Danimarka'dan arpa ithal ediyoruz...
Meksika'dan, Arjantin'den kuru fasulye...
Üzüm İran ve Şili'den geliyor, pirinç Rusya'dan...
Ekonomideki son ileri atılım sütün Amerikan ineklerinden sağılması üzerineydi!..
*
AKP'nin çöküş ekonomisi Türk parasını pula çevirdi!
Alım gücü yerlerde sürünüyor. Geçim derdi yerini, açlık ve yetersiz beslenmeye bırakıyor!
Ancak memleketi yönetenlerin böyle bir gündemi yok... alım gücü vatandaşa düştü tabii... itibardan asla tasarruf etmeyen Saray'a "uçan saray" yakışırdı!
Yatak odası çift kişilik, banyo, toplantı odası, 7 salon... içinde hastanesi de var; bulut manzaralı...
Millete dolar yaktıran akıl, yarım milyar dolarlık uçağı ekledi filosuna...
Bakın filo diyorum... bu kaçıncı uçak unuttuk... isterse butik bir havayolu şirketi kurabilir.
CHP'li vekil Gaye Taşçıer uçan sarayın izini sürmüş; "Bu uçak satın mı alındı yoksa hediye mi?" tartışmasına girmiş. Uçağı satmakla yükümlü firmanın "satıldı" bilgisine ulaşmış.
Oysa yandaşlar "hediye" diyorlardı...
Satıldı ise "nasıl alındı?" Hediye ise "ne karşılığı?"
*
Vatandaş havalar soğuyacak diye karalar bağlamış!
Doğal gaz parasına yetişmek için bankalardan kredi çekmeye çalışanlar var! Bu yoksullar; bir dönem "orta gelir grubunda" dediğimiz okumuş, meslek sahibi olmuş insanlar!
Aile geçindirmeye çalışan annelerin, babaların gelirleri ile birlikte hayatları da eriyor. Geleceğe dair umutlar, başta gençlerde olmak üzere sıfırın altında seyrediyor.
Ancak görünen o ki memleket; ister uçan banyolusu, ister 1000 odalısı olsun Saray'dan bakılınca farklı görünüyor!
***
"Aşırılık" Türk ve Arap zenginlerinde var!
Ağabeyi İtalya'nın en pahalı düğününü yapmış... Cemiyet hayatının ünlü isimlerindenmişler...
Roma'daki tarihi Bracciano Kalesi'nde evlenen Kerim Sengir'in, "ülke tarihinin en pahalı düğünü" unvanını kız kardeşi geride bıraktı...
Yasemin Sengir ve Yağız Sözmen çifti Versay Sarayı'nda dünya evine girdiler... Çift Fransa "tarihine" imza attı...
Düğünleri 5 milyon Euro'ya mal olmuş... Allah mesut etsin...
Bu parayı şimdi TL'ye falan çevirmeye kalkmayın. Benim gördüğüm "aşırılık" ve şatafatta Türk zenginlerin Araplarla yarışıyor olduğu...
*
Fotoğraflara bakınca bir anı canlandı gözümde... İstanbul'da ahlakı ve devlete bağlılığı ile dikkat çeken bir isim geldi aklıma;
Kadir Boy... İstanbul Defterdarıydı. Vergi toplayabilmek için türlü çareler arar, projeler üretirdi. "Kambur hep yoksulun sırtında" derdi...
O dönemin ünlü gece kulüplerine ekip gönderir, kapılara yanaşan süper lüks otomobillerin plakalarından sahiplerine ulaşırdı.
"Bir gecede servet harcayanlar acaba sıra vergiye gelince aynı cömertliği gösteriyor mu?" diye...
Şöyle ifade edeyim; milyon dolarlık spor otomobillerin bile şirketlerde "ulaştırma aracı" olarak gösterilip vergiden düşüldüğü ortaya çıkmıştı.
Bu tatlı genç çift ve ailesi üzerine alınmasın tabii... Onlar belki de vergi listelerinde en ön sıradadır.
Söylemek istediğim; İstanbul'a magazin gündemine böyle bakacak bir Kadir Boy lazım...
***
Tilki kümese müdür olunca...
Devletin tüm imkânları elindeydi.
Seçmenin çoğunluğu onu destekliyordu.
Meydanlarda "Emperyalizmle mücadele edeceğim, sizi yoksulluktan kurtaracağım" diyor ama arka kapıdan küresel şirketlerle el sıkışıyordu.
Memlekette devlete ait ne varsa sattı. Her satışta bir yolsuzluk hikâyesi yazıldı.
Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar açığa çıktı.
O ülkenin yöneticisi kanunlar çıkararak tüm gücü kendine bağlamaya kalkınca şu fıkra ortaya çıktı;
"Kümese müdür aranıyormuş, Tilki başvurmuş... tam bir laf cambazı, hitabet ustasıymış. Tilki'yi çok sevmişler, 'işe hemen başla ne kadar istiyorsun?' demişler.
Tilki'nin yanıtı; "gülmekten söyleyemiyorum..."
Evet, siz anladınız... Arjantin'den söz ediyorum. Arjantin'in bir dönem devlet başkanı olan ve ülkeden kaçtığında 5 milyar dolar serveti ortaya çıkan usta Hatip'ten... Carlos Menem'i kümese müdür yapmışlar.
TUNCAY MOLLAVEİSOĞLU / YENİÇAĞ
Meksika'dan, Arjantin'den kuru fasulye...
Üzüm İran ve Şili'den geliyor, pirinç Rusya'dan...
Ekonomideki son ileri atılım sütün Amerikan ineklerinden sağılması üzerineydi!..
*
AKP'nin çöküş ekonomisi Türk parasını pula çevirdi!
Alım gücü yerlerde sürünüyor. Geçim derdi yerini, açlık ve yetersiz beslenmeye bırakıyor!
Ancak memleketi yönetenlerin böyle bir gündemi yok... alım gücü vatandaşa düştü tabii... itibardan asla tasarruf etmeyen Saray'a "uçan saray" yakışırdı!
Yatak odası çift kişilik, banyo, toplantı odası, 7 salon... içinde hastanesi de var; bulut manzaralı...
Millete dolar yaktıran akıl, yarım milyar dolarlık uçağı ekledi filosuna...
Bakın filo diyorum... bu kaçıncı uçak unuttuk... isterse butik bir havayolu şirketi kurabilir.
CHP'li vekil Gaye Taşçıer uçan sarayın izini sürmüş; "Bu uçak satın mı alındı yoksa hediye mi?" tartışmasına girmiş. Uçağı satmakla yükümlü firmanın "satıldı" bilgisine ulaşmış.
Oysa yandaşlar "hediye" diyorlardı...
Satıldı ise "nasıl alındı?" Hediye ise "ne karşılığı?"
*
Vatandaş havalar soğuyacak diye karalar bağlamış!
Doğal gaz parasına yetişmek için bankalardan kredi çekmeye çalışanlar var! Bu yoksullar; bir dönem "orta gelir grubunda" dediğimiz okumuş, meslek sahibi olmuş insanlar!
Aile geçindirmeye çalışan annelerin, babaların gelirleri ile birlikte hayatları da eriyor. Geleceğe dair umutlar, başta gençlerde olmak üzere sıfırın altında seyrediyor.
Ancak görünen o ki memleket; ister uçan banyolusu, ister 1000 odalısı olsun Saray'dan bakılınca farklı görünüyor!
***
"Aşırılık" Türk ve Arap zenginlerinde var!
Ağabeyi İtalya'nın en pahalı düğününü yapmış... Cemiyet hayatının ünlü isimlerindenmişler...
Roma'daki tarihi Bracciano Kalesi'nde evlenen Kerim Sengir'in, "ülke tarihinin en pahalı düğünü" unvanını kız kardeşi geride bıraktı...
Yasemin Sengir ve Yağız Sözmen çifti Versay Sarayı'nda dünya evine girdiler... Çift Fransa "tarihine" imza attı...
Düğünleri 5 milyon Euro'ya mal olmuş... Allah mesut etsin...
Bu parayı şimdi TL'ye falan çevirmeye kalkmayın. Benim gördüğüm "aşırılık" ve şatafatta Türk zenginlerin Araplarla yarışıyor olduğu...
*
Fotoğraflara bakınca bir anı canlandı gözümde... İstanbul'da ahlakı ve devlete bağlılığı ile dikkat çeken bir isim geldi aklıma;
Kadir Boy... İstanbul Defterdarıydı. Vergi toplayabilmek için türlü çareler arar, projeler üretirdi. "Kambur hep yoksulun sırtında" derdi...
O dönemin ünlü gece kulüplerine ekip gönderir, kapılara yanaşan süper lüks otomobillerin plakalarından sahiplerine ulaşırdı.
"Bir gecede servet harcayanlar acaba sıra vergiye gelince aynı cömertliği gösteriyor mu?" diye...
Şöyle ifade edeyim; milyon dolarlık spor otomobillerin bile şirketlerde "ulaştırma aracı" olarak gösterilip vergiden düşüldüğü ortaya çıkmıştı.
Bu tatlı genç çift ve ailesi üzerine alınmasın tabii... Onlar belki de vergi listelerinde en ön sıradadır.
Söylemek istediğim; İstanbul'a magazin gündemine böyle bakacak bir Kadir Boy lazım...
***
Tilki kümese müdür olunca...
Devletin tüm imkânları elindeydi.
Seçmenin çoğunluğu onu destekliyordu.
Meydanlarda "Emperyalizmle mücadele edeceğim, sizi yoksulluktan kurtaracağım" diyor ama arka kapıdan küresel şirketlerle el sıkışıyordu.
Memlekette devlete ait ne varsa sattı. Her satışta bir yolsuzluk hikâyesi yazıldı.
Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar açığa çıktı.
O ülkenin yöneticisi kanunlar çıkararak tüm gücü kendine bağlamaya kalkınca şu fıkra ortaya çıktı;
"Kümese müdür aranıyormuş, Tilki başvurmuş... tam bir laf cambazı, hitabet ustasıymış. Tilki'yi çok sevmişler, 'işe hemen başla ne kadar istiyorsun?' demişler.
Tilki'nin yanıtı; "gülmekten söyleyemiyorum..."
Evet, siz anladınız... Arjantin'den söz ediyorum. Arjantin'in bir dönem devlet başkanı olan ve ülkeden kaçtığında 5 milyar dolar serveti ortaya çıkan usta Hatip'ten... Carlos Menem'i kümese müdür yapmışlar.
TUNCAY MOLLAVEİSOĞLU / YENİÇAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder