“Yalan söylemeyeceğiz, çalmayacağız, halka ihanet etmeyeceğiz. Çok yaşa Meksika!” Bu sözler Meksika’da geçen p azar günkü seçimlerden zaferle çıkan solcu lidere ait. Andrés Manuel López Obrador, ismi yerine kullanılan yaygın kısaltmasıyla AMLO’ya…
AMLO, 1910-20’lerdeki Meksika devriminden beri ülkenin dümeninde kalmış Kurumsal Devrimci Parti (PRI) ile 60 senelik sağcı Ulusal Eylem Partisi’ni (PAN) sandığa gömdü. AMLO’nun kendisi PRI’den Jose Meada ile PAN’dan Ricardo Anaya’ya 30-40 puan fark attı. Yüzde 63’lük katılım oranına ulaşılan seçimde yüzde 53.8 ile başkan oldu. Yetmedi henüz dört sene önce 43 öğrencinin ‘buhar olduğu’ Ayotzinapa kriziyle PRI’den koparak şekillenmiş Ulusal Yenilenme Hareketi’nin (MORENA) başını çektiği ‘Birlikte Tarih Yapacağız’ (Juntos haremos historia) sol ittifakıyla Kongre’nin iki kanadının yanı sıra eyalet valiliklerinin yarısı ve başkent belediye başkanlığında ipi göğüsledi.
AMLO ve MORENA’nın zaferleri Meksika için bir ilk. Dolayısıyla kurumsal nizama atılan ‘solcu’ çalımı neoliberal dünyanın dikkatine mazhar oldu. AMLU’nun iddialarının altını dolduracak duruşu olup olmadığı bir yana kaşlar havalandı. ‘Popülizm ve otoriterlik’ söylemleri ‘Chavez ve Latin solu’ benzetmeleri zuhur etti.
Türkiye ile kıyas…
ABD’nin güney komşusunu son dönemde Trump’ın sınıra çekeceği duvar, eski lideri PRI’dan Enrique Pena Nieto’yu aşağılamaları ile biliyoruz. Tabii Türkiye’deki başkanlık seçiminin oransal sonucu ve pek moda ‘popülizm’ etiketinden hareketle iki ülkeyi aynı safa koyan aklıevveller çıkıyor. Hiçbirisi değil. Meksika, belki tam tersinden Obrador’un girişteki vaa tlerine yansıyacak denli bize yakın. Ve ille bir kıyas yapılacaksa CHP deneyimi ile olabilir.
Amerika’nın kapısı ve kurumsal nizam
Meksika; Aztek imparatorluğuna uzanan, MezoAmerika ve Hispanik kültürle harmanlanmış 130 milyonluk bir nüfusu barındırıyor. Petrol üreticisi önemli bir ekonomi. ABD’nin Orta Amerika’ya açılan kapısı. 20’nci yüzyılda Pancho Villa ve Zapata’da sembolleşen köylü isyanlarıyla sömürgecilerin püskürtüldüğü çalkantılı tarihiyle kuzey komşusundan ayrı bakılamayacak bir ülke. Dün de öyleydi, bugün de… 1920’den itibaren sönümlenmiş Meksika devriminin taşıyıcısı olmaktan çıkmış, sözde ‘ortanın solu’ diye anılan PRI ve son dönemlerde iktidarı al-ver ettiği sağcı-liberal PAN kurumsal nizamın siyasi hareketleri. Dolayısıyla Meksika’nın bütün sorunları da onlarla bağlantı.
Üç kilit sebep
AMLU/MORENA’nın ‘umuda’ dönüşmesinin birbiriyle bağlantılı üç kilit sebebi var: Yolsuzluk, yoksulluk, uyuşturucuyla savaş/şiddet.
PRI yönetimleri çeyrek asırdan fazladır neoliberal/küreselleşmeci kalkınma modelinin icabını yaptı. Sonuç bir yanda büyük zenginlik , bir yanda derin yoksulluk, katlanan eşitsizlikler. Bugün nüfusun yarısı yoksul, yoksulluk sınırının altında yaşayan 9 milyondan fazla insan var. Meksika Orta Amerika’dan ABD’ye ekonomik göçün odağı. Üçüncü meselede, yani uyuşturucuyla savaşta ABD modeli uygulandı. Uyuşturucu kartelleriyle ordu öncülüğünde savaş, ABD’den alınan 3 milyarlık eğitim ve teçhizat yardımları. Sonuç facia. Ülkede sadece geçen yıl 26 bin insan organize suç çetelerinin savaşında öldü, 35 binden fazlası kayıp. Seçim sürecinde de 120’den fazla aday ve yerel parti çalışanı öldürüldü.
AMLU’nun üçüncü denemesi
AMLU’nun yükselişi üçlü denklemin tezahürü. Kendisi 1980’lerde siyasete PRI’den atılıp yolsuzluk ve kötü yönetimden soğuyarak ayrılmış, bu süreçte Demokratik Devrim Partisi’ne dönüşecek hareketten (PRD) 2000’de Meksiko City’nin belediye başkanlığına seçilmişti. Başkanlık hedefine üçüncü denemede ulaştı. 2006’da kıl payı farkla yenildiğinde hile iddialarıyla başlattığı protesto hareketi işe yaramadı. 2012’de PRI adayı Nieto’ya daha büyük farkla yenildi.
‘Mafya iktidarına’ karşı vaatler ve gerçekler
Bu kez kurumsal yapıyı ‘mafya iktidarı’ diye nitelendirmekten kaçınmadığı seçimde MORENA eşliğinde sandıktan çok güçlü çıktı. “Yolsuzluk Meksika’nın kültürel markası değil, siyasi karar meselesi. İdeallerim ve ilkelerimin arkasındayım” diyor. Ücretleri artırma, gençler için burslar, yaşlılar için sosyal refah projeleri, enerji ve gıda fiyatlarını sabitleme, tarımda sübvansiyonlar vaa t ediyor. Tüm Meksikalıların başkanı olacağını söylerken, “göçmenler, inanan l ar inanmayanlar, her felsefeden ve cinsel tercihten olanlar…” diye eklemesi liberal âlem tarafından artı hanesine yazılıyor.
Ancak iş bu hedefler için hangi ekonomik/siyasi modeli tutturacağında düğümleniyor. Geçmiş sözlerinin aksine kamulaştırma yapmamaktan, vergileri artırmamaktan söz ediyor. Merkez Bankası’nın özerkliğine saygı duyacağını belirtiyor. Devlete ait petrol şirketi Pemex’in yabancı şirketlerle kontratlarını tek tek gözden geçireceğini söyleyince kaşlar kalkıyor. İktidar arzulaması ve kitleleri harekete geçiren tutkulu liderliği adet olduğu üzere ‘popülist’ yakıştırmalarına yetiyor. Anayasa gereği bir dönem olan görev süresini uzatmayacağını söylese de hemen ‘Chavez’ akla düşüyor.
ABD ile derin meseleler
Uyuşturucu kartelleriyle ordu kanalıyla savaş yerine eğitime ve ekonomik fırsatlara vurgu yapması, alt ve orta çete üyelerini aflarla kazandırmak, güney sınırını askersizleştirmekten ve göçmenlerle ilgilenmekten söz etmesi ABD’ye meydan okumak anlamına geliyor. Trump ile zaferi sonrası olumlu mesajlaşmaları oldu. Ancak evdeki hesabın çarşıya uymayacağı ayan beyan ortada. ABD Başkanı’nın yeniden müzakereye yöneldiği NAFTA da diğer başlık. ABD’nin tarımda korumacı tedbirleri Meksika tarımını bitirmekteyken AMLU ülkesinin çıkarını nasıl savunabilecek?
Latin soluna benzemesin de…
AMLU Brezilya’nın Lula’sı, Britanya’nın Corbyn’ine benzetiliyor. WSJ için o ‘öngörülemez lider’, FT ‘popülist solculuğa yöneleceğinden’ kaygı ifade ediyor. NY Times ‘atipik solcu, ılımlı yolu tutturursa…’ notu düşüyor. İşin garibi hepsi Meksikalıların sorunları ve değişim arzusunu anlıyorlar. Fakat insanlığı yapısal krizler, yoksulluk, işsizlik, milliyetçilik, nefret eşliğinde faşizme taşıyanların biteviye akıl hocalığı ve en ufak ‘sol’ kıpırdanmaya surat ekşitmekten vazgeçmiyorlar. Günahları eğip bükülen kavramlara yüklerken burundan kıl aldırmamak daha kolay.
Kıssadan hisse… ABD neoliberal nizamının son yıllarda Latin solunu pusuya düşürmesi düşünüldüğünde AMLU’nun seçilmesi önemli. Ancak AMLU, muhtemelen sözünü ettiği “köklü ve hatta radikal ama düzenli barışçı dönüşümün” bir hayalden ibaret olduğunu yaşayarak görecek. Meksika ile ulu piyasa tanrısının vahiyleri arasında sıkışıp kalacak.
Türkiye benzetmelerine gelince…
Meksika’dan Türkiye’de bunlarla hiç derdi olmayan iktidara değil ancak muhalefete dersler çıkar.
Türkiye benzetmelerine gelince…
Meksika’dan Türkiye’de bunlarla hiç derdi olmayan iktidara değil ancak muhalefete dersler çıkar.
Ceyda Karan / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder