10 Ağustos 2018 Cuma

Eğlence hayatının emekçileri: Uzun çalışma saatleri ‘eğlenceli’ olmuyor... - ÇAĞRI KONCA

Gece hayatının emekçileri, çalışma saatlerinin çok uzun ve emek sömürüsünün yoğun olduğunu belirtiyor. Hizmet verdikleri insanların tavırlarına da değinen bar çalışanları, “Bizlere hizmetçi olarak değil, bir emekçi olarak baksınlar” diyor.

Gece hayatı denince çoğu zaman akla müzik, eğlence ve benzeri kavramlar geliyor. Tablo dışarıdan böyle görünmesine rağmen arka planında birçok farklı hikâyeler barındırıyor. Özellikle tüm bunları mümkün kılan sektör çalışanları için gece hayatı çok daha farklı bir yer. Çalışanlar, emek sömürüsünün ve hak ihlallerinin yoğun yaşandığı bu sektörde genellikle uzun ve yorucu saatler boyunca çalışarak hayatlarını kazanmaya çalışıyorlar. Bar çalışanları, yaşadıklarını BirGün’le paylaştı.

İstanbul-Kadıköy’ün en yoğun mekânlarından birinde garsonluk yapan Yağız, 5-6 yıldır bu sektörde çalıştığını söylüyor. Asıl mesleği yazarlık ve oyunculuk olan Yağız, İstanbul Üniversitesi’nde Felsefe bölümünde okuyor. Bu işi yapmaya nasıl başladığını sorduğumuzda ise, “Malum İstanbul’un hayat şartları. Bu işi yapmaya İstanbul’a ilk geldiğim zaman başladım. Zaman kısıtlıydı, para kazanmam gerekiyordu. Ben tek başıma geldim İstanbul’a, bir şekilde hayatta kalmam gerekiyordu” diyor.

Yağız, günlük yevmiye ücretiyle İstanbul’da bir öğrenci olarak yaşamanın mümkün olmadığını belirterek, “Burada günlük paraya çalışıyoruz, o da çok cüzi bir miktar. Kimse bu işi bu para için yapmaz. Buranın bahşiş sistemi olmasa kimse durmaz burada” ifadelerini kullanıyor.

‘Bu işin kendisi bir fedakârlık’
Bu iş nedeniyle yapmak istediği diğer şeyleri ertelemek veya bırakmak zorunda olduğunu ifade eden Yağız, “Benim asıl işim oyunculuk ve yazarlık. İşimde iyiyim. Güzel bir kariyer başlangıcı da yaptım. Kendim için iyi bir başlangıç yaptım, ama hayatın bazı süreçlerinde bu tip işler yapman gerekebiliyor” diyor.

Ayhan ise, yine aynı mekânda güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. Ayhan 40 yaşında, Ağrı-Doğubayazıtlı. Liseyi okumak istediğini, fakat abisinin başlık parası borcu nedeniyle çalışmak zorunda kaldığını anlatıyor. 11 yıl önce bir tanıdığı aracılığıyla Taksim’deki bir mekânda bu işi yapmaya başlayan Ayhan, o günden beri bir kaç farklı mekânda güvenlik görevlisi olarak çalışmış.

Ayhan, güvenlik görevlileri için çalışma şartlarını sorduğum zaman ise hiç tereddüt etmeden cevap veriyor: “Çalışma şartları çok kötü. Avrupa’da bu işi yapan bodyguardlar günlüğü 150-200 dolar alıyorlar. Ama burada, maalesef, en ünlü mekânda mesela Reina’da çalışan adam 150, bilemedin 200 lira alır. Ama oradakiler günlük yevmiyeye bakmıyorlar, oradan gelen bahşişlere bakıyorlar. Ama benim çalıştığım mekânlarda öyle bir şansımız yok.”
‘Çalışanlar hizmetçi değil’ 
Alper, İstanbul’un en büyük mekânlarından birinde çalışıyor. Servis elemanı olarak başladığı işinde, 2,5 sene sonrasında personel şefliği yapmaya başlamış. Çalıştığı yerin çok büyük bir alan olduğunu ve çok fazla müşteri giriş çıkışının olduğunu söyleyen Alper, “Devamlı hareketin olduğu bir yer. Dolayısıyla bunun stresinin olduğu bir yer” diyor. Günlük çalışma süresinin ise 12 saat olduğunu ifade ederek, işten çıkışının en erken sabah 6 olduğunu söylüyor.

Alper, çalışma temposunun hayatının diğer alanlarını da etkilendiğini belirtiyor ve “İki günlük izninin bir günü dinleniyorsun, evinle ilgili yapman gereken işleri yapıyorsun. Diğer günde de dostlarınla, arkadaşlarınla ne kadar vakit geçirebilirsen artık o kadar geçiriyorsun. Hayatının onda birini yaşamış oluyorsun” ifadelerini kullanıyor.

Alper, çalışan olarak yaşadığı sıkıntılardan biri olarak müşterilerin çalışanlara karşı tavrını gösteriyor: “Satın almış oldukları birayla beraber her şeyi satın aldıklarını zannedip çalışanların üzerine giden insanlar var. Bu durum çalışanları olumsuz etkiliyor, dünyanın en tatlı insanını en kötü insanına çevirebilir. Bu işverenle de alakalı. İşverenin çalışanına bir makine olarak değil de bir çalışan olarak bakması gerekiyor, müşterinin de çalışana bir hizmetçi olarak değil de bir emekçi olarak bakması gerekiyor.”

İşletmeciler ise, ekonomiye ve değişen gece hayatı kültürüne bağlı olarak farklı sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar. Murat Seçkin, Kadıköy Kadife Sokak’ta uzun yıllardan beri çalışıyor. Karga isimli mekânın iki işletme müdüründen biri.
Alkole yapılan zamlardan sonra insanların mekânlardan çıkıp dışarıda alkol almaya yöneldiğini söyleyen Seçkin, sokakta gerçekleşen özellikle güvenlikle alakalı olayların kendi işlerini de etkilediğini ifade ediyor: “Bizim binanın önünde bir kavga olduğu zaman bunun bizden kaynaklandığı düşünülüyor. Veya bu sokakta olan olaylarda bu mekânlar olmasaydı bu sıkıntıların olmayacağı düşünülüyor. Ama bu mekânların çoğu yıllardır burada ve bunlar olmuyordu. Bizim özellikle bu aralar yaşadığımız en büyük sıkıntı bu aslında.”

Kadıköy’de bu tarz olayların eskiye göre daha fazla yaşandığını aktaran Seçkin, bunun temel sebebinin insanların mutsuz olması olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor:

“Yaşadığımız döneme ve şartlara bakarsak insanların stres altında olması çok normal, bunun patlaması olarak görüyorum. Geçmişte de oluyordu, ama kalabalık arttıkça çok normal bir şey çünkü Kadıköy bir rant merkezi artık. Rant merkezinde de kalabalık artıyor. Kalabalık artınca da şekiller, kişiler, davranışlar değişmeye başlayabiliyor.”

ÇAĞRI KONCA / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder