AKP-MHP koalisyonu altında birleşen elitler, izledikleri politikalar nedeniyle memleketi çıkmaz yola soktular. Ağırlıklı olarak AKP’li elitlerin “malı götürdüğü” yağma döneminin altın çağı sona ererken, zayıflayan halk desteği MHP’nin takviyesi ile telafi edilmek isteniyor.
Tabiri caiz ise MHP’li elitler “yemedikleri bir yemeğin faturasına ortak” oldular ama “bir parti iki genel başkan” konumdaki İYİ Parti tarafından “yutulmaktan” kurtuldular. Ellerindeki belediyelerin korunması için AKP desteği ile bürokrasiden pay almak da bonus oldu!
İşte bu kadroların benimsediği, dış borç ve özelleştirmelerle finanse edilen, inşaat ve ranta dayanan kof büyüme halkın üzerinde büyük bir borç yükü oluştururken, sermaye sınıfı gelirini sürekli katladı. 12 Eylül’le başlayan “kompradorlaşma” ise zirve yaptı.
O kadar ki komprador figürler doğrudan bakanlar kuruluna dâhil oldular. En somut örneği Tarım Bakanı ile işi yavaş yavaş stand-upa götüren veliaht damat! Şimdilerde takke gitti kel göründü! Tüm tükenmiş iktidarlar gibi sarılabilecekleri son şeye sarılıyorlar: Sahte bir milliyetçilik ve din sömürüsü. Bunun somutlaştığı söylem ise: “Beka!”
Beka korkutmasının utangaç destekçileri ve AKP’liler uluslararası ilişkilerin doğasında var olan ve jeo-stratejik konumdan kaynaklı riskleri, doğrudan AKP’nin sorumlu olduğu sorunları, hatta taa Yeni Zelenda’da gerçekleşen alçak saldırıyı gerekçe gösteriyorlar. Zannedersiniz IŞİD’i Mansur Yavaş kurdu, doları Tunç Soyer fırlattı, enflasyonu Komünist Başkan azdırdı, S-400 krizini Alper Taş çıkardı!
Bu korkuyu pompalayan zevata şunu sormak gerek; tehdit saydığınız olaylar bu iktidar zamanında gerçekleşti. Niye engel olamadınız? Hatta çoğu riski bu iktidar arttırdı. Zaten iktidarsınız, buyurun kurtarın bekamızı!
Emperyalizmin tarihimizdeki en elverişli aparatı, kompradorlaşmış bir iktidardan anti-emperyalizm eksenli bir beka kurtarıcısı çıkarmak olsa olsa tam tersi “emperyalizmin ajanı” olmaya işaret eder.
Neo-Con saldırganlığın Afrika ve Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmesine destek veren, yargıyı ve orduyu CIA destekli bir yapılanmaya boğduran, memleketin en üretken ve stratejik kurumları olan Tekel, Şeker Fabrikaları, SEKA, Petkim, Telekom ve daha nicelerini uluslararası sermayeye ve işbirlikçilerine peşkeş çeken, Tank Palet Fabrikası gibi hayati önemde bir fabrikayı, artık irice bir ABD üssü haline gelmiş arkaik Katar’a devreden iktidar bekamızı kurtaracak öyle mi!
Geniş muhafazakâr ve milliyetçi tabanlarını bu söylem üzerinden ikna etmeye çabalıyorlar. Seçimsiz olacağı öngörülen 4 yıllık süreçte meşruiyet tartışmasına yol açmak ve belediyeler üzerinden rant ve yurttaşla temas olanağından yoksun kalmak istemiyorlar.
Bunu yaparken aynı zamanda kaybettikleri belediyeleri (Hatta belki de bu söylem üzerine 2023 politikaları inşa edilecek) gasp etmenin, kırıntıları kalmış meşruluk zemininden iyice kopmanın siyasi zeminini de hazırlıyorlar: Belediyeleri bekamıza kastetmiş bu teröristlere mi bırakacağız!
Son günlerde medyadailhancihanercihaccni yaşananlar ve AKP-MHP adına konuşanların, en basit mantık kurallarından kopuk asgari etik ve meslek kurallarıyla bağdaşmayan, adeta çıldırmış gibi yaptıkları bu kirli propaganda basite alınmamalıdır. Şubat 2018’de yaptığımız “Gelecek İçin Biz” çağrısında özetle; “muhalefetin olağan dönemin siyasi araçları ve yöntemlerine sıkışmaması” gerektiğini vurgulamıştık. Bu uyarıyı muhalefetin karar alıcılarına tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum.
Ayrıca tüm bu hengâmeyi samimi kaygılarla izleyen tüm yurttaşlarımıza da şunu hatırlatmak isterim: Nerede ise tüm seçmenler için bir “mecburiyet seçimine” dönüşen bu sürecin umutlarınızı yok etmesine izin vermeyin. Potansiyelimiz, yetişmiş insan gücümüz bilgi ve birikimimiz geleceğimizi kurtaracak yeterlilikte.
Ülke olarak gücümüz “yeni” olanı kuracak düzeyde. Mevcut aktörlerin birçoğu ortalamamızı bile yansıtmayan kifayetsiz yarım akıllılar. Kendinize inanın, Bizlere inanın!
İLHAN CİHANER / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder