Enerji sektörü rotasız bir gemiye benziyor. Bir o deniz, bir bu deniz dolaşıyor. Uzun yıllardır böyle. Çevre açısından baktığınızda gemi çoktan karaya oturdu. Kömür, petrol, nükleer ve doğalgaza bağlı bir sektör hem kirletiyor hem de dışa bağımlı. Üreticilerin ve tüketicilerin halinden memnun oldukları da söylenemez.
Enerji faturaları el yakıyor, özelleştirmelerin faturaları vatandaşa kesiliyor. Elektrik fiyatlarında seçim öncesi yüzde 10 indirim yapılırken, iletim, dağıtım, kayıp ve kaçak bedelleri yüzde 15,7 oranında artırıldı. Şirketler kazandı, vatandaş gizli bir zamla yine kaybetti. Özelleştirirsek kayıp kaçak azalır diyorlardı, azalmadığı gibi şirketlerin sorumluluğu vatandaşın faturasına gizlendi.
Termik santrallara çevreyi kirletme izni veriliyor, “termik alana orman bedava” deniyor. Şirketler daha çok para kazansın diye santrallardaki arıtma tesisleri çalıştırılmıyor. Oradan gelecek yüzde 5-10 fazla elektrik üretiminin hesabı yapılıyor. Doğa, bir ‘promosyon’ malzemesi gibi özelleştirmelerin yanında dağıtılıyor.
Ülkenin iklim hedefi yok. Çevreyi koruma hedefi yok. İnsan sağlığını koruma hedefi yok. Kömürü önünü açmak için teşvik üstüne teşvik veriliyor. Elektrik üretiminde kömürün payı yüzde 40’lara doğru gidiyor; yarısından fazlası da ithal kömür. Ucuz olsun da kim ölürse ölsün politikası…
2018 yılı verileri geliyor. Elektrik talebi yerinde sayarken, kurulu güç 3 bin 350 megavat daha artmış. Zaten arz fazlası var. En yüksek talep 2017 yazındaydı. O talebin iki katına yakın kurulu güç var.
2018 yılında 626 megavatlık doğalgaz santralı söküldü, kurulu güç rakamlarından düştü. Doğalgazın payının azalmasında sıkıntı yok ama 5-10 yıl önce açılan santralların şimdi sökülüp başka ülkelere götürülmesi yazının başında söylediğimiz rotasızlığa bir işaret. Kimse neyin desteklendiğini, nereye gideceğini bilmiyor. Çevre standartları belli değil. Rüzgâr türbini yerleşim yerine ne kadar uzakta olmalı, aynı yere kurulan benzer santralların birikmiş etkileri nasıl ölçülür diye sorsam, bana verebilecekleri bir kurallar kitabı var mı merak ediyorum. ÇED’ler ihtiyacı karşılamıyor, şirketlerin oyuncağı oldu. Karadeniz’deki santrala yazılmış ÇED raporu kopyalanıp Akdeniz’deki için kullanılıyor, mahkemenin sesi çıkmıyor.
Hükümet kömürü ve nükleeri sonuna kadar destekliyor ama sorarsanız yenilenebilir enerji çok önemli. Çatıları güneşten elektrik üretecek fotovoltaik panellere açacak düzenlemeler bir türlü tamamlanmıyor. Parasını uzun vadede çıkarmayı göze alan bireylerin önü de dağıtım ücretlerine yapılan zamla yine tıkandı. Mahsuplaşma konusu yıllardır çözüm bekliyor. Övünülen YEKA (Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı) ihalelerinden ikincisi iptal edildi. Kulislerde ilk ihalenin Güney Koreli ortağı Hanwha’nın da çekildiği haberi dolaşıyor. Dev güneş ihaleleriyle vakit kaybetmek yerine, elektrik talebinin düşük, kredi bulmanın zor olduğu günlerde çatıların önünü açacak düzenlemeler neden hayata geçirilmiyor belli değil. Biraz da malum şirketleri değil kendi elektriğini üretmek isteyen vatandaşı destekleyin.
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması’nın (YEKDEM) 2020 sonrası biteceği açıklandı. Yerine ne gelecek belli değil. Kömüre, doğalgaza, nükleere piyasa fiyatının üzerinde, dolar üzerinden alım garantisi verilirken yenilenebilir enerji yatırımcısı bir yıl sonrasını göremiyor.
Enerji verimliliği konusuna hiç girmiyorum. Onun haftası var, seveni çok ama icraat yok.
Ülkede rotasını kaybeden tek gemi enerji sektörü değil elbette. Diğer sektörlerin gemileri de aynı durumda. Gemi çok, “kaptan” tek olunca böyle…
ÖZGÜR GÜRBÜZ / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder