20 Ocak 2019 Pazar

Kenevirdeki esrar - ORHAN GÖKDEMİR


Kenevir otu, (Cannabis) cannabaceae familyasından tek yıllık bir bitki. Bazı bölgelerde yabani olarak yetişiyor. Pek çok bitki gibi lifli, ancak lifleri kaba dokumacılıkta kullanılabildiğinden pek makbul değil. Tohumları yağlı, hayvan yemi ve yakıt olarak kullanmak mümkün. Yaprakları tıp ve kozmetik sektöründe kullanılıyor. Ana vatanı Hindistan olduğundan Hint keneviri olarak biliniyor. Esrar üretiminde kullanıldığı için, izinsiz üretiminin yapılması yasak. AKP iktidarı 2016 yılında bir yönetmelik çıkarmış, 19 ilde yetiştirilmesine izin vermiş. Yani esrara dönüştürülmezse esrarlı bir bitki ile karşı karşıya değiliz.

Esrar, iktidarın bu bitkinin ekimini “tarımda devrim” gibi sunmasında. AKP Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bize dost görünen düşmanlar, ülkemden kenevir üretimini aldı. Şimdi keneviri dışarıdan ithal ediyoruz. Tarım Bakanlığımız bir çalışmanın içerisine giriyor ve yeniden kenevir üreteceğiz" demesiyle başladı. 

Sinyali alan AKP’li yazarlar kenevir işinin “milli proje” olduğunu açıkladı. Proje hayata geçirilince Türkiye 100 milyar dolar gelir elde edecekti. Hâlbuki esrara dönüşmüş halini hesaba katmazsak kenevirin dünyadaki toplam piyasası 4 milyar dolar civarında. 100 milyar dolar elde etmek için kenevir üzerinde bazı esrarlı işlemler yapmak gerek.

Kenevirle “milli tarım devrimi” provası yapıldığı sırada Resmi Gazetede yayımlanan cumhurbaşkanı kararıyla soğan, buğday, arpa, mısır, pirinç, kuru baklagil ve domates konservesi ithalatında sıfır gümrük vergisi uygulanmasına geçildi. Yani bunları dışarıdan alacağız ve alanlardan vergi almayacağız. 2018 yılında buğday ve mısır ithalatında rekor kırıldı, 5,5 milyon ton buğday, 2,5 milyon ton mısır ithal ettik. Hayvancılık tamamen silindi, et ithalatçısı ülkeyiz uzun zamandır. Köylüyü de sildiler arada, maaşa bağladılar, köyde değil büyük şehirlerin banliyölerinde köylü. Çukurova’da pamuk üretimi hızla geriliyor. Yerli tütün öldürüldü, sadece Amerikan tütünü tüketiyoruz. Şeker fabrikaları yandaşlara peşkeş çekilip tarumar edildi. Elde kaldı fındık, fıstık. Onlar da o kadar pahalı ki tüketebilene aşk olsun. Yani ülke karnını doyuracak ekmek bulamıyor ama kenevir ekince şak diye kurtuluyoruz.

Zaten kenevir de tıpkı diğer tarımsal ürünler gibi uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle yok edildi. O kadar kolay ki yetiştirilmesi, Erdoğan’ın konuşması üzerine bir açıklama yapan Kırklareli Valisi Osman Bilgin, "Kentimizde kendiliğinden çıkan 2,5 milyon kök Hint keneviri var. Artık bunları yakmayacağız. Kenevir ile ülke ekonomisine katkı sağlayacağız" dedi mesela. Böylece “ekimi yasak” olan milli kenevirin aslında “kendiliğinden” üreyebildiği de ortaya çıkmış oldu. Kendiliğinden üreyeni üretip zengin olacakmışız. Gerçekten esrarlı bir haldir.

                                                            ***

Dediklerine göre kenevir esrar değilmiş, olsa bile içindeki uyuşturucu madde miktarı yüzde birmiş. Öyle olur zaten, yüzde 100 olsa patlamaya hazır bomba demektir bu. Esrar dediğimiz işlenmiş halindeki uyuşturucu madde oranı da yüzde1 ila 2 arasında değişiyor. Peki, bu durumda nasıl zengin olacağız? Liflerini satarak. Ama lif söz konusuysa ekecek başka pek çok bitki türü var. Keten, hibiscus, jüt, rami, sisal, abaca ve elbette pamuk. Dünyada ekonomik olarak liflerinden faydalanılabilecek 1000 kadar lif bitkisi türü olduğu tahmin ediliyor. Ama esrar elde edileni sadece kenevir. Pamuk üretimini bilinçli olarak aşağı çekip, kenevirle milli tarım devrimi yapmaya kalktın mı “ne içtin” diye sorarlar adama.
Nedir mevzu öyleyse? 
Ayık baktığımızda görülen şu: 2000’li yıllarda en yaygın şekilde üretilen uyuşturucu esrar oldu. Hammaddesinin üretimi kolay, ucuz ve dekar başına geliri yüksek. Buna karşılık haşhaş üretimi düştü mesela. Haliyle esrar hem kaçakçılığı en çok yapılan uyuşturucu hem de yakın zamanda serbest bırakılma ihtimali var. Dünya, esrarı yasallaştırma yolunda. ABD’de pek çok eyalette serbest. 

Avustralya, Belçika, Estonya, Fransa, Hollanda, İspanya, Kanada’da da öyle. Pek çok ülke bu maddenin kullanımını serbest bırakmaya hazırlanıyor. Sigaraya sınırlama getirilirken, esrarın ipinin salınması gerçekten ilginç.

BM raporlarına göre Afganistan dünyanın en büyük afyon tedarikçisi olmasının yanı sıra esrar üretiminde de lider. Ülkede her yıl 10 bin ila 24 bin hektar alanda Hint keneviri yetiştiriliyor ve bunun 3 bin 500 tonu esrar yapımında kullanılıyor. Raporda bir hektar Hint keneviri yetiştirmenin, bir hektar afyon yetiştirmekten üç kat daha ucuza mal olduğuna dikkat çekiliyor. Buna karşılık Afganistan’ın bir türlü zengin olamaması da esrarlı bir durum!

Afganistan’da üretilen kenevirlerin Batıya yolculuğu Türkiye üzerinden de geçiyor. Avrupa pazarı 30 milyar avro, bunun 10 milyar avrosu esrardan. Türkiye’nin pazar payı ise diğer ürünlerle birlikte 140 milyar lirayı buluyor. 
Nereden biliyoruz? 
Çünkü Türkiye dünyada en fazla uyuşturucu yakalayan ülkelerin başında geliyor. Yakalanan miktarın pazara sürülenin ancak yüzde 10’u olabileceği hesap ediliyor. Böylece bazı AKP’li yazarların zikrettiği “100 milyar lira gelir” hesabına yaklaşmış oluyoruz.

Bir de not edilmesi gereken durum var. Dünyanın hangi bölgesinde kaos varsa emperyalist güçler o bölgededir. Ve emperyalizmin müdahale ettiği bölgelerde kesintisiz süren tek şey uyuşturucu üretimidir. Afganistan delilidir.

                                                            ***

1990’lı yıllarda PKK ile mücadele devlet bütçesini zorlamaya başlayınca bazı cin fikirli kapıkulları basit bir çözüm yolu buldukların düşündü. Uyuşturucu ticaretini zapturapt altına alacak, buradan gelen paraları PKK ile mücadeleye kanalize edeceklerdi. Baskılar, tutuklamalar, faili meçhul cinayetler falan derken uyuşturucu ticaretini Kürt mafyasının elinden alıp yarı kamu kuruluşu olan ülkücü mafyaya devretmeyi başardılar. 1990’lı yılların ortasına doğru bir takım emekli askerler PKK ile savaşın bedelini Avrupa’ya ödettirmekle övünüyordu.

Çok geçmeden kazın ayağının öyle olmadığı anlaşıldı. Mafya kamulaşınca kamu da mafyalaşmaya başlamıştı. Devlet memurları ile uyuşturucu kaçakçıları arasında açı kapanıyordu. Hep birlikte doluştukları lüks otomobil Susurluk’ta bir kamyona toslayınca devletin mafyalaşmasının toplumu da çürüttüğü anlaşıldı. Ama artık iş işten geçmişti. O dönemin içine düştüğümüz karanlıkta payı büyüktür.

                                                             ***

Geçen yılın Ocak ayıydı. Uyuşturucuyla Mücadele Toplantısı'nda konuşan İçişleri Bakanı Soylu, sert mesajlar verdi. Polislere, "Uyuşturucu satıcısını gören güvenlik görevlisi ne yaparsa yapsın sorumluluğu bana ait" diye seslendi. "Uyuşturucu satıcısının ayağını kırmayan polis görevini yapmamış demektir" dedi.
Soylu’nun bu konuşmasının ardından “bir yıl sonraki Ocak ayında Hint keneviri ekiminin milli proje olduğunu söyleyecekler” denilse inanan olur muydu? Ayakları kırarlar mı kırmazlar mı bilemeyiz ama yüzde 10 hesabıyla bu yıl yakalamaları gereken uyuşturucu miktarı arttı. Çünkü pazar genişliyor. Milli kenevir projemiz hayata geçirildiğinde kendi içinde küçük bir patlamaya yol açması da kaçınılmaz.

Derin işlerdir biz bilemeyiz. Tabloya bakıp “devlet sırrı” ilan edilmeden önce söyleyebileceklerimiz şu: Ekonomik krizin faturasını Batıya ödettirme girişimi ise felaket. “Olmadı halka ödettiririz nasıl olsa” diye düşünüp bu yola tevessül ediyorlarsa daha büyük felaket.

Orhan Gökdemir / SOL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder