IMF’nin Endonezya’nın Bali şehrindeki toplanana yıllık toplantılar sırasında yayımlanan Ekim 2018 Dünya Ekonomik Büyüme raporunda 2018 ve 2019 büyüme tahminleri aşağıya çekilerek yüzde 3.8 oldu. Özellikle Almanya ve Fransa büyüme performansları tempolarının yavaşlaması, dünya ticaretinin genişleme ivmesinin düşmesi yönündeki beklentiler, Türkiye’yi elverişsiz bir küresel ekonomik ortamın beklediğine işarete ediyor.
Türkiye’nin dahi olduğu yükselen ülkelerin ortalama enflasyonun 2018’te yüzde 5, 2019’da ise yüzde 5.2 tahmin edilmesi de ülkemizin dünyada olumsuz yönde ayrıştığının göstergesidir. Metin içerisinde keskin döviz kuru hareketleri yaşanırken, enflasyon beklentilerini kırmak için Türkiye’de para politikalarını sıkıştırılması gerektiğini ifade edebiliyor.
Başka bir yerde esnek bir kur rejimi altında döviz rezervlerini müdahale tüketmesi tavsiye edilen ülkeler arasında Türkiye’ye yer veriliyor. Ayrıca banka ve şirket bilançolarındaki bozulmanın altı çizilerek, banka denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi ve kriz yönetimi çerçevesinde geliştirilmesi öneriliyor. Aslında yukarıdaki ifadeyle Türkiye’nin bir ekonomik kriz yaşadığı IMF’nin telaffuz edilmiş oluyor.
Türkiye ile ilgili makro ekonomik projeksiyonlara, gelince; yüzde 3.5 büyümeyle kapatılacağı, 2019 büyümesinin ise 0.4’le sınırlı kalacağı öngörülüyor. Buradan rahatlıkla 2018’in son çeyreği ile 2019 3. çeyreği arasında ekonominin yüzde 1 ile 2 aralığında küçüleceği sonucu çıkarmak mümkün. Tüketici fiyatlarının önümüzdeki iki yıl yüzde 15 ve yüzde 16.7 beklenmesi hiç de gerçekçi görünmüyor, raporun Eylül ayı enflasyonun açıklanmasından önce hazırlığı izlenimi veriyor. Yeni Ekonomi Planı’nda (YEP) 2019 cari açığı yüzde 3.3 tahmin edilmişken, IMF raporunda yüzde 1.4’e kadar çekilmesi keskin bir daralma beklentisini doğruluyor. İşsizlik beklentileri YEP’te ve küresel Ekonomik Görünüm raporunda birbirine yakın seyrediyor, yüzde 10’un altına düşme ihtimali bulunmadığı noktasında birleşiyor.
Özetle IMF raporu Türkiye için bilindik sıkı para ve maliye politikaları dayatmaktan, geçmişte denemiş krizi derinleştirecek bir reçete önermekten öte gitmiyor. Ne var ki projeksiyonlarının önümüzdeki 12 aylık süreçte daralmaya parmak basması Türkiye’nin önümüzdeki dönemde uluslararası piyasalardan borçlanmasını güçleştirecek bir nitelik taşıyor.
Son olarak IMF’nin tahminlerinin hep muhafazakar bir çerçeveye oturduğu, keskin daralma mesajları vermekten kaçındığını biliyoruz. Ne yazık ki keskin bir kriz yaşanma olasılığı devam ediyor.
HAYRİ KOZANOĞLU / BİRGÜN
Türkiye’nin dahi olduğu yükselen ülkelerin ortalama enflasyonun 2018’te yüzde 5, 2019’da ise yüzde 5.2 tahmin edilmesi de ülkemizin dünyada olumsuz yönde ayrıştığının göstergesidir. Metin içerisinde keskin döviz kuru hareketleri yaşanırken, enflasyon beklentilerini kırmak için Türkiye’de para politikalarını sıkıştırılması gerektiğini ifade edebiliyor.
Başka bir yerde esnek bir kur rejimi altında döviz rezervlerini müdahale tüketmesi tavsiye edilen ülkeler arasında Türkiye’ye yer veriliyor. Ayrıca banka ve şirket bilançolarındaki bozulmanın altı çizilerek, banka denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi ve kriz yönetimi çerçevesinde geliştirilmesi öneriliyor. Aslında yukarıdaki ifadeyle Türkiye’nin bir ekonomik kriz yaşadığı IMF’nin telaffuz edilmiş oluyor.
Türkiye ile ilgili makro ekonomik projeksiyonlara, gelince; yüzde 3.5 büyümeyle kapatılacağı, 2019 büyümesinin ise 0.4’le sınırlı kalacağı öngörülüyor. Buradan rahatlıkla 2018’in son çeyreği ile 2019 3. çeyreği arasında ekonominin yüzde 1 ile 2 aralığında küçüleceği sonucu çıkarmak mümkün. Tüketici fiyatlarının önümüzdeki iki yıl yüzde 15 ve yüzde 16.7 beklenmesi hiç de gerçekçi görünmüyor, raporun Eylül ayı enflasyonun açıklanmasından önce hazırlığı izlenimi veriyor. Yeni Ekonomi Planı’nda (YEP) 2019 cari açığı yüzde 3.3 tahmin edilmişken, IMF raporunda yüzde 1.4’e kadar çekilmesi keskin bir daralma beklentisini doğruluyor. İşsizlik beklentileri YEP’te ve küresel Ekonomik Görünüm raporunda birbirine yakın seyrediyor, yüzde 10’un altına düşme ihtimali bulunmadığı noktasında birleşiyor.
Özetle IMF raporu Türkiye için bilindik sıkı para ve maliye politikaları dayatmaktan, geçmişte denemiş krizi derinleştirecek bir reçete önermekten öte gitmiyor. Ne var ki projeksiyonlarının önümüzdeki 12 aylık süreçte daralmaya parmak basması Türkiye’nin önümüzdeki dönemde uluslararası piyasalardan borçlanmasını güçleştirecek bir nitelik taşıyor.
Son olarak IMF’nin tahminlerinin hep muhafazakar bir çerçeveye oturduğu, keskin daralma mesajları vermekten kaçındığını biliyoruz. Ne yazık ki keskin bir kriz yaşanma olasılığı devam ediyor.
HAYRİ KOZANOĞLU / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder