Bir gözünüz bugün İdlib'de diğeri döviz kurlarında... En sonda söyleneceği baştan söyleyelim. Türkiye, felç edilmiş durumda!. İktidar temsilcilerinin verdiği görüntüye kanarsanız, Türkiye'de her şey güllük gülistanlık. Tam bir bahar havası hâkim. Bakanlarımız yurt dışına gidip geliyor... Oralardan bakanlar Ankara'ya geliyor.... Havuz medyasının sayfaları bol gülücüklü fotoğraflarla, Türkiye'ye destek mesajları ile dolu... Uluslararası telefon hatları sürekli meşgul çalıyor. Biz arıyoruz onlar arıyor... Diplomasi trafiği baş döndürücü bir hızla devam ediyor!.. Dünya lideri yeni ittifaklar kuruyor!..
Saha?..
Gerçekler bambaşka. Havuz medyasının görüntü ve fotoğraflarıyla taban tabana zıt. Masada, lehimize olan, kazandığımız, veya az bir parça avantajlı duruma geçtiğimiz tek bir husus yok!.. Ha, buna Katar da dahil!.. Katar konusunda, ekonomi koridorlarındaki çalkantıları ve konuşulanları şimdilik kaydıyla bana ayrılan sütuna taşımıyorum...
Ancak bu, son Londra temaslarını da ıskalayacağımız, görmezlikten geleceğimiz manasına da gelmiyor. Hazine ve Maliye Bakanı damat Berat Albayrak, Londra'da dünyanın en büyük finans kuruluşlarından 11'inin başkan ve üst düzey yöneticileri ile buluştuğu sırada "Londra'da 15 trilyonluk buluşma" manşetleri atılıyordu havuzda.
Ver coşkuyu ver coşkuyu...
Damat bey döndü geldi Ankara'ya, havuzda Londra temaslarının sonuçlarına dair tek satır yok. Sanki Londra'ya gidilmemiş, o muhteşem (!) görüşmeler hiç yapılmamış!.. Bizimkisi meraklı gazetecilik. Londra'da neler oldu diye İngiltere'de ve Türkiye'de ekonomi ağırlıklı kaynaklarımla kısa bir görüşme trafiği gerçekleştirdim.
Üzülerek belirteyim, sonuç hüsran onların deyimiyle de "fiyasko"...
Londra'daki "büyük buluşma"ya -isimleri bende saklı- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun bir golf arkadaşı ve Londra bankacılık faaliyetleri olan bir Türk aracılık etmiş. Kaynaklarımın ifadesini aynen aktarıyorum; "Sonuç yok ama bu 2 isim Türkiye'den aracılık faaliyetleri için biraz para tırtıklamışlardır." Bu arada, -isterseniz siz buna piyasa dedikodusu diyin- görüşmelerde Türkiye'den Londra'ya kaçırıldığı ileri sürülen 100 milyar dolar üzerindeki paranın aktarılmasına da "mümkün değil" cevabı verilmiş. Bu parayı kaçıranlar listesinde bazı askeri isimler olduğu iddiasına da hiç inanmak istedim. Londra'daki kaynaklarım, "görüşmeler neden olumsuz sonuçlandı" soruma ise şöyle yanıt verdiler;
"Bakan beyin konuşma tarzı çok ilginçti. Bu tarz, konuşmayı dinleyenleri gülüp geçmekten öte korkuttu. Albayrak'ın konuşması 'dünya gerçeklerinin dışında' olarak değerlendirildi. Öyle bir konuşma yaptı ki, bu gülmeyi geçti, korkuttu. Türkiye gibi önemli bir ülkenin önemli bir makamında oturan adamı gelip öyle şeyler konuşuyor ki, çok korkuttu."
Ankara'daki ekonomi bürokrasisi Londra temaslarını şu çerçevede değerlendiriyor; "Avrupalıların derdi kendi bankaları, verdikleri parayı çevirtmek. Az bir para verebilirler faizleri yükselterek. Örneğin libor artı 2 iken bu libor artı 6 olabilir..."
***
İflas eden dış politikamızın Suriye ayağında da çok acıklı bir tablo ile karşı karşıyayız. Gözlerimiz bugün Tahran'da İdlib konusunda yapılacak üçlü zirvede. Putin, Ruhani ve Erdoğan'ın zirve ardından bol gülücüklü, şen şakrak fotoğraflar vereceğinden şüpheniz olmasın. Ancak ortada tam manasıyla bir tiyatro döndürülüyor. Bu üç ülkenin hiç birinin hesapları -Suriye ve özelde İdlib- birbiri ile örtüşmüyor. Bunun üstüne bizim artı olarak PKK/YPG sıkıntımızı ekleyin.
Bütün, "İslami" terör gruplarını bizim de rızamızla Hatay'ımızın sınırında İdlib'e gayet bilinçli olarak sıkıştırdılar. İşlerin bu noktaya geleceği taa başından belliydi. İdlib'de gözlem noktaları kurduk diye iç kamuoyu avutuldu. Tahran'daki zirve öncesinde Rusya havadan Suriye rejimi karadan İdlib'i vurdu. Tüm bunların ABD ile anlaşılarak yapıldığından kimsenin en ufak şüphesi olmasın. Er ya da geç Suriye'nin İdlib'e sürdüğü kara güçlerinin içinde PKK/YPG olduğu da tüm belgeleriyle ortaya çıkacak. Ki, biz bunu aylar öncesinden bu köşeden yazdık durduk!..
"İdlib... İdlib..." derken Suriye'de kendi iç güvenliğimiz için tutunmaya çalıştığımız diğer stratejik noktalarda neler olduğundan haberli misiniz?.. Sanmıyorum!.. Çünkü bir gözünüz İdlib'de diğeri döviz kurlarında... Sahadaki istihbarat ve güvenlik kaynaklarımızdan ulaştığım bilgileri şöyle özetleyebilirim;
Afrin'de kontrolü kaybetmek üzeriyiz. PKK/YPG, ÖSO güçlerine yoğun olarak saldırıyor. TSK kayıp vermemek için Afrin merkezine çekildi. Bu da yetmiyormuş gibi ÖSO güçleri kendi aralarında çarpışmaya başladı. Savaştan kaçan ÖSO'cular duvarlardan atlayıp Türkiye'ye geçmeye çalışıyorlar. Alan hakimiyeti her an YPG'ye geçebilir. Münbiç bildiğiniz gibi. ABD ile Münbiç mutabakatı yine fiyasko ile sonuçlandı. Esad, Rusya, ABD ve YPG ile birlikte hareket ediyor. Bizimkiler, Rusya üzerinden Esad'a etki etmeye uğraşıyor.
Böyle giderse sonuç olarak;
Enerji hattı oluşacak. YPG, ABD'nin bekçisi olarak kalacak. Rusya payını alacak. Biz, kayıplarımızla kalacağız!..
Tefecilerin eline kaldık!..
Daha da acısı ,"İdlib...İdlib.." derken Hatay'dan olacağız... Ya sonrası?..
Uyanın beyler... Uyanın...
Yazmaktan kalemimizde mürekkep kalmadı, anlatmaktan dilimizde tüy bitti!..
Ahmet Takan / YENİÇAĞ
Saha?..
Gerçekler bambaşka. Havuz medyasının görüntü ve fotoğraflarıyla taban tabana zıt. Masada, lehimize olan, kazandığımız, veya az bir parça avantajlı duruma geçtiğimiz tek bir husus yok!.. Ha, buna Katar da dahil!.. Katar konusunda, ekonomi koridorlarındaki çalkantıları ve konuşulanları şimdilik kaydıyla bana ayrılan sütuna taşımıyorum...
Ancak bu, son Londra temaslarını da ıskalayacağımız, görmezlikten geleceğimiz manasına da gelmiyor. Hazine ve Maliye Bakanı damat Berat Albayrak, Londra'da dünyanın en büyük finans kuruluşlarından 11'inin başkan ve üst düzey yöneticileri ile buluştuğu sırada "Londra'da 15 trilyonluk buluşma" manşetleri atılıyordu havuzda.
Ver coşkuyu ver coşkuyu...
Damat bey döndü geldi Ankara'ya, havuzda Londra temaslarının sonuçlarına dair tek satır yok. Sanki Londra'ya gidilmemiş, o muhteşem (!) görüşmeler hiç yapılmamış!.. Bizimkisi meraklı gazetecilik. Londra'da neler oldu diye İngiltere'de ve Türkiye'de ekonomi ağırlıklı kaynaklarımla kısa bir görüşme trafiği gerçekleştirdim.
Üzülerek belirteyim, sonuç hüsran onların deyimiyle de "fiyasko"...
Londra'daki "büyük buluşma"ya -isimleri bende saklı- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun bir golf arkadaşı ve Londra bankacılık faaliyetleri olan bir Türk aracılık etmiş. Kaynaklarımın ifadesini aynen aktarıyorum; "Sonuç yok ama bu 2 isim Türkiye'den aracılık faaliyetleri için biraz para tırtıklamışlardır." Bu arada, -isterseniz siz buna piyasa dedikodusu diyin- görüşmelerde Türkiye'den Londra'ya kaçırıldığı ileri sürülen 100 milyar dolar üzerindeki paranın aktarılmasına da "mümkün değil" cevabı verilmiş. Bu parayı kaçıranlar listesinde bazı askeri isimler olduğu iddiasına da hiç inanmak istedim. Londra'daki kaynaklarım, "görüşmeler neden olumsuz sonuçlandı" soruma ise şöyle yanıt verdiler;
"Bakan beyin konuşma tarzı çok ilginçti. Bu tarz, konuşmayı dinleyenleri gülüp geçmekten öte korkuttu. Albayrak'ın konuşması 'dünya gerçeklerinin dışında' olarak değerlendirildi. Öyle bir konuşma yaptı ki, bu gülmeyi geçti, korkuttu. Türkiye gibi önemli bir ülkenin önemli bir makamında oturan adamı gelip öyle şeyler konuşuyor ki, çok korkuttu."
Ankara'daki ekonomi bürokrasisi Londra temaslarını şu çerçevede değerlendiriyor; "Avrupalıların derdi kendi bankaları, verdikleri parayı çevirtmek. Az bir para verebilirler faizleri yükselterek. Örneğin libor artı 2 iken bu libor artı 6 olabilir..."
***
İflas eden dış politikamızın Suriye ayağında da çok acıklı bir tablo ile karşı karşıyayız. Gözlerimiz bugün Tahran'da İdlib konusunda yapılacak üçlü zirvede. Putin, Ruhani ve Erdoğan'ın zirve ardından bol gülücüklü, şen şakrak fotoğraflar vereceğinden şüpheniz olmasın. Ancak ortada tam manasıyla bir tiyatro döndürülüyor. Bu üç ülkenin hiç birinin hesapları -Suriye ve özelde İdlib- birbiri ile örtüşmüyor. Bunun üstüne bizim artı olarak PKK/YPG sıkıntımızı ekleyin.
Bütün, "İslami" terör gruplarını bizim de rızamızla Hatay'ımızın sınırında İdlib'e gayet bilinçli olarak sıkıştırdılar. İşlerin bu noktaya geleceği taa başından belliydi. İdlib'de gözlem noktaları kurduk diye iç kamuoyu avutuldu. Tahran'daki zirve öncesinde Rusya havadan Suriye rejimi karadan İdlib'i vurdu. Tüm bunların ABD ile anlaşılarak yapıldığından kimsenin en ufak şüphesi olmasın. Er ya da geç Suriye'nin İdlib'e sürdüğü kara güçlerinin içinde PKK/YPG olduğu da tüm belgeleriyle ortaya çıkacak. Ki, biz bunu aylar öncesinden bu köşeden yazdık durduk!..
"İdlib... İdlib..." derken Suriye'de kendi iç güvenliğimiz için tutunmaya çalıştığımız diğer stratejik noktalarda neler olduğundan haberli misiniz?.. Sanmıyorum!.. Çünkü bir gözünüz İdlib'de diğeri döviz kurlarında... Sahadaki istihbarat ve güvenlik kaynaklarımızdan ulaştığım bilgileri şöyle özetleyebilirim;
Afrin'de kontrolü kaybetmek üzeriyiz. PKK/YPG, ÖSO güçlerine yoğun olarak saldırıyor. TSK kayıp vermemek için Afrin merkezine çekildi. Bu da yetmiyormuş gibi ÖSO güçleri kendi aralarında çarpışmaya başladı. Savaştan kaçan ÖSO'cular duvarlardan atlayıp Türkiye'ye geçmeye çalışıyorlar. Alan hakimiyeti her an YPG'ye geçebilir. Münbiç bildiğiniz gibi. ABD ile Münbiç mutabakatı yine fiyasko ile sonuçlandı. Esad, Rusya, ABD ve YPG ile birlikte hareket ediyor. Bizimkiler, Rusya üzerinden Esad'a etki etmeye uğraşıyor.
Böyle giderse sonuç olarak;
Enerji hattı oluşacak. YPG, ABD'nin bekçisi olarak kalacak. Rusya payını alacak. Biz, kayıplarımızla kalacağız!..
Tefecilerin eline kaldık!..
Daha da acısı ,"İdlib...İdlib.." derken Hatay'dan olacağız... Ya sonrası?..
Uyanın beyler... Uyanın...
Yazmaktan kalemimizde mürekkep kalmadı, anlatmaktan dilimizde tüy bitti!..
Ahmet Takan / YENİÇAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder