Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti söz konusu olduğunda;
Cumhuriyet, daima ileriyi hedeflemektedir. Geriye, gericiliğe, köhnemiş çürümüş olana düşmandır.
Cumhuriyet, bir “teba” konumundaki, bir “uhrevi yüce irade” yani Padişah tarafından güdülme konumundaki bir halktan, kendi iradesi ile kendini yönetenleri belirleme esasına dayalı bir toplum düzeni kurmuştur. 100 yıl öncesinin düzenini reddeder.
Cumhuriyet, kuvvetler ayrılığı ilkesini ve özellikle de hukukun üstünlüğünü, hukukun yürütme ve yasama üzerindeki denetimi esasını gözetir. Yargıdan vareste hiçbir güç olmamasını temel almıştır.
Cumhuriyet, “Buyruklarla değil, istişare ve yetkin kurumların işbirliği içinde çalışması ile kararların alındığı bir sistemi” savunur.
Cumhuriyet, dogmaları değil, soruşturan, araştıran, tartışan zihniyete dayalı düşünsel gelişmeyi teşvik eder. Hurafeyi reddeder, dayatılanı reddeder, özgürlükçüdür.
Cumhuriyet, insanların hangi etnik köken, din, mezhep, dil, ırktan geldiklerine önem vermez, bir vatana bağlı bir “ulus olarak ortak aidiyet temelinde”ortak hedeflere odaklanmasnı esas alır. Bölücü değildir.
Cumhuriyet, yüzyıllar sonra kadınla erkeği eşit bir varlık, eşit bir birey, eşit bir insan, eşit bir yurttaş kabul etmiştir. Harem-selamlığı reddeder.
Cumhuriyet, hangi kökenden ya da hangi sosyal kesimden gelirse gelsin eğitimde, sağlıkta, hukukta tüm yurttaşlar arasında, olanaklara eşit ve adil düzeyde erişimi esas alır. Sosyal geri plan, din-mezhep, parti zümre vb. temelde ayrıcalıklı muameleyi reddeder.
Cumhuriyet, çağdaş ve gelişmiş ülkeler kalitesinde eğitimi vatandaşlarının en temel ihtiyacı olarak kabul eder. Dinî-uhrevi alandan ayrı tutar. Laiktir. Ümmetçi anlayışın da karşısındadır.
Cumhuriyet, iç barışı ve komşularlabaşka ülkelerle-uluslarla ilişkilerinde uzlaşı ve hoşgörüyü esas alır. İlişkilerini, husumet-kin-tarihsel hesaplaşmalar temelinde değil, dostluk temelinde yürütme ilkesini gözetir.
Cumhuriyet, ekonomik özgürlüklerin önünün açık tutulması esasını benimsese de, hakça bir bölüşmeyi, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği önemser. Acımasız, “altta kalanın canı çıksın” anlayışlı ekonomik sistemi reddeder.
Cumhuriyet, ölçülü bir devletçilikten yanadır. Ekonomik hayatta devletin “dikte edici” değil, ama “düzene sokucu-kaosu önleyici” rolünü önemser. Yağmaya ve talana izin vermemek için devletin varlığını tamamen ekonomik hayattan çekmez. Özel girişime karşı olmasa da, özel girişimin “ekonomik hayatın tek vazgeçilmez ve üstün unsuru” olduğu dogmasını reddeder.
Cumhuriyet, geçmişin kültürel ve sanatsal mirasını reddetmeden, çağdaş sanatın da önünü açan, teşvik eden, gelişmesine katkı veren bir zihniyetten yanadır. Tutucu değildir.
İşte tüm bu saydıklarımızdan dolayı, bugün ülkeyi yöneten zihniyet, ATATÜRK CUMHURİYETİ’ne düşmandır.
Bu ülkünün vücut bulduğu 1923 ruhunu inkâr ve ve imha, en hızlı biçimde ilga esasına dayalı bir anlayışı simgelemektedir.
“Ülküm yükselmek, ileri gitmektir” şiarından tam da bu yüzden nefret etmekte ve genç nesillerin bu şiara inanarak ve benimseyerek yetişmesinden rahatsızlık duymaktadır.
İlkokul öğrencilerinin “Türk’üm” diyerek güne başlamasını, “etnik-ırksal-ulusal-sosyal-toplumsal” tartışmaların gereksiz mezesi yaparak ustaca bir saptırmayla engellemiş, asıl bu “Cumhuriyet ülküsünü” toptan unutturmayı amaçlamıştır.
İşte bu yüzden 1923 Cumhuriyeti’ne alternatif “İkinci Cumhuriyeti” kurmak isteyenleri yedeğine alarak, her türlü Atatürkçü değere saldırmaktadır.
Biz de işte tam da bu yüzden 1923 Ruhu’na ve Mustafa Kemal’in emanetine her zamankinden daha da sıkı sarılarak bu saldırıya göğsümüzü siper ediyoruz, edeceğiz.
Kimse heveslenmesin.
1923 öncesine, Vahdettin ve Damat Ferit’lerin Türkiye’sine geri dönüşe geçit vermeyeceğiz.
O Türkiye’nin temsilcileri, o meşum İngiliz zırhlısına binerek defolup gittiler.
O fersudeleri bu limana bir daha ayak bastırmayacağız.
Zafer Arapkirli / CUMHURİYET
Cumhuriyet, daima ileriyi hedeflemektedir. Geriye, gericiliğe, köhnemiş çürümüş olana düşmandır.
Cumhuriyet, bir “teba” konumundaki, bir “uhrevi yüce irade” yani Padişah tarafından güdülme konumundaki bir halktan, kendi iradesi ile kendini yönetenleri belirleme esasına dayalı bir toplum düzeni kurmuştur. 100 yıl öncesinin düzenini reddeder.
Cumhuriyet, kuvvetler ayrılığı ilkesini ve özellikle de hukukun üstünlüğünü, hukukun yürütme ve yasama üzerindeki denetimi esasını gözetir. Yargıdan vareste hiçbir güç olmamasını temel almıştır.
Cumhuriyet, “Buyruklarla değil, istişare ve yetkin kurumların işbirliği içinde çalışması ile kararların alındığı bir sistemi” savunur.
Cumhuriyet, dogmaları değil, soruşturan, araştıran, tartışan zihniyete dayalı düşünsel gelişmeyi teşvik eder. Hurafeyi reddeder, dayatılanı reddeder, özgürlükçüdür.
Cumhuriyet, insanların hangi etnik köken, din, mezhep, dil, ırktan geldiklerine önem vermez, bir vatana bağlı bir “ulus olarak ortak aidiyet temelinde”ortak hedeflere odaklanmasnı esas alır. Bölücü değildir.
Cumhuriyet, yüzyıllar sonra kadınla erkeği eşit bir varlık, eşit bir birey, eşit bir insan, eşit bir yurttaş kabul etmiştir. Harem-selamlığı reddeder.
Cumhuriyet, hangi kökenden ya da hangi sosyal kesimden gelirse gelsin eğitimde, sağlıkta, hukukta tüm yurttaşlar arasında, olanaklara eşit ve adil düzeyde erişimi esas alır. Sosyal geri plan, din-mezhep, parti zümre vb. temelde ayrıcalıklı muameleyi reddeder.
Cumhuriyet, çağdaş ve gelişmiş ülkeler kalitesinde eğitimi vatandaşlarının en temel ihtiyacı olarak kabul eder. Dinî-uhrevi alandan ayrı tutar. Laiktir. Ümmetçi anlayışın da karşısındadır.
Cumhuriyet, iç barışı ve komşularlabaşka ülkelerle-uluslarla ilişkilerinde uzlaşı ve hoşgörüyü esas alır. İlişkilerini, husumet-kin-tarihsel hesaplaşmalar temelinde değil, dostluk temelinde yürütme ilkesini gözetir.
Cumhuriyet, ekonomik özgürlüklerin önünün açık tutulması esasını benimsese de, hakça bir bölüşmeyi, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği önemser. Acımasız, “altta kalanın canı çıksın” anlayışlı ekonomik sistemi reddeder.
Cumhuriyet, ölçülü bir devletçilikten yanadır. Ekonomik hayatta devletin “dikte edici” değil, ama “düzene sokucu-kaosu önleyici” rolünü önemser. Yağmaya ve talana izin vermemek için devletin varlığını tamamen ekonomik hayattan çekmez. Özel girişime karşı olmasa da, özel girişimin “ekonomik hayatın tek vazgeçilmez ve üstün unsuru” olduğu dogmasını reddeder.
Cumhuriyet, geçmişin kültürel ve sanatsal mirasını reddetmeden, çağdaş sanatın da önünü açan, teşvik eden, gelişmesine katkı veren bir zihniyetten yanadır. Tutucu değildir.
İşte tüm bu saydıklarımızdan dolayı, bugün ülkeyi yöneten zihniyet, ATATÜRK CUMHURİYETİ’ne düşmandır.
Bu ülkünün vücut bulduğu 1923 ruhunu inkâr ve ve imha, en hızlı biçimde ilga esasına dayalı bir anlayışı simgelemektedir.
“Ülküm yükselmek, ileri gitmektir” şiarından tam da bu yüzden nefret etmekte ve genç nesillerin bu şiara inanarak ve benimseyerek yetişmesinden rahatsızlık duymaktadır.
İlkokul öğrencilerinin “Türk’üm” diyerek güne başlamasını, “etnik-ırksal-ulusal-sosyal-toplumsal” tartışmaların gereksiz mezesi yaparak ustaca bir saptırmayla engellemiş, asıl bu “Cumhuriyet ülküsünü” toptan unutturmayı amaçlamıştır.
İşte bu yüzden 1923 Cumhuriyeti’ne alternatif “İkinci Cumhuriyeti” kurmak isteyenleri yedeğine alarak, her türlü Atatürkçü değere saldırmaktadır.
Biz de işte tam da bu yüzden 1923 Ruhu’na ve Mustafa Kemal’in emanetine her zamankinden daha da sıkı sarılarak bu saldırıya göğsümüzü siper ediyoruz, edeceğiz.
Kimse heveslenmesin.
1923 öncesine, Vahdettin ve Damat Ferit’lerin Türkiye’sine geri dönüşe geçit vermeyeceğiz.
O Türkiye’nin temsilcileri, o meşum İngiliz zırhlısına binerek defolup gittiler.
O fersudeleri bu limana bir daha ayak bastırmayacağız.
Zafer Arapkirli / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder