Cumhuriyeti yıktılar, sadece kendilerine çalışacaklarını umdukları bir gecekondu rejim kurdular üzerine. Orduyu her gün dövüyorlar Fethullahcı zannıyla. Polis, jandarma ellerinde. Yargı bildiğiniz gibi, adı “Takşak Paşa”ya çıkmış Doğan Güreş görse kıskanır. İş ve işçi bulma kurumu iktidar partisinin salonunda toplandı geçtiğimiz günlerde, gelenleri önce partiye üye yazdılar sonra iş bulma kuyruğuna aldılar. Parti kartı olmayanı devlete memur atamıyorlar zaten. Bütün ihaleler onların, bütün köşeleri onların adamı tutuyor. Her üniversitenin başına bir tosuncuk atadılar, onlardan olmayanları ve onlardan olmadığından kuşkulandıklarını kapı önüne koydular. Diyanet on katı büyüdü, dağ taş imam hatip. Bankalar ellerinde, baltalar bellerinde, paralar ceplerinde. Ama her geçen gün korkuları artıyor. Ayaklarının bağı çözülüyor umulmadık bir şey olacak diye. Her gece sabaha çıkmayacakmış gibi koyuyorlar başlarını yastığa.
Niye?
Dediklerine göre halkın yarısı onlara düşman. Diğer yarısı? Ondan emin değiller. Makarna, kömür, harçlık, fakfukfon, sadaka, döner ekmek kesilmediği sürece asayiş berkemal. Sonra? Sonrası bir bilinmez.
***
Seçim var. “Saray bekçisi”ne göre “ya beka ya bela” seçimi bu. Bekalarını korudu korudu, yoksa arkası bela. Tabii abartma bu kadar ölçüsüz olunca “Beka sorunu yok, zekâ sorunu var” demiş siyasi muarızlarından biri. Tanık olanlar bilir, partisinin 40. kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı hesap ve bu hesaptan çıkardığı akıllara seza iktidar formülü unutulmazdır. Zekâsı ortadaydı her daim ama geliştirdiği paranoyası inanılmaz. Kendisini eleştirenler muarızları değil, “31 Mart'a yönelik sinsi sinsi kaos hazırlığı yapan siyasi maskaralar” topluluğu. Seçim yok savaş var haliyle. Kazanmak, kaybetmek yok, ölüm kalım var. Onlar yoksa ülke de yok, dedikleri bu.
Tamam da yakından bakınca vaziyet şu; İstanbul’da bir ANAP’lıyı, Ankara’da bir MHP’liyi aday gösterdi muarızları. İttifak içinde Ordu’da İdris Naim’i aday gösterme kavgası çıktı dün. Nasıl çıkmasın, beyefendi birkaç yıl öncesine kadar AKP’nin içişleri bakanlığını yürütüyordu. Bütün ihtiyaç fazlası AKP ve MHP’liler “Millet İttifakı” listelerinden aday. Ama bekçi kokuyu almış, ya beka ya bela diyor. 31 Mart’ta kazanıp, onlardan da hesap soracaklarmış dediğine göre. Ne yapacak, zabıtalara derdest ettirip belediyenin başkanlık makamında fırça mı çekecek, 40. yılda iktidar hesabını yeniden mi yaptıracak, evinin suyunu mu kestirecek, çöpünü mü toplatmayacak işte orası belli değil.
Partisinin sempatizanı olduğunu söyleyen “Organize” Sedat Peker sırtında küfe olmadığından daha açık söyledi içindekini. Kendisini dinlemeye gelen kalabalıktan “Cumhur İttifakına” destek istedi ve silahlanma çağrısı yaptı. Hâlbuki “Hayır Lokmacısı”nın açılışında konuşuyordu. Lokma yiyip hayır almaya aday kalabalık birdenbire silahlanması gerektiğini öğrendi. Yani Cumhur İttifakına oy vermek yetmiyor artık, verdikten sonra elde pompalı, nöbet beklemek de gerekli. Ne yapacaklar lokma yerine aldıkları silahlarla? Organize’nin söylediğine göre YSK’yı tanımayanlara ateş edecekler. Polis, asker, yargı, kanun, hukuk? Yok. Hepsi organize işlerin birer parçası.
***
Seçim var. AKP Erzurum Milletvekili Selami Altınok, Erzurum’da vatandaşlara seslendi. Seslendi dediğim sözün gelimi, Erzurum’da yurttaşların bir bölümünün gözlerinin içine bakarak diğer bölümüne tehditler savurdu. “Onlar aday çıkarırsa ezeceğiz, bunu açık söylüyorum. Hiç kimse sağa sola çekmeyecek, ayağını denk alacak. Biz iktidarız ve 2023'e kadar buradayız,” diye kükredi. Aday çıkarmakla silah çıkarmak aynı anlama geliyor iktidar partisi için. Aday çıkacağını anladılar mı gayri ihtiyari elleri bellerine gidiyor.
Tuhaf hakikaten. 2023’e kadar buradalar anladık. O yıl gömecekler cenazeyi de sonra nereye gidecekler, işte burası muamma. Fakat o güne kadarki varlıkları birilerinin aday çıkarmamasına ve sağa sola çekmemesine bağlı. Kim olsa korkar!
***
Seçim var. “Sırtımızı ağaya dayadık” diye caka satan Ankara adayı Mehmet Özhaseki’yi fazla munis buldular. Yeterince korkutamadığı Ankaralıların eski MHP’li Mansur Yavaş’a meylettiği anlaşılınca adaylıktan çekileceği, yerine resmi Sedat Peker rolündeki Süleyman Soylu’nun atanacağı dedikodusu yayıldı. Korkutamıyorsan ağa mağa nafile.
Süleyman Soylu iktidarın içişleri bakanı. Yeni hükumet sisteminde bakanların ne iş yaptığı belli değil ama olsun, hakkını vererek yapıyor işini. "Dün Mardin'de 300-500 kişiyle, güya aday açıklayacaklar HDP'ciler, hala kafaları, birilerinin talimatlarıyla aynı nokta üzerinden devam ediyor. Gerilla marşı okuyorlar, biz gereğini yerine getiriyoruz ya şimdi, öbür taraftan milletimizi orada birtakım şeylere çağırıyorlar. Şimdi teröristler ölüyor, öldürüyoruz teröristleri. Cenazelerine gitmeye çalışıyor milletvekilleri, hadi gitsinler de görelim bakalım, hadi gitsinler" dedi geçen hafta bir söyleşisinde. Sedat Peker’in üslubuna benzediğini fark etmişsinizdir.
Poliste bir birim oluşturdu 31 Mart gecesi atılacak olası zararlı tivitler için. Olmadı Sedat Peker komutasındaki yedek birlikler teyakkuzda. Ama o da korkuyor 31 Mart’ta olacaklardan. O gün yalnızca belediye başkanları belirlenmeyecek dediğine göre, dizlerini yere değdirmek isteyenlere karşı, seslerinin gür çıkmasını sağlayacak bir seçim yapılacak. Daha gürü ne? Mezarlıkta ıslık çalma halidir.
***
Seçim var. Düzmece davalar, gözaltılar, hedef göstermeler, linç kampanyaları, atıp tutmalar yetmedi. Bütün televizyonlara, gazetelere el koyup parti bültenine dönüştürdüler olmadı. 82 milyonluk ülkede bir avuç müteahhit, üç beş ultra zengin ve yağmaya ortak ettikleri yandaşlar dışında halinden memnun olan kimse kalmadı.
Seçim var. Ne yerel yönetim politikaları konuşuluyor, ne kentleşme, ne deprem, ne çarpık yapılaşma, ne altyapı sorunları. Gerek yok çünkü. Ağa karar veriyor hepsine. Ama iktidar partisi bunun sıradan bir yerel seçim olmadığında ısrarcı. Hayat memat meselesi onlar için seçimler. Neden? Kaybederlerse bütün iktidarlarının tehlike altına gireceğini düşünüyorlar da ondan. Dediklerine göre halkın yarısı onlara düşman. Diğer yarısı? Ondan emin değiller. Ayaklarının bağı titriyor düşeceklerinden. Fazladan korkuya ihtiyaçları var haliyle.
***
İktidarın ultra yobaz yayını Akit “Allah’a şirk koşan şarkılar” listesi yayınladı önceki gün. Listedeki şarkıların çoğu yandaş şarkıcıların. Sarayın kültür sanat kolunda görevli Orhan Gencebay bile hedefte. “Kaderin böylesine yazıklar olsun” demek şirk. “Seninle cehennem ödüldür bana, sensiz cennet bile sürgün sayılır” günah. Dişini sıkıp, kulağını tıkayıp İbrahim Tatlıses’ten “Madem unutacaktın, beni neden yarattın?” dinlesen cehennemin dönülmez yollarındasın. Ahmet Kaya’dan “Allah’ına kitabına sövüp saydım”ı duysan sümme haşa. Müslüm Gürses’in “Açılsın meyhaneler” şarkısına “yıkılsın minareler” montajını yapmış arkadaşlar ki, yakılmayıp eceliyle göçtüğüne sevinirken buluyor insan kendini.
Peki, bu korku kime? Artık çantada keklik olmadığını fark ettikleri halkın yandaş diğer yarısına. Yandaş diyorlar ama bırakın yolunu şaşırıp başka bir partiye oy atmalarını, hallerine isyan edip arabeske vurmalarına bile tahammülleri yok. Her şey suç, her şey günah, bir tek silahlanma çağrısı masum.
Ne beka ne bela; yerel seçimle devrilebilmiş iktidar yoktur. Ama korkuyla, sopa sallayarak ayakta kalabilenine de hiç rastlanmamıştır. Korktukları seçimin sonucu değil, sizin düzenlerinden umudu kesme ihtimalinizdir.
Korkmayın öyleyse, düzenin korkuluklarına aldırmayın, kalkın ve kendi halkından korkan bu sefillerin ıstıraplarına son verin.
Orhan Gökdemir / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder