Herkese millîlik dersi vermeye kalkanlar Cumhurbaşkanını uyarmadılar mı?
Diyen olmadı mı? "Sayın Cumhurbaşkanım, Birinci Dünya Savaşı bizzat üzerimize oynandı. Tek ve yegâne amacı vardı o da; bizim, Osmanlı Osmanlı diye diye yanıp tutuştuğumuz Osmanlı'nın coğrafyasını yer ile yeksan etmekti" diyemedi mi?
Hatta Sevr'i elimize tutuşturup, "Türkleri geldikleri yere göndermek" niyetinde olduklarını ve bunda da başı İngiltere ile Fransa'nın çektiğini anlatmadı mı Sayın Cumhurbaşkanına?
Derken 30 Ekim 1918'de koskoca İmparatorluğu bir İngiliz gemisinde yine bir İngiliz generaline anahtar teslimi yaptığımız ve bunun üzerine gerileye gerileye Polatlı'ya kadar çekildiğimizi kimse söylemedi mi?
Elbette..
Söylemezsen çağdaş Türkiye'nin hayat bulmak için çırpındığı Türkiye'den bir kadın politikacı çıkar ve size der ki: "Türk Milleti için 1. Dünya Savaşı 11 Kasım 1918'de değil 9 Eylül 1922'de, İzmir'de bitmiştir."
Pek hoşlanmazsınız ama devamında şunu da söyler: "Türkler, savaşın sonuçlarını tanımayan tek millettir."
Sayın Meral Akşener'in tespitleri yerindedir. Birinci Dünya Savaşı'nın son galibi biz Türkleriz. Ve son noktayı da İzmir'de koymuşuzdur.
Zamanın emperyalist galip devletleri, hepimizi vatansız bırakacaklarını sandılar ama başaramadılar.
Sevr haritasına mahkûm edeceklerini sandılar ve bunu da yırtıp attık.
Ne ile yaptık derseniz?
Çok açık ve çok net olarak belirtelim.
Milliyetçi ruhla..
Buna Kuvayı Millîye deniyor..
Koşulsuz vatanseverlik duygusuyla.
Mustafa Kemal'le yaptık.
Şimdilerde geçmişten aktarılan nefret duygularıyla kimileri antisemitizm (Yahudi karşıtlığı ve düşmanlığı) benzeri antitürkizm (Türk düşmanlığı) yapsa da; Türkler, masum ve fedakâr bir millet olarak tarihin gerçeğidir.
Öyle ki bu hâl, yaşayan ve var olan hakikattir.
Dolayısı ile reddi imkânsızdır.
Buna rağmen biz Paris'te, I. Dünya Savaşı'nın sona ermesi ile ilgili yıl dönümü törenlerindeydik?
Tesadüfe bakınız ki, yanlarında poz verdiğimiz o devletler, antitürkist planlarından halen daha vaz geçmiş değil. İçinde bulunduğumuz süreçte Suriye'nin içini oyarken aslında büyük amacın yine Türkiye'nin toprak bütünlüğü olduğunu bilmeyen kaldı mı?
Kürtçülük bunun eseri.
Tıpkı Birinci Dünya Savaşı öncesinden başlatılan Babanzade İsyanları gibi.
Onları anladık. İşlerini yapıyorlar. Ya biz?
Vahdettin politikalarında mı ısrar edeceğiz, yoksa Mustafa Kemal'e yüzümüzü dönerek tam bağımsız millî politikalara mı başvuracağız?
Herkesin cevaplaması gereken büyük soru bu..
Görüyorsunuz ki, tarihsel gerçek kimsenin peşini bırakmıyor. Dedelerimizin yediği erik biz torunlarının dişini çalmağa devam ediyor. Sızıldanmak yok. Mücadele var. Dolayısı ile soracağız ve sorgulayacağız: "I. Dünya Savaşı'nın sonucunu kabul etmeyen ve İstiklal Harbi'ni başlatan Türk milletinin temsilcisi olarak" biz neden Paris'teydik?
Mondros'u kutlar gibi..
Evet buyurun.. Cevap verin. Neden?
Ahmet Gürsoy / YENİÇAĞ
Diyen olmadı mı? "Sayın Cumhurbaşkanım, Birinci Dünya Savaşı bizzat üzerimize oynandı. Tek ve yegâne amacı vardı o da; bizim, Osmanlı Osmanlı diye diye yanıp tutuştuğumuz Osmanlı'nın coğrafyasını yer ile yeksan etmekti" diyemedi mi?
Hatta Sevr'i elimize tutuşturup, "Türkleri geldikleri yere göndermek" niyetinde olduklarını ve bunda da başı İngiltere ile Fransa'nın çektiğini anlatmadı mı Sayın Cumhurbaşkanına?
Derken 30 Ekim 1918'de koskoca İmparatorluğu bir İngiliz gemisinde yine bir İngiliz generaline anahtar teslimi yaptığımız ve bunun üzerine gerileye gerileye Polatlı'ya kadar çekildiğimizi kimse söylemedi mi?
Elbette..
Söylemezsen çağdaş Türkiye'nin hayat bulmak için çırpındığı Türkiye'den bir kadın politikacı çıkar ve size der ki: "Türk Milleti için 1. Dünya Savaşı 11 Kasım 1918'de değil 9 Eylül 1922'de, İzmir'de bitmiştir."
Pek hoşlanmazsınız ama devamında şunu da söyler: "Türkler, savaşın sonuçlarını tanımayan tek millettir."
Sayın Meral Akşener'in tespitleri yerindedir. Birinci Dünya Savaşı'nın son galibi biz Türkleriz. Ve son noktayı da İzmir'de koymuşuzdur.
Zamanın emperyalist galip devletleri, hepimizi vatansız bırakacaklarını sandılar ama başaramadılar.
Sevr haritasına mahkûm edeceklerini sandılar ve bunu da yırtıp attık.
Ne ile yaptık derseniz?
Çok açık ve çok net olarak belirtelim.
Milliyetçi ruhla..
Buna Kuvayı Millîye deniyor..
Koşulsuz vatanseverlik duygusuyla.
Mustafa Kemal'le yaptık.
Şimdilerde geçmişten aktarılan nefret duygularıyla kimileri antisemitizm (Yahudi karşıtlığı ve düşmanlığı) benzeri antitürkizm (Türk düşmanlığı) yapsa da; Türkler, masum ve fedakâr bir millet olarak tarihin gerçeğidir.
Öyle ki bu hâl, yaşayan ve var olan hakikattir.
Dolayısı ile reddi imkânsızdır.
Buna rağmen biz Paris'te, I. Dünya Savaşı'nın sona ermesi ile ilgili yıl dönümü törenlerindeydik?
Tesadüfe bakınız ki, yanlarında poz verdiğimiz o devletler, antitürkist planlarından halen daha vaz geçmiş değil. İçinde bulunduğumuz süreçte Suriye'nin içini oyarken aslında büyük amacın yine Türkiye'nin toprak bütünlüğü olduğunu bilmeyen kaldı mı?
Kürtçülük bunun eseri.
Tıpkı Birinci Dünya Savaşı öncesinden başlatılan Babanzade İsyanları gibi.
Onları anladık. İşlerini yapıyorlar. Ya biz?
Vahdettin politikalarında mı ısrar edeceğiz, yoksa Mustafa Kemal'e yüzümüzü dönerek tam bağımsız millî politikalara mı başvuracağız?
Herkesin cevaplaması gereken büyük soru bu..
Görüyorsunuz ki, tarihsel gerçek kimsenin peşini bırakmıyor. Dedelerimizin yediği erik biz torunlarının dişini çalmağa devam ediyor. Sızıldanmak yok. Mücadele var. Dolayısı ile soracağız ve sorgulayacağız: "I. Dünya Savaşı'nın sonucunu kabul etmeyen ve İstiklal Harbi'ni başlatan Türk milletinin temsilcisi olarak" biz neden Paris'teydik?
Mondros'u kutlar gibi..
Evet buyurun.. Cevap verin. Neden?
Ahmet Gürsoy / YENİÇAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder