23 Kasım 2018 Cuma

Siyasal İslamın momentum korkusu - Ergin Yıldızoğlu

Yerel seçimlere doğru yine garip şeyler oluyor: Andımız tartışması, buna eklenen  Mehmet Akif, şuydu buydu, Diyanet İşleri Başkanı’nın, “keşke Yunan kazansaydı” gibi hezeyanlarıyla bilinen fesli tipe ziyareti... Derken yeni bir tutuklama dalgasıyla “Gezi Olayları” bir kez daha ısıtılıp, Osman Kavala üzerinden servis edildi. 

Osman Kavala, bir yılı aşkın bir süredir hapisteydi, hâlâ ortada bir iddianame yoktu. Rivayetler ise boldu... Geçenlerde Osman Kavala ile ilişkili oldukları iddiasıyla, 14 STK üyesi, akademisyen gözaltına alındı. Sonra biri hariç serbest bırakıldılar. Serbest bırakılmayan, “içeriği belirlenemeyen bir toplantıya katılmıştı”. Diğer bir deyişle, Kavala gibi onun da, aslında neyle suçlandığı belli değildi... 

Bu garipliklere, Cumhurbaşkanı, partisinin grup toplantısında açıklık getirdi. “O kişi”... “Gezi Parkı olaylarını yapanların finansörüydü”, gözaltına alınanlar da onun işbirlikçileri. Bunların “gündeminde Türkiye’yi karıştırmak”... “Ülkeyi bölmek” vardı. 

AKP liderliğinin, projesine direnenleri Türkiye’yi karıştırmakla, darbecilikle suçlama eğilimini biliyoruz. Yargının ne kadar bağımsız olduğunu da... Ancak, bu kadar ağır suçlamalar söz konusu olunca, ortada bazı kanıtların ve bir iddianamenin olması da gerekmez mi? 

Gerçekten de çok garip bir durum var. Seçimlere giderken, bir taraftan eski defterler açılıyor, diğer taraftan, bugüne kadar sol-laik Cumhuriyetçi kesimin, siyasal İslamı betimlemek için kullandığı, gerici, irticacı, çağdışı gibi kavramlar siyasal İslam adına edinilmeye, muhaliflere karşı kullanılmaya çalışılıyor. Dahası liderlik, hem kendi taraftarlarını hem de muhalefeti sürekli tehdit ediyor. 

Tüm bunlar, medyanın neredeyse tamamını kontrol eden, Güçler Ayrılığı, Meclis soruşturması filan gibi ayrıntılardan kurtulmuş, kısacası “ne istersem onu yaparım, beğenmezsem kayyım atarım” havasında, kendinden ve geleceğinden emin bir yönetimden beklenecek şeyler değil. Öyleyse, tüm bunlar -Emre Kongar hocamızın salı günkü yazısından ödünç alırsam-“iktidarın hangi çıkmazını ve açmazını simgeliyor?” 
 
AKP liderliğinin acı gerçeği... 
Gelin biz de, siyasal İslamın liderliğine uyup, eski defterleri karıştıralım. 2010 bu liderlik için ne kadar muhteşem bir tarihsel eşikti. O yıl referandumda, siyasal İslam, liberal “yetmez ama evet” sayesinde “evet” oyu aldı. Ancak, bu zafer hem bir şeyin başlangıcı hem de bir başka şeyin sonuydu. 

Bir şeyin başlangıcıydı, çünkü artık siyasal İslam, “toplumsal mühendislik projesinin” önündeki engellerden, devletin, denetleme ve dengeleme araçlarından kurtuluyordu. Şimdi, tek adam rejimine, totaliter devlet biçimine doğru ilerleyişi hızlanabilirdi. 

Bir şeyin sonuydu, çünkü bu “zafer”, siyasal İslamın hegemonya kurma sürecine rıza alma kapasitesinin ulaşabildiği en yüksek noktaydı. Bundan sonra artık hegemonya sürecinde toplumdan alınan rıza giderek eriyecek, süreci ilerletmek için daha fazla baskı, denetim, yalan-dolan, hile, daha fazla risk almayı kabullenmek gerekecekti. 
“Gezi Olayı” bu gerçeğin siyasal İslamın liderliğinin kafasına denk ettiği andır. Artık toplumun en az yüzde ellisini ikna etmek, siyasal İslamın bütünsel bir kültürel egemenliğini kurmak olanaklı değildir. Bu konuda, geçmişte çok etkili bir  “trasformismo” işleviyle muhalefetin direncini kıran bağlaşıkları da zaten siyasal İslamı terk etmeye başlamıştır. 
 
Cennetten kovuldular... 
AKP’nin elinden, tek başına hükümet kurma olanağını alan 2015 Haziran seçimleri, bu gerileme sürecinin boyutlarını ve hızını gösteriyordu. Bu nedenle toplumda muhalefete yönelik, fiziki ve simgesel şiddetin dozu aniden arttı. Bombalı katliamlar, kentlere giren tanklarla “hendek operasyonları”, darbe girişimleri, yüz binlerce insanı etkileyen tasfiyeler, tutuklamalar... 

2017 Nisan referandumu, 2018 Haziran seçimleri bu bağlamda iki şeyi doğruladılar: Birincisi, bundan sonra, siyasal İslamın partisi ve liderliği, serbest ve adil bir ortamda yapılacak seçimleri asla kazanamayacaktır. İkincisi rıza alma kapasitesi gerilemeye devam ettikçe, siyasal İslam, toplumun çoğunluğunu oluşturan kesime yönelik baskı ve şiddetin dozunu artırmak zorunda kalacaktır. 

AKP liderliği, projesini ilerletme sürecinin momentumunun, bir daha tamir edilemez biçimde kırıldığını, bundan sonra ilerleyebilmek için muhalefetin sesini tamamen kısmaya, kendi hareketi içindeki çatlak sesleri hemen bastırmaya çalışmaktan başka bir seçeneği kalmadığını biliyor. 

AKP liderliği, artık “cennetten kovulduğunun”, bir gerileme sürecinin başladığının giderek daha çok ayırdına varıyor; “sakın, tarihin akışı içinde esas parantez bizim rejim olmasın” sorusu aklına geldikçe dehşete düşüyor. 

Aslına kendi tarihini betimleyen “gericilik, çağdışılık, irtica” kavramlarını muhalefete karşı kullanma çabasıysa mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya benziyor.

Ergin Yıldızoğlu / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder