Geçtiğimiz günlerde, adı muhalefetteki iki partinin (CHP ve İYİ Parti) ayrı ayrı ve ortak adayı olarak, Ankara Büyükşehir Belediyesi için adı geçen bir siyasetçi, Mansur Yavaş, “Belediye başkanı rozetsiz olmalı” dedi. Belli ki, tarafsız bir belediyecilik hizmetini kastetti. Yavaş gibi, yıllarca MHP’de siyaset yapan, Ankara’nın Beypazarı ilçesindeki belediye başkanlığıyla öne çıkan, 2009’da MHP’nin, 2014’te CHP’nin Ankara’da anakent başkan adayı olarak yarışan bir ismin, sözleri üzerinde düşünmek gerekir. Hem de etraflıca...
Birincisi; siyaseti, özellikle de yerel yönetimleri, teknik hizmete, ayrımsız – tarafsız belediyecilik hizmetine indirgemek, siyaseti ideolojik özünden, sınıfsal karakterinden koparmayı da hızlandırır, kolaylaştırır. Belediyeciliğin, yaygın olarak imar rantıyla, kent talanıyla, çevre – doğa – yeşil katliamıyla birlikte anıldığı ülkemizde, sorun sadece su şebekesinin temizliği, çöplerin zamanında toplanması, otopark ve çay bahçesi ihalelerinde adil davranılması değildir. Daha büyüktür. Toplumcu, kamucu, halkçı, emekten yana siyaset, yerel yönetimlerden bağımsız düşünülemez. Siyasi yönü olmayan belediyecilik olmaz.
İkincisi; siyaset, ideolojik temelli bir uğraştır. İdeolojisiz siyaset, demagojidir. Sonuçta gidip vahşi kapitalizme, kuralsız liberalizme teslim olur.
Üçüncüsü; bir siyasetçinin kendisini partiler üstü görmesi, siyasetin özüne, sınıfsal bakış açısına, partide emek veren binlerce örgüt emekçisine, vefalı, iyi niyetli, idealist partiliye karşı sorumsuz bir davranıştır. “Parti beni aday göstermezse, başka partiye giderim”, “Şu ilçeden aday gösterilmezsem, başka ilçeye gitmem” diyenlere itibar edilmemelidir.
Dördüncüsü; yerel yönetimler, partinin ve belediye başkanının başarısına koşut olarak, genel seçimleri de etkiler. Pek çok başarılı siyasetçi, yerelden yetişerek yükselmiştir. Halkla temasın yoğun olduğu, örgütlü mücadelenin öne çıktığı, meslek odaları ve çevreci oluşumlarla birlikte yurttaşın hakkının, hukukunun, çevrenin, doğanın, tarihsel, kültürel mirasın savunulduğu alanlardır.
Siyasal bilinç, örgütlü siyaset
Merkez sol, sosyal demokrat partiler, emeğiyle geçinenlerin kitle partileridir. Emeği, ehliyeti, liyakati önemsemeleri gerekir. Mucize formüllere, sihirli değneklere, kerameti kendinden menkul “yıldız isimlere”, popülist söylemlere uzak durmaları şarttır. Bu bağlamda özgür bireyi, örgütlü toplumu savunurlar. Ulusal ölçekte yurttaş kimliğini; sınıfsal düzlemde yoldaş kimliğini sahiplenirler. Emperyalist tahakküme, kapitalist sömürüye, bu ikisinin işbirlikçisi, uzantısı, aparatı olan feodalizm artığı aidiyetlere, ortaçağ kalıntısı mensubiyetlere, etnik – dinsel – mezhepsel – hemşerilik bağları üzerinden kurulan siyasetlere karşı çıkmak zorundadırlar.
Merkez sol, sosyal demokrat partiler, emeğiyle geçinenlerin kitle partileridir. Emeği, ehliyeti, liyakati önemsemeleri gerekir. Mucize formüllere, sihirli değneklere, kerameti kendinden menkul “yıldız isimlere”, popülist söylemlere uzak durmaları şarttır. Bu bağlamda özgür bireyi, örgütlü toplumu savunurlar. Ulusal ölçekte yurttaş kimliğini; sınıfsal düzlemde yoldaş kimliğini sahiplenirler. Emperyalist tahakküme, kapitalist sömürüye, bu ikisinin işbirlikçisi, uzantısı, aparatı olan feodalizm artığı aidiyetlere, ortaçağ kalıntısı mensubiyetlere, etnik – dinsel – mezhepsel – hemşerilik bağları üzerinden kurulan siyasetlere karşı çıkmak zorundadırlar.
Cumhuriyet şehidimiz, değerli hocam Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, sıklıkla vurgulardı: “Siyasette tutarlılık inandırıcılığı, inandırıcılık büyümeyi getirir”. Seçkin bir Türk aydını, yetkin bir siyaset bilimci, başarılı bir siyasetçi, usta bir köşe yazarı olan Kışlalı’nın sözleri öğreticidir. Tutulacak yol bellidir. İdeolojik çizgisiyle kendini kanıtlamış, parti örgütünde emek vermiş isimlere güvenilmelidir. Her ne kadar örgütlerde; kimi yerde belediye rantı, kimi yerde etnik hassasiyetler, kimi yerde mezhepsel aidiyetler, kimi yerde sosyal demokrat belediyecilikle bağdaşmayan uygulamalar, kimi yerde küçük grup – dar hizip çekişmeleri etkili olsa da, tüm bu hastalıkları iyileştirmek için bir yandan sağlıklı örgüt, bilinçli üye için mücadele edilmeli, bir yandan önseçim savunulmalıdır. CHP, kendi geleneğinden yetişmiş, kendi örgütünde olgunlaşmış kişileri öne çıkarmalıdır. İthal adaylara, sağ söylemlere mesafeli durmalıdır.
Kıssadan Hisse: Siyasette kolay çözümlere, kısa sürede gelecek büyük başarılara inananlar, başarılı olamazlar. Bu bağlamda Almanya’nın önemli devlet adamı Otto von Bismarck’ın şu sözü anlamlıdır: “Siyaset, mümkün olanı yapma sanatıdır.”
Barış Doster / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder