24 Ağustos 2018 Cuma

Üreticiler birleşmeli (4) - BİRGÜN

Küçük ölçekli aile işletmelerine dayalı planlı ve örgütlü bir yapıyı destekleyen; üretici ve tüketicilerin gıda egemenliğini sağlamayı amaçlayan bir mücadele şart.


Günümüzde tüm dünyada uygulama alanı bulan tarım programları küçük çiftçileri ve geçimlik tarım yapan işletmeleri tasfiye ederek, onların yerine şirketler tarafından dayatılan endüstriyel tarım ve sözleşmeli üreticilik modelini öne çıkarmaktadır. Böylece hem çokuluslu şirketler tarafından üretilen/pazarlanan tohum, ilaç ve gübre gibi girdilere pazar yaratılmakta hem de şirketlerin hakimiyeti güçlendirilmektedir.

Tarımda dış ticaretin liberalleştirilmesi, korumacı politikaların tümüyle tasfiye edilmesi, uluslararası anlaşmalar ve özelleştirme uygulamalarından milyonlarca insan doğrudan etkilenmektedir.

Küresel kapitalizmin yeni işlevler üstlenmiş olan dinamikleri; IMF, Dünya Bankası, DTÖ ve AB’nin dayatmaları çerçevesinde biçimlenen tarım politikaları; kır emekçilerini yoksulluğa, kente göçe, işsizliğe ve güvencesiz çalışmaya zorlamaktadır. Küçük ölçekli çiftçiler ve besiciler, ortakçılık ve kiracılık yapanlar, tarım işçileri bu yoksullaştırıcı politikalardan daha çok etkilenmekte; çokuluslu şirketlere yem olmaktadırlar.

Türkiye’de uygulanan tarım politikaları
Türkiye’de uygulanan tarım politikaları da küçük çiftçileri ve geçimlik tarım yapan işletmeleri korumak yerine ortadan kaldırmaya yöneliktir. Uygulanan politikalar verimliliği ve sertifikalı tohum kullanmayı ön plana çıkarmakta, böylelikle şirket tarımının yaygınlaşması teşvik edilmektedir.

1980’li yıllarda başlayan özellikle de 2000’li yılların ba şından beri uluslararası mali kuruluşların yapısal uyum programlarının dayatılmasıyla uygulanan politikalar kırsal alanda hızlı bir çözülme ve tasfiyeye yol açmıştır.
Tarıma yönelik destekleme kurum ve araçlarının tasfiyesi/işlevsiz hale getirilmesi, tarım desteklerinin azaltılması, tarımsal KİT’lerin özelleştirmesi, tarım satış kooperatiflerinin etkisizleştirilmesi, kırsal kesimdeki küçük ölçekli işletmelerin, topraksızların, tarım işçilerinin yoksullaşma sürecini derinleştirmiş, tarımsal istihdamda hızlı bir çözülme başlamıştır. Çiftçi üretimden vazgeçerek kentlere göç etmekte; üreticinin etkin bir örgütlenme geleneği olmamasının yanı sıra örgütlenme taleplerinin önüne engeller çıkarılması da bu süreci hızlandırmaktadır.
Son 15 yılda çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçi sayısı 2,8 milyondan 2,1 milyona düşmüş; yani 633 bin kişi azalmıştır. Çiftçiliği bırakan üretici sayısı oransal olarak yüzde 20’yi aşmıştır. Çiftçi yaklaşık 3,2 milyon hektar araziyi işlemekten vazgeçmiştir. Kırda kalmaktan başka çaresi olmayan ve üretmeye devam etmek zorunda kalanlar ise için zorlu bir yaşam sürdürmektedir.

Tarımda örgütlenme biçimleri
Uygulanan neoliberal politikalara itirazın, direnmenin; tarımsal üretimin ve buna bağlı olarak küçük üreticilerin hayatta kalmalarının ve etkin bir şekilde üretmelerinin olmazsa olmaz yolu; çiftçilerin tarım politikalarının belirlenmesine müdahil olabilecekleri, sözleşmelerde taraf olabilecekleri sendikalar, kooperatifler, birlikler gibi üretici örgütleri; aynı zamanda gıda güvencesi ve gıda güvenliğini sağlamanın, gıda egemenliğine sahip çıkmanın da en etkili yoludur.

Başka bir ifadeyle; tarımda üretimi artırmanın, kaliteli ürün elde etmenin, bütün bir süreci izlenebilir kılmanın, tüketicilerin sağlıklı gıdaya erişebilmesinin, tarımla uğraşanların yaşam düzeylerini yükseltmenin ve kırsal alanda kalkınmanın en önemli araçlarından biri, üreticilerin/çiftçilerin etkin bir şekilde örgütlenmeleridir.

Çünkü tarım politikalarını oluşturmak, uygulama koşullarını belirlemek ve böylece politik mekanizmaları etkileyebilmek, ayrıca pazarda etkin olabilmek, çağdaş üretim yöntemlerini kullanıp verimliliği arttırarak kırsal alanın kalkınmasını sağlamak, ancak örgütsel güçle yani örgütlü üreticilerle olabilmektedir.

Mevcut sosyal yapı içerisinde birlikte karar alma ile sorumluluk anlayış ve mekanizmalarının oluşturulması; tüm insan ve fiziki kaynakların bir araya getirilmesi ve her türlü birlikte davranma, tutum ve alışkanlıklarının geliştirilmesine imkân sağlayan bir yapılanma olan örgütlenme, aynı zamanda, tarımın ve kırsal toplumun kalkınmasında kendi kendine yardım edebilmenin ve tüketicilerin beslendikleri gıda ile yabancılaşmamasının da en önemli araçlarındandır.

Öte yandan gerek küçük çiftçiler gerekse geçimlik tarım yapan işletmeler, çoğunlukla ihtiyaç duydukları araç ve gereçleri kendi adlarına alıp kullanamadıkları gibi, ürün pazarlarında da etkili olamamaktadır. Bu durum, tabana dayalı ve toplumsal dinamiklerle harekete geçen örgütlenme ihtiyacını açıkça ortaya koymaktadır.
Buradaki örgütlenme, salt ekonomik nitelikli amaçlarla sınırlı kalmamalı, kırsal toplumun birlikte davranma ve dayanışma yeteneğini geliştirme, kır ile kent arasındaki bağlantıyı yeniden kurabilme, ekonomik ve siyasal bilinçlenmeyi sağlama ve demokratik katılımcılığı yaşama geçirme doğrultusunda da etkin olmalıdır.

Çiftçi örgütlenmelerinin en önemlilerinden birisi şirketlerle yapılacak sözleşmelerde taraf olabilecek, sözleşme koşullarına uyulmadığında üyelerinin hakkını arayacak, tarım politikalarının oluşturulmasına müdahil olabilecek, hak aramayı ve mücadeleyi yükseltmeyi temel alacak olan sendikalardır. Sendikaların görevleri arasında müdahale alım fiyatı açıklamaktan vazgeçen kamunun yerine referans fiyatları belirlemek, toprağın ve suyun kirletilmesine karşı etkin bir mücadele vermek, çiftçilerin eksiksiz bir sosyal güvenceye kavuşması için mücadele etmek, halkın gıda sistemini (gıda egemenliği) oluşturmak için mücadele etmek ve ittifaklarını çoğaltmak sayılabilir.

Diğer bir örgütlenme biçimi de demokratik olarak örgütlenmiş kooperatiflerdir; çünkü küçük üreticilerin üretim girdilerini uygun koşullarda temin edebilmeleri ve ürünlerini en uygun fiyattan satabilmeleri, böylelikle pazarda etkin olabilmeleri, ancak tabana dayalı etkili demokratik kooperatiflerle sağlanabilir. Bu örgütler kırsal toplumun yaşam düzeylerini iyileştirmede, kıt kaynaklara sahip olan üreticilerin gelirlerini artırmada ve tarımsal gelişmeyi sağlamada önemli araçlardan birisidir. Kısacası kooperatifler çiftçilerin şirketlerle mücadele edebilmek, onlar karşısında ayakta kalmak için kurdukları örgütlemelerdir.

                                                           ***

Türkiye tarımında örgütlenme ihtiyacı
Türkiye gibi, küçük aile işletmelerinin yaygın olduğu ülkelerde üreticiler/çiftçiler ancak, kooperatifler aracılığıyla çağdaş ve ekonomik ölçekli tarım yapabilirler. Üreticilerin kamunun teşvik ve yardımlarından kolayca yararlanabilmesi, sahip oldukları hayvan varlığının ıslah edilmesi ve buna üreticilerin katılımının sağlanması, yönlendirilmesi, küçük ve dağınık bir yapıdaki işletmelerin rasyonel bir yapıya kavuşturulması ancak üreticilerin etkili bir organizasyon içinde örgütlenmeleri ile gerçekleşebilir.

Türkiye’de kırsal alanın ve tarımın kalkınması için en önemli çözüm yolu -daha önce de belirtildiği gibi- üreticinin, kırsalda yaşayan insanların tabandan gelen isteklerle örgütlenmesidir. Çünkü tarım sektörü; kaynaklarının kısıtlı olması, doğa koşullarına önemli ölçüde bağımlı olması, ürünlerin korunması ve depolanmasının zor olması, üretim-tüketim zincirinde üreticilerin fiyat oluşumunda etkili olamamaları gibi nedenlerden dolayı üretici örgütlenmesine ihtiyaç duymaktadırlar.

Örgütlenme düzeyinin düşük, kooperatiflerin demokratik oluşum yerine giderek bürokratik devlet kuruluşları haline geldiği, yerel yönetim koşullarının yenilenmediği ve yer yer büyük toprak sahipliğinin hakim olduğu bir alanda demokratik bir yapının var olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu sorunların çözümlenmesi dolayısıyla tarımda demokratikleşmenin sağlanması ancak, örgütlenme ve her alanda yönetime katılma ile mümkündür. Yönetime katılma, karar mekanizmalarında rol alma ve yetkili olma, sorunların çözümü için dayanışma ve işbirliği anlayışlarını yaygınlaştırma konuları açısından “tarımda örgütlenme ve demokratikleşmenin” de başlıca şartıdır.

Örgütlenme denildiğinde ise, gerçek anlamda üretici boyutunun yanı sıra gıdaya ihtiyaç duyanların da birlikte hareket etmelerinin yolunu açan ve tabana dayalı kurulduğunda etkin olabilen birlikler, kooperatifler, sendikalar anlaşılmalıdır.

Uygulanan neoliberal tarım politikalarına bu tür bir bakış açısıyla itiraz ederek, karşı çıkarak; ekolojik dengeyi bozan, biyolojik çeşitliliği yok eden enerji ve tarım politikalarına karşı, endüstriyel tarıma karşı küçük ölçekli aile işletmelerine dayalı planlı ve örgütlü bir yapıyı destekleyen; üretici ve tüketicilerin gıda egemenliğini sağlamayı amaçlayan çaba, mücadele sürdürülmelidir. Bu mücadele, küresel tarım-gıda sistemini şirketlerin kontrolünden çıkartarak, gıdayı gerçek sahiplerine, onu üreten ve tüketenlere yani halka verme mücadelesidir.

Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Necdet Oral / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder