Çok aktörlü Suriye denkleminde yerel, bölgesel, küresel aktörler oyun kurmaya çalışırken, birbiriyle çatışan çıkarların yol açtığı gerilim yeni ittifaklar, pozisyonlar ortaya çıkarıyor. ABD ve Rusya’nın yörüngesinde şekillenen cepheleşmede askeri ve diplomatik trafik sıkışırken, karşılıklı manevralar denklemi adeta “Gordion Düğümü”ne dönüştürüyor. Bir taraftan oyunlar kurulmaya çalışılırken, diğer taraftan da karşı oyun bozulmaya çalışılıyor. Bütün bunlar esasında gelmekte olan büyük depremin öncü sarsıntıları.
Dış müdahalelerle altüst edilen Suriye’de savaşın ağırlık merkezine dönüşen bölgede Kürtlere verilecek pay temel kırılma ve anlaşmazlık nedeni. Kürtlerle iş tutan ABD’nin hamleleri Türkiye, Rusya ve İran’dan müteşekkil Astana Üçlüsü’nün yakın markajında.
FIRAT’IN DOĞUSU’NDAKİ DENKLEM
Gözler Fırat’ın doğusunda. Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna operasyon çıkışı, bu işbirliğinin kalıcı bir statüye evrilecek olmasının yarattığı endişeden. Büyük bir hevesle müdahil olunan Suriye savaşında, iflas edilen politikanın da dışavurumu. ABD ile birlikte girilen rejim değiştirme projesinin iflası sonrasında ABD yeni manevralar yapıp Kürtlerle iş tutmaya ağırlık verince Ankara boşa düşmüş oldu.
Türkiye-Suriye sınır yaklaşık 901 kilometre. Bu sınırın 500 kilometreden fazla bir bölümü YPG’nin ana bileşeni olduğu SDG’nin kontrolünde. Türkiye’nin olası müdahalesine karşı ABD teyakkuzda. Sınır hattına ondan fazla gözlem noktaları kuracağını açıkladı. Kobani, Resulayn ve Tel Abyad’da ABD askerleri YPG ile birlikte devriye gezerken, Menbiç’te ise ABD birlikleri TSK ile birlikte devriyede!
Fırat’ın doğusu denilen bölge Zor Mağar’dan Resulayn’a, Kabane’den Abu Kamal’a uzanan genişçe bir bölgeyi kapsıyor. TSK’nin bölgenin tamamını kapsayacak bir operasyonu askeri ve politik açıdan olası değil. En olası senaryo ABD’nin göz yumması halinde Türkiye sınırın belli noktalarda 10-15 kilometre derinliğinde tampon bölgeler oluşturması. Kontrollü bir harekât ise ancak Afrin’de Rusya ile yapıldığı gibi ABD’yle yapılacak bir pazarlıkla mümkün.
KOBANİ’DE YPG, MENBİÇ’TE TSK
Bütün göstergeler ABD’nin Kuzey Doğu Suriye’de kalıcı olduğunun işareti. YPG yani SDG’ye yapılan yatırımlar bu strateji kapsamında geçici değil, uzun vadeli. Washington’ın SDG’den vazgeçmeyeceğinin Ankara da farkında. Askeri ve politik yığınağın yanında son olarak Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in ABD’nin öngördüğü hedefleri gerçekleştirene kadar Suriye topraklarında kalacağını tekrarladı.
ABD bölgede yeni müttefik bellediği Kürtler üzerinden iş tutarken, eski müttefiki Türkiye’yi de boşlama lüksü yok. Temel sıkıntısı da bundan. Her iki aktörü de küstürmeyecek, ara formülasyonlar peşinde. Tam da bu nedenle ABD, Türkiye’nin Rusya’ya daha da yakınlaşmasını engellemek için Fırat’ın doğusuna düzenlenecek kısmi bir operasyona göz yumabilir. Denklem düşünüldüğünde olmayacak bir seçenek değil. ABD ile uzun süredir sürdürülen kapalı kapılar ardındaki pazarlıklarla operasyonun altyapısı hazırlanmış olabilir.
ESED’TEN ESAD’A ‘U DÖNÜŞÜ’
Savaşın ağırlık merkezinin kaydığı Doğu Suriye’de bunlar olurken Mart 2011’de başlayan çatışmalarda, radikal İslamcı tehdidin alt edilmesinin ardından Körfez Arap ülkeleri ve Ankara’dan “u dönüşleri” başladı. Körfez Arap ülkeleri Şam’da elçilik açma hazırlığındayken, Sudan lideri namlı diktatör Ömer El-Beşir yedi sene sonra Şam’ı ziyaret eden ilk Arap lider oldu.
El-Beşir’in Esad tarafından ağırlandığı saatlerde Katar’ın başkenti Doha’da konuşan Çavuşoğlu seçimi kazanması durumunda Esad ile çalışabileceklerinin sinyalini verdi.
Fırat’ın doğusu çıkışı ve eş zamanlı olarak Şam’a çakılan mesajın da gösterdiği üzere yeni Osmanlıcıların önceliği Şam yönetiminin devrilmesinden Fırat’ın Doğusu’nda Kürtlerin kazanım elde etmemesine dönüşmüş durumda. Bütün göstergeler Fırat’ın Doğusu’na “bir gece yapılacak ansızın” operasyonunun imkansız olmadığını gösteriyor...
İBRAHİM VARLI / BİRGÜN
Dış müdahalelerle altüst edilen Suriye’de savaşın ağırlık merkezine dönüşen bölgede Kürtlere verilecek pay temel kırılma ve anlaşmazlık nedeni. Kürtlerle iş tutan ABD’nin hamleleri Türkiye, Rusya ve İran’dan müteşekkil Astana Üçlüsü’nün yakın markajında.
FIRAT’IN DOĞUSU’NDAKİ DENKLEM
Gözler Fırat’ın doğusunda. Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna operasyon çıkışı, bu işbirliğinin kalıcı bir statüye evrilecek olmasının yarattığı endişeden. Büyük bir hevesle müdahil olunan Suriye savaşında, iflas edilen politikanın da dışavurumu. ABD ile birlikte girilen rejim değiştirme projesinin iflası sonrasında ABD yeni manevralar yapıp Kürtlerle iş tutmaya ağırlık verince Ankara boşa düşmüş oldu.
Türkiye-Suriye sınır yaklaşık 901 kilometre. Bu sınırın 500 kilometreden fazla bir bölümü YPG’nin ana bileşeni olduğu SDG’nin kontrolünde. Türkiye’nin olası müdahalesine karşı ABD teyakkuzda. Sınır hattına ondan fazla gözlem noktaları kuracağını açıkladı. Kobani, Resulayn ve Tel Abyad’da ABD askerleri YPG ile birlikte devriye gezerken, Menbiç’te ise ABD birlikleri TSK ile birlikte devriyede!
Fırat’ın doğusu denilen bölge Zor Mağar’dan Resulayn’a, Kabane’den Abu Kamal’a uzanan genişçe bir bölgeyi kapsıyor. TSK’nin bölgenin tamamını kapsayacak bir operasyonu askeri ve politik açıdan olası değil. En olası senaryo ABD’nin göz yumması halinde Türkiye sınırın belli noktalarda 10-15 kilometre derinliğinde tampon bölgeler oluşturması. Kontrollü bir harekât ise ancak Afrin’de Rusya ile yapıldığı gibi ABD’yle yapılacak bir pazarlıkla mümkün.
KOBANİ’DE YPG, MENBİÇ’TE TSK
Bütün göstergeler ABD’nin Kuzey Doğu Suriye’de kalıcı olduğunun işareti. YPG yani SDG’ye yapılan yatırımlar bu strateji kapsamında geçici değil, uzun vadeli. Washington’ın SDG’den vazgeçmeyeceğinin Ankara da farkında. Askeri ve politik yığınağın yanında son olarak Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in ABD’nin öngördüğü hedefleri gerçekleştirene kadar Suriye topraklarında kalacağını tekrarladı.
ABD bölgede yeni müttefik bellediği Kürtler üzerinden iş tutarken, eski müttefiki Türkiye’yi de boşlama lüksü yok. Temel sıkıntısı da bundan. Her iki aktörü de küstürmeyecek, ara formülasyonlar peşinde. Tam da bu nedenle ABD, Türkiye’nin Rusya’ya daha da yakınlaşmasını engellemek için Fırat’ın doğusuna düzenlenecek kısmi bir operasyona göz yumabilir. Denklem düşünüldüğünde olmayacak bir seçenek değil. ABD ile uzun süredir sürdürülen kapalı kapılar ardındaki pazarlıklarla operasyonun altyapısı hazırlanmış olabilir.
ESED’TEN ESAD’A ‘U DÖNÜŞÜ’
Savaşın ağırlık merkezinin kaydığı Doğu Suriye’de bunlar olurken Mart 2011’de başlayan çatışmalarda, radikal İslamcı tehdidin alt edilmesinin ardından Körfez Arap ülkeleri ve Ankara’dan “u dönüşleri” başladı. Körfez Arap ülkeleri Şam’da elçilik açma hazırlığındayken, Sudan lideri namlı diktatör Ömer El-Beşir yedi sene sonra Şam’ı ziyaret eden ilk Arap lider oldu.
El-Beşir’in Esad tarafından ağırlandığı saatlerde Katar’ın başkenti Doha’da konuşan Çavuşoğlu seçimi kazanması durumunda Esad ile çalışabileceklerinin sinyalini verdi.
Fırat’ın doğusu çıkışı ve eş zamanlı olarak Şam’a çakılan mesajın da gösterdiği üzere yeni Osmanlıcıların önceliği Şam yönetiminin devrilmesinden Fırat’ın Doğusu’nda Kürtlerin kazanım elde etmemesine dönüşmüş durumda. Bütün göstergeler Fırat’ın Doğusu’na “bir gece yapılacak ansızın” operasyonunun imkansız olmadığını gösteriyor...
İBRAHİM VARLI / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder