söylediği için sanırım dava açılmaz. 

Hoş geldin 90’lar...

Ayşe Yıldırım / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder