29 Ekim 2018 Pazartesi

Cumhuriyet, artık bir namus meselesidir! - Arslan BULUT

Tunceli'nin Nazımiye ilçesinde Jandarma Özel Harekât timine mensup 12 askerden ikisinin 2300 metre yükseklikte donarak şehit olması, bütün ülkede derin bir üzüntüye sebep oldu. Tabii üzüntü yanında büyük bir şaşkınlık da var. Her türlü hava şartında hayatta kalabilecek eğitim almış ve bunun için gerekli donanıma da sahip olması gereken özel harekâtçıların kaybı, ciddi bir soruşturma gerektiriyor.

Öncelikle Jandarmanın İçişleri Bakanlığı'na bağlandığını hatırlayalım. Yani bu teşkilâtın en büyük amiri, İçişleri Bakanı...

İçişleri Bakanı da terörün kökünü kazımak için operasyonlara yaz-kış devam edildiğini, edileceğini söylüyor. Valiler ve jandarma komutanları da bakanın bu emrini yerine getirmek için çaba sarf ediyor. Fakat bu çaba sırasında, personelin can güvenliğine yeterince özen gösterilmediği anlaşılıyor. Özen gösterilmiş olsaydı, muhtemel hava şartları dikkate alınmadan, 12 asker o bölgeye helikopterle bırakılmazdı. Tipi başlayınca tahliye için helikopter kaldıramıyorsunuz. Buna rağmen 10 askerin, bir binbaşının her türlü tehlikeyi göze alması ile kurtarıldığı söyleniyor.

O iki uzman çavuş veya bütün askerler, sadece anne-babalarının değil milletin çocuğudur. Cumhuriyetin 95'inci yılında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde emir komuta zincirinin bozulması, subay eğitim süresinin azaltılması, personel alımında iktidar ideolojisine uygun seçimler yapılması, komutanların siyasilerin gözüne girme çabası, siyasilerin de Cumhurbaşkanına yaranma kaygısı işte böyle sonuç veriyor! Olan Türk çocuklarına oluyor!

                                                                          ***

Bu ülkenin yöneticileri, çocuklarına millî bilinç yanında doğruluk büyüklerine saygı, küçüklerini korumak, yükselmek, ileri gitmek, varlığını Türk varlığına armağan etmek gibi erdemler aşılayan 85 yıllık "Andımız"ı kaldırıyorsa,

Bir ülkenin yöneticileri, kendi oluşturdukları siyasi iklimin, bir okul müdür yardımcısının, İzmir Marşı söyleyen çocukları tokatlamasına kadar vardığını, devletin bir İnternet sitesinde devlet kurucusuna hakaret edilmesine yol açtığını konu bile etmeyerek bu tür olayları adeta teşvik ediyorsa,
Bu ülkenin yöneticileri, kendi adamlarının kontrolünde bulunan ve din eğitimi verdiği iddia edilen vakıfların yurtlarında erkek çocuklara tecavüz edilirken, bunu eleştiren muhalefet liderinin, bakanın şeref ve haysiyetine saldırdığını öne sürüyor da o çocukların şeref ve haysiyetini korumanın esas olduğunu aklına bile getirmiyorsa,

Bir ülkenin yöneticileri, orduyu, yargıyı, medyayı ve devlet kadrolarının tamamını yandaşlaştırmak için çalışıyorsa, ihale düzenlerinin de toplumsal ahlâkı yok ettiğini görmüyorsa, zaten her ihaleden yüzde 10 ile yüzde 50 arası komisyon alındığından bahsediliyorsa,
Ve bir ülkenin yöneticileri Cumhuriyet bayramını kutlamayı bile savsaklıyorsa, o ülke halkının başı belada demektir. Bu sebeple halkın, cumhuriyete sahip çıkması kendi namusuna ve şerefine sahip çıkması demektir.
                                                                          ***

Bu sebeplerle Türkiye Gençlik Birliği'ne mensup gençlerin Anıtkabir'e yürüyüşleri, İYİ Parti mensuplarının ilk Meclis binasının önünde toplanarak "Andımız"ı okuyacak olmaları bir namus ve şeref mücadelesidir.

Yine Vatan Partisi kadın kollarının çocuğa yönelik cinsel istismarla mücadele için harekete geçmesi, 3 Kasım 2018 Cumartesi günü Ankara Türk-İş Konferans Salonu'nda "Çocuk Cinsel İstismarıyla Mücadele" etkinliği düzenlemesi, böyle hassas bir konuda toplumsal seferberlik başlatması bir namus ve şeref mücadelesidir.

Kısacası, namusuna ve şerefine sahip çıkmak isteyenler, Cumhuriyete ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmalıdır.


Arslan BULUT / YENİÇAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder