26 Aralık 2018 Çarşamba

Akpınar ve Gezen Türkiye'dir.. - Tuncay MOLLAVEİSOĞLU

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen, biz yaş grubunun birlikte büyüdüğü Türkiye'nin iki çınar sanatçısıdır.
Daha kısa süre önce Metin Ağabeyi TELE 1'e davet etmiş, rahatsızlığı nedeniyle programı ertelemiştik.
Onların rol aldıkları filmler, oyunlarındaki mizah; Türkiye'nin kısa ve sakat demokrasi tarihinin de bir yansıması gibiydi...
Sosyal medyada trollerin, yandaş ve besleme medyanın, bu iki anıt sanatçı hakkındaki "suç" işlemini haklı göstermek için çabalaması, gerçeğin üzerini örtmeye yetmiyor...
Asıl mesele; AKP'nin tüm kadrosu ile iktidardan gidiyor olmasının yarattığı korkudur!
İktidardan düşme korkusu, Saray ve çevresindekileri her geçen gün daha fazla hata yapmaya itiyor...
Metin Akpınar ve Müjdat Gezen'e yönelik operasyon temelde Emin Çölaşan ve Necati Doğru'ya yapılandan farklı değil... Son olaylar, uzun süredir tek tek, bizler gibi bağımsız gazetecilerin ve yayın organlarının üzerinde dolaştırılan korku bulutunun bir uzantısıdır...

Gezi olaylarını bile yıllar sonra ısıtıp, içinden terör örgütü çıkarma çabası da aynı endişenin, yani iktidarı kaybetme sürecinin sancıları...
Akpınar ve Gezen olayında hükümet baltayı taşa vurmuştur... Hiç kimse yargının bu olayı kendi inisiyatifi ile yaptığını düşünmüyor. Ve benzer her olay; Türkiye'de adalete, hukuk devletine, yargıya ve yargı mensuplarına olan güveni erozyona uğratıyor...

Keşke Saray'da şu gerçeği söyleyecek danışmanlar olsaydı; "Gerginlik politikası oy getirmeye artık yetmeyecek, normalleşmek; hem memleketin, hem de AKP'nin yararınadır."

Ekonomik kriz, dış politikadaki olağanüstü hatalar ve bu hataların Türkiye'nin bugünü ve geleceğine dair son derece olumsuz yansımaları artık toplumun kılcal damarlarında hissediliyor...

İktidar gündemi değiştirmek için bir takım "gölge düşmanlar" yarattıkça, gerginlik huzursuzluk ve mutsuzluk derinleşiyor. Bu süreç AKP için de iyi değil...
Siyasi partiler belli seçim dönemleri için seçmenin bir bölümünün oyunu alarak ülke yönetimine gelirler...

Halkın tamamının değil, seçmenin bir bölümünün oyu ile iktidar olan, ancak tüm memleketin sahibi gibi davranan;
* kendisini devletin yerine koyan,
* kendisine yapılan her eleştiriyi sanki devlete yapılmış sayan,
* partisinin ülkeyi iyi yönetemediğini söyleyenleri devleti yıkmakla eşdeğer kılan bir siyaset ve ruh hali tüm ülkenin geleceği için ciddi endişeler yaratıyor.

FETÖ, PKK-PYD vb.. her türlü terör örgütünün ve arkasındaki emperyalist güçlerin hedefinde olan bir ülkede yapılacak en büyük hata; iç barışı, iç cepheyi, iç huzuru sıkıntıya sokmaktır...

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen bu memleketin iç huzurudur... Hafızasıdır... Hatırasıdır...
Bir siyasi parti elbette iktidarını sürdürme hedefinde olmalıdır. Ancak oyları sürekli kılmak ve konsolide etmek için; memleketin üzerine inşa edildiği değerleri; her alanda çağdaşlık, bilimsel düşünce, laiklik, demokratik, sosyal hukuk devleti temellerini sarsarsanız, onları aşındırırsanız oluşacak çöküntü hiçbir parti ayrımı yapmaz.

Yakın tarihimiz ve kurucu kahramanlarımız ile ilgili sayısız iftira ve yalan karanlığında bile bu ülke insanı doğruyu görüyor.
Güneş balçıkla sıvanmıyor...
Türkiye Metin ve Müjdat'tır...
Müjdat ve Metin Atatürk Türkiyesidir...

Celal Ülgen hep yanımızda...
O fotoğraf sosyal medyada...
Mahkeme kapısında, Metin Akpınar'ın elinde tost ve ayran, Müjdat Gezen ve Celal Ülgen "yine buradayız" der gibi gülümsüyor...

 Avukat Celal Ülgen... Mahkeme önündeki aynı fotoğrafı altı ay önce benimle vermişti... ondan önce başka gazetecilerle... ondan önce başka aydınlarla...
Türkiye'de Atatürkçülerin başlarına çorap örüldüğünde, o hep yanımızdaydı...
Ergenekon ve kumpas davalarından bugüne...

Hükümeti eleştirmek çeyrek yüzyıl önce "basın suçu" kapsamına girerdi. Bizler belgelerimizi mahkemeye sunar, aklanırdık...

Önceki iktidarlar döneminde de hükümetleri eleştiri yağmuruna tutardık. Gazetecinin temel görevi kamu adına iktidar ve güç odaklarını denetlemektir.
Ama AKP ile birlikte artık basın suçu aranır oldu! Terör suçu ile yargılanıyoruz...
Celal Ülgen'in o günlerdeki sözü kulağımda küpedir; "Bu mahkemeler Ergenekon mahkemelerinin de ötesine geçiyor..."

Umarım bu gerçeği ve yaratacağı tahribatı ülkeyi yönetenler de bir gün görür.


Tuncay MOLLAVEİSOĞLU / YENİÇAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder