Eşit oy hakkı için mücadele veren kadınlar, mutfaklara mücadelelerinin kavramlarını yemek tarifleriyle de soktular.
“Kadınların oy kullanma hakkı” olarak bilinir Suffraget sözcüğü. Latince’de “oy” anlamına gelen ''suffragium''dan türetilmiştir. Ancak “acı çekmek” anlamını taşıyan İngilizce Suffer ile de birleştirildiğinden çift anlam kazanmıştır.
Suffraget Hareketi 1830’lu yıllarda başlayan, 1903’te doruğa çıkan bir hak arama mücadelesinin adıdır. Uzun, trajik bir mücadeledir ama sonunda kadınların başta İngiltere olmak üzere birçok ülkede oy ve seçme, seçilme hakkı kazanmasıyla sonuçlanmıştır.
Tabii ki kolay olmadı kadınların oy hakkını talep etmeleri. Öncülerinin önlerine ne tür engeller çıkarıldığını öğrenmek isteyen Christabel Pankhurst ile oy hakkı hareketinin sesini duyurmak için kendini İngiltere Kralı’nın atının önüne atarak feda eden Emily Davison’un hayatını okumalı.
Suffrageisler, erkeklerle eşit haklara sahip olmak için ortaya çıktıkları dönemde kimsenin yapmaya kolay kolay cesaret edemeyeceği eylemler gerçekleştirdiler. Bunların arasında ilk kez 1911’de başladıkları kundaklama eylemleri de vardır. Polisle çatışmaya girmek de o dönem cesaret isteyen bir eylemdi ki bu kadınlar bunu da yaptılar, korkmadan hem de. Atıldıkları hapishanelerde de sivil itaatsizlik eylemleri gerçekleştirdiler. Zapt edilmez, korkusuz kadınlardı.
Yemek Kitabı ile de
Egemen erkek baskısına karşı, onların anladığı dilden mücadele eden bu yürekli kadınların, kendilerini mutfağa layık gören erkeklerle adeta dalgalarını geçtikleri bir mücadele silahı daha vardır: Yemek Kitabı.
Suffrageisler bu kitaplarda siyasi hicvin en güzel örneklerini, yemek tarifi olarak yayımladılar. Yayımlandığında çok sayıda satılan bu kitaplar kadın mücadelesi için ciddi bir mali kaynak da oluşturdu. Bu yemek kitaplarının belki de en büyüleyici olanı 1915'te ABD’nin Pittsburgh kentinde basıldı: The Suffrage Cook Book. Neler yoktu ki içinde; gırgır yemek tarifleri, tiye alınan (genellikle politik) şahsiyetler, komik fotoğraflar, mücadelenin özüne uygun sos adları. Harika bir “yemek” kitabıdır gerçekten. Tabii bazı tariflerle yemek yapılır mıydı emin değilim. Örneğin şu tariften bir yemek çıkabilir mi sizce?
“Suffragists’in Kuşkucu Kocası İçin Turta”
Malzemeler:1 kilo İnsan evladı sütü, savaş, beyaz köleciliği, çocuk işçiliği, 8 milyon çalışan kadın, kötü yollar, zehirli su, bozuk gıda. Yapılışı. Hepsini kadife eldiven kullanarak karıştırın. Üstte kalanların hızla ekşime ihtimaline karşı özenli davranın.”
Malzemelerin tümü kadınların karşı oldukları sorunlardan oluşuyor. Kayıtsız, bencil, vahşi erkeklerin midelerine layık görülen bu “malzemeler” bir toplumu çürüten, mahveden sorunlardır. Aslında ses çıkarmayarak, kabullenerek her gün yediği “menü” budur erkeklerin. Dönemin ne kadar sosyal sorunu, ne kadar tabusu varsa hepsi yemek adıdır: “Kızlık Zarı Keki”, “Annelerin Seçim Pastaları”, "Suffaret Salata Sosu", "Suffie Melek Keki", "Parlamento Zencefilliçöreği”.
Tabii ciddi yemek tarifleri de vardır bu kitapta. Lezzetli tarifler. Kitabı derleyip yayımlayan L.O. Kleber adlı bir suffraget. Pittsburgh'un oy kullanma hakkı hareketinin az bilinen bir üyesidir aslında. Kitabı hazırlarken İngiltere ve ABD'deki oy hakkı hareketini destekleyen önde gelen kadınlarla, erkeklerle, kadınların oy kampanyalarını desteklemek için para toplamak amacıyla katkı sunmak isteyen çok sayıda kişiyle görüştü Kleber. Bunlar arasında 1931’de Nobel Barış Ödülü'nü kazanan ikinci kadın olan Jane Addams ile ileride ABD Çocuk Bürosu'na başkanlık edecek ilk kadın Julia Lathrop da vardır. Kitabın yayınlanma amacı Suffraget hareketine para toplamaktır. Kleber, kitabın önsözünde “insan midesine neyin sokulduğu ciddi bir mesele olduğu için, okuyucularımın bu kitapta yer alan her şeyi güvenli bir şekilde yiyebileceğini söylemenin gereğini hissediyorum” diye yazıyor. Kleber’in kitabında gerçekten ironi dolu tarifler mevcut. Ataerkillik eleştirisiyle dolu bir kitaptır bu. Politik liderlerden alıntılar da vardır. Yemek tariflerini yazanların hemen hepsi ise kadınlara oy hakkı hareketinin mensubu kadınlardır bu arada.
Öncesi de var
Bundan önce de yazılmış, yardım toplama amaçlı az sayıda yemek kitabı vardı ABD’de. 1886–1920 yılları arasındaki yemek kitaplarının sayısı yarım düzineyi geçmez. Bu kitaplar savaş kurbanlarına ya da kiliselere para toplamak için basılmış kitaplardı.
Ama kadın hakları için mücadele eden kadınların çıkardıkları yemek kitaplarına da rastlanıyordu. Bu kitaplar “iyi yemek pişirme ile oy kullanma el ele” sloganı ile dağıtılıyordu. İyi bir taktik olduğu kuşkusuz. Herkesin mutfağına giriyor, hayatında dışarıyla ilgilenmemiş kadınlar oy hakkı için verilen mücadelenin “kavramlarıyla” okudukları bu yemek tariflerinde karşılaşıyorlardı.:
13 Aralık 1886'da, Amerika'nın ilk büyük kadın hakları yemek kitabı The Woman's Suffrage Cook Book, Boston Müzik Salonu'nda satışa sunuldu. Salonda Massachusetts Kadın Derneği’nin sloganını taşıyan beyaz bir bayrak asılıydı. Katılımcılar arasında gelecekte Concorde kentinde oy kullanan ilk kadın olacak olan romancı Louisa May Alcott da vardı. Kitap kadınların büyük destekçisi Jack London’a da yollanmıştı.
Yani kadınlar kendilerini sadece mutfağa layık gören egemen erkek anlayışıyla yemek tarifleri kitabı yazarak dalga geçtiler.
Gerry Adams da yazıyor
Onların bu mücadele yöntemi günümüzde kimilerine ilham kaynağı oldu. Örneğin İngiltere’de İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’nun (IRA) siyasi kanadı Sinn Fein partisinin eski lideri Gerry Adams da bir yemek kitabı yazıyor şimdilerde.
Gerry Adams İrlanda mücadele isimlerinden bir tanesi
Adams önemli bir İrlandalı politik figür. Yıllarca İngiliz makamlarıyla İrlanda sorunu konusunda görüşmeler yaptı, heyetlere başkanlık etti. Kitabının adı bu özelliklerine uygun bir ad: Müzakerecinin Yemek Kitabı.
“İrlanda barış sürecinin en iyi korunan sırrını içerecek” diyor kitabı için Adams. Yemek tariflerini de görüşmeler yaparken İngilizlerin asla kendilerine sunmadıkları yemekleri düşünerek hazırladığını da belirtiyor.
Politik ya da hak arama mücadelelerinin onlarca yönteminden biri de bu olabilmiş pekala. Adams’ınki nasıl bir kitap olacak bilemem ama İngilizlere olan düşüncelerini yemek adlarından da kolayca anlayacağız yayınlandığında. Uzun yazılar, kalın kitaplar okumaktan kaçınanlar hiç değilse yemek tariflerinde görsün kimi sorunların varlığını.
Peki Cumartesi Anneleri böyle bir yemek kitabı hazırlasalardı hangi tariflere yer verirlerdi? Kayıp çocuklarının en sevdiği yemeklerin tariflerine kuşkusuz. Kayıplarından sonra asla onlarsız yemedikleri yemeklerin tariflerine yani.
Hazırlanmalı böyle bir kitap ve her eve sokulmalı. Kayıp evlat acısı bir de böyle “tarif” edilmeli duyarsız olanlara.
MUSTAFA K. ERDEMOL / BİRGÜN
“Kadınların oy kullanma hakkı” olarak bilinir Suffraget sözcüğü. Latince’de “oy” anlamına gelen ''suffragium''dan türetilmiştir. Ancak “acı çekmek” anlamını taşıyan İngilizce Suffer ile de birleştirildiğinden çift anlam kazanmıştır.
Suffraget Hareketi 1830’lu yıllarda başlayan, 1903’te doruğa çıkan bir hak arama mücadelesinin adıdır. Uzun, trajik bir mücadeledir ama sonunda kadınların başta İngiltere olmak üzere birçok ülkede oy ve seçme, seçilme hakkı kazanmasıyla sonuçlanmıştır.
Tabii ki kolay olmadı kadınların oy hakkını talep etmeleri. Öncülerinin önlerine ne tür engeller çıkarıldığını öğrenmek isteyen Christabel Pankhurst ile oy hakkı hareketinin sesini duyurmak için kendini İngiltere Kralı’nın atının önüne atarak feda eden Emily Davison’un hayatını okumalı.
Suffrageisler, erkeklerle eşit haklara sahip olmak için ortaya çıktıkları dönemde kimsenin yapmaya kolay kolay cesaret edemeyeceği eylemler gerçekleştirdiler. Bunların arasında ilk kez 1911’de başladıkları kundaklama eylemleri de vardır. Polisle çatışmaya girmek de o dönem cesaret isteyen bir eylemdi ki bu kadınlar bunu da yaptılar, korkmadan hem de. Atıldıkları hapishanelerde de sivil itaatsizlik eylemleri gerçekleştirdiler. Zapt edilmez, korkusuz kadınlardı.
Yemek Kitabı ile de
Egemen erkek baskısına karşı, onların anladığı dilden mücadele eden bu yürekli kadınların, kendilerini mutfağa layık gören erkeklerle adeta dalgalarını geçtikleri bir mücadele silahı daha vardır: Yemek Kitabı.
Suffrageisler bu kitaplarda siyasi hicvin en güzel örneklerini, yemek tarifi olarak yayımladılar. Yayımlandığında çok sayıda satılan bu kitaplar kadın mücadelesi için ciddi bir mali kaynak da oluşturdu. Bu yemek kitaplarının belki de en büyüleyici olanı 1915'te ABD’nin Pittsburgh kentinde basıldı: The Suffrage Cook Book. Neler yoktu ki içinde; gırgır yemek tarifleri, tiye alınan (genellikle politik) şahsiyetler, komik fotoğraflar, mücadelenin özüne uygun sos adları. Harika bir “yemek” kitabıdır gerçekten. Tabii bazı tariflerle yemek yapılır mıydı emin değilim. Örneğin şu tariften bir yemek çıkabilir mi sizce?
“Suffragists’in Kuşkucu Kocası İçin Turta”
Malzemeler:1 kilo İnsan evladı sütü, savaş, beyaz köleciliği, çocuk işçiliği, 8 milyon çalışan kadın, kötü yollar, zehirli su, bozuk gıda. Yapılışı. Hepsini kadife eldiven kullanarak karıştırın. Üstte kalanların hızla ekşime ihtimaline karşı özenli davranın.”
Tabii ciddi yemek tarifleri de vardır bu kitapta. Lezzetli tarifler. Kitabı derleyip yayımlayan L.O. Kleber adlı bir suffraget. Pittsburgh'un oy kullanma hakkı hareketinin az bilinen bir üyesidir aslında. Kitabı hazırlarken İngiltere ve ABD'deki oy hakkı hareketini destekleyen önde gelen kadınlarla, erkeklerle, kadınların oy kampanyalarını desteklemek için para toplamak amacıyla katkı sunmak isteyen çok sayıda kişiyle görüştü Kleber. Bunlar arasında 1931’de Nobel Barış Ödülü'nü kazanan ikinci kadın olan Jane Addams ile ileride ABD Çocuk Bürosu'na başkanlık edecek ilk kadın Julia Lathrop da vardır. Kitabın yayınlanma amacı Suffraget hareketine para toplamaktır. Kleber, kitabın önsözünde “insan midesine neyin sokulduğu ciddi bir mesele olduğu için, okuyucularımın bu kitapta yer alan her şeyi güvenli bir şekilde yiyebileceğini söylemenin gereğini hissediyorum” diye yazıyor. Kleber’in kitabında gerçekten ironi dolu tarifler mevcut. Ataerkillik eleştirisiyle dolu bir kitaptır bu. Politik liderlerden alıntılar da vardır. Yemek tariflerini yazanların hemen hepsi ise kadınlara oy hakkı hareketinin mensubu kadınlardır bu arada.
Öncesi de var
Bundan önce de yazılmış, yardım toplama amaçlı az sayıda yemek kitabı vardı ABD’de. 1886–1920 yılları arasındaki yemek kitaplarının sayısı yarım düzineyi geçmez. Bu kitaplar savaş kurbanlarına ya da kiliselere para toplamak için basılmış kitaplardı.
Ama kadın hakları için mücadele eden kadınların çıkardıkları yemek kitaplarına da rastlanıyordu. Bu kitaplar “iyi yemek pişirme ile oy kullanma el ele” sloganı ile dağıtılıyordu. İyi bir taktik olduğu kuşkusuz. Herkesin mutfağına giriyor, hayatında dışarıyla ilgilenmemiş kadınlar oy hakkı için verilen mücadelenin “kavramlarıyla” okudukları bu yemek tariflerinde karşılaşıyorlardı.:
13 Aralık 1886'da, Amerika'nın ilk büyük kadın hakları yemek kitabı The Woman's Suffrage Cook Book, Boston Müzik Salonu'nda satışa sunuldu. Salonda Massachusetts Kadın Derneği’nin sloganını taşıyan beyaz bir bayrak asılıydı. Katılımcılar arasında gelecekte Concorde kentinde oy kullanan ilk kadın olacak olan romancı Louisa May Alcott da vardı. Kitap kadınların büyük destekçisi Jack London’a da yollanmıştı.
Yani kadınlar kendilerini sadece mutfağa layık gören egemen erkek anlayışıyla yemek tarifleri kitabı yazarak dalga geçtiler.
Gerry Adams da yazıyor
Onların bu mücadele yöntemi günümüzde kimilerine ilham kaynağı oldu. Örneğin İngiltere’de İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’nun (IRA) siyasi kanadı Sinn Fein partisinin eski lideri Gerry Adams da bir yemek kitabı yazıyor şimdilerde.
Gerry Adams İrlanda mücadele isimlerinden bir tanesi
Adams önemli bir İrlandalı politik figür. Yıllarca İngiliz makamlarıyla İrlanda sorunu konusunda görüşmeler yaptı, heyetlere başkanlık etti. Kitabının adı bu özelliklerine uygun bir ad: Müzakerecinin Yemek Kitabı.
“İrlanda barış sürecinin en iyi korunan sırrını içerecek” diyor kitabı için Adams. Yemek tariflerini de görüşmeler yaparken İngilizlerin asla kendilerine sunmadıkları yemekleri düşünerek hazırladığını da belirtiyor.
Politik ya da hak arama mücadelelerinin onlarca yönteminden biri de bu olabilmiş pekala. Adams’ınki nasıl bir kitap olacak bilemem ama İngilizlere olan düşüncelerini yemek adlarından da kolayca anlayacağız yayınlandığında. Uzun yazılar, kalın kitaplar okumaktan kaçınanlar hiç değilse yemek tariflerinde görsün kimi sorunların varlığını.
Peki Cumartesi Anneleri böyle bir yemek kitabı hazırlasalardı hangi tariflere yer verirlerdi? Kayıp çocuklarının en sevdiği yemeklerin tariflerine kuşkusuz. Kayıplarından sonra asla onlarsız yemedikleri yemeklerin tariflerine yani.
Hazırlanmalı böyle bir kitap ve her eve sokulmalı. Kayıp evlat acısı bir de böyle “tarif” edilmeli duyarsız olanlara.
MUSTAFA K. ERDEMOL / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder