Değerli dostlar, uzun bir süredir -özellikle- öğleden sonra gün boyunca televizyonu her açtığımızda, karşımıza hep Erdoğan çıkıyor; çoğunlukla yoğun bir kalabalığa seslenerek partisi (AK Parti) adına seçim konuşması yapıyor; uzun uzun...
“Kanal değiştir!” önerisi de çözüm getirmiyor, çünkü en az “15” haber kanalı Erdoğan’a özgülenmiş gibi; konuşmalarını ara ara dinlerken, ünlü konuşma ustası, anlatı ustası, kısaca “dil ustası” Ezop’u anımsayıp duruyorum.
Her ne kadar Ezop, tanınıp biliniyorsa da, yine kendisine şöyle bir merhaba diyelim.
Ezop, “2500-2600” yıl önce, kısaca “MÖ” altıncı yüzyılda, Yunanistan’da yaşamış bir “köle”, kendisini satın alan, “Efendi Ksantus” da, bir “bilge kişi”.
Ezop da okumuş, köklü bir eğitim almış, köle durumuna düşmüş biri.
Bir gün Ksantus, Ezop’tan ülkenin soylu kişileri için bir şölen (ziyafet) hazırlamasını ister; Ezop, tatlısına varıncaya dek hepsini kasaptan aldığı “dil” ile yaptığı yemekleri sunar.
Konuklar, türlü övgülerle ziyafeti pek beğendiklerini dile getirirler.
Aradan bir süre geçer, Efendisi, bu kez Ezop’tan pek lezzetli olmayan yiyeceklerle, yeni bir ziyafet daha ister; Ezop yine yalnızca “dil” kullanarak tadı “berbat” yemekler yapar.
Konuklar şaşırırlar, nedenini sorarlar; Ezop’un verdiği yanıt kısaca şöyle:
“Her türlü mutluluğumuzu anlatan, ortaya koyan ‘dil’, en acı, en can yakıcıdurumlarımızı da anlatır; dahası bizleri birbirimize katan da ‘dil’dir; sövüp saydırandır, insanları dövüşe kadar götüren çatışmaları doğuran hep bu ‘dil’dir!” der, ardından da, “Bu sözüm doğru mu, eğri mi” diye sorunca, dinleyenler, “Haklısın, doğru söylüyorsun!” diye yanıtlarlar...
Bu ünlü değerlendirmeye göre, Erdoğan’ın dili, “İkinci Tür”dendir; öyle ki bu dili, tepesinde olduğu devleti kuranlara, hiçbir “çekince” duymadan, “ay..ş!” diyecek boyutta, şehitlere “kelle”, gençlere “ulan...” diyerek kullanır; şu sıralarda muhalefetteki “İyi Parti” (İP) Başkanı Akşener’e karşı sınırsızca kullanıyor:
“Birileri şu an cezaevinde süre dolduruyor. Aynı yola sen de düşebilirsin.Neden? Cumhurbaşkanı’na iftira atamazsın. Hanımefendinin kaçacakdeliği yok. Çünkü o milletvekili değil. Onunla hemen hesaplaşacağız. Onun hesabı ağır olacak!” dedi...
Üstelik, “Hem parasını alacağım hem de hapse attıracağım!” diye de ekledi...
Ezop’un, “İkinci Tür” diline, dört dörtlük bir “örnek”...
Ne var ki değerli dostlar, Ezop’un bu “iki dil” sınıflamasına, yeni bir “dil sınıfı” daha eklendi gibi(!)...
Bilmem dikkatinizi çekiyor mu, Bakan Süleyman Soylu’nun, “Soylu Dili”?
“Şerefsiz, edepsiz, alçak, düzenbaz” gibi örneklerle, son günlerde, yazılı ve görüntülü basında yer aldı, “ses” getirdi...
Ayrıca, yargıdan da “destek” aldı, “ifade özgürlüğü” kapsamına yerleştirildi...
Değerli dostlar, bu “Soylu Dili” ile konuşanların, bu soylu sözcükleri kullananların, yüzlerinin aldığı görünüme, TV’de izlerken, dikkatle baktınız mı?
Hemen televizyonunuzu açın, haberleri bekleyin; ister “ana haber”, ister “ara haber” olsun...
Haftaya görüşelim!..
Meriç Velidedeoğlu / CUMHURİYET
“Kanal değiştir!” önerisi de çözüm getirmiyor, çünkü en az “15” haber kanalı Erdoğan’a özgülenmiş gibi; konuşmalarını ara ara dinlerken, ünlü konuşma ustası, anlatı ustası, kısaca “dil ustası” Ezop’u anımsayıp duruyorum.
Her ne kadar Ezop, tanınıp biliniyorsa da, yine kendisine şöyle bir merhaba diyelim.
Ezop, “2500-2600” yıl önce, kısaca “MÖ” altıncı yüzyılda, Yunanistan’da yaşamış bir “köle”, kendisini satın alan, “Efendi Ksantus” da, bir “bilge kişi”.
Ezop da okumuş, köklü bir eğitim almış, köle durumuna düşmüş biri.
Bir gün Ksantus, Ezop’tan ülkenin soylu kişileri için bir şölen (ziyafet) hazırlamasını ister; Ezop, tatlısına varıncaya dek hepsini kasaptan aldığı “dil” ile yaptığı yemekleri sunar.
Konuklar, türlü övgülerle ziyafeti pek beğendiklerini dile getirirler.
Aradan bir süre geçer, Efendisi, bu kez Ezop’tan pek lezzetli olmayan yiyeceklerle, yeni bir ziyafet daha ister; Ezop yine yalnızca “dil” kullanarak tadı “berbat” yemekler yapar.
Konuklar şaşırırlar, nedenini sorarlar; Ezop’un verdiği yanıt kısaca şöyle:
“Her türlü mutluluğumuzu anlatan, ortaya koyan ‘dil’, en acı, en can yakıcıdurumlarımızı da anlatır; dahası bizleri birbirimize katan da ‘dil’dir; sövüp saydırandır, insanları dövüşe kadar götüren çatışmaları doğuran hep bu ‘dil’dir!” der, ardından da, “Bu sözüm doğru mu, eğri mi” diye sorunca, dinleyenler, “Haklısın, doğru söylüyorsun!” diye yanıtlarlar...
Bu ünlü değerlendirmeye göre, Erdoğan’ın dili, “İkinci Tür”dendir; öyle ki bu dili, tepesinde olduğu devleti kuranlara, hiçbir “çekince” duymadan, “ay..ş!” diyecek boyutta, şehitlere “kelle”, gençlere “ulan...” diyerek kullanır; şu sıralarda muhalefetteki “İyi Parti” (İP) Başkanı Akşener’e karşı sınırsızca kullanıyor:
“Birileri şu an cezaevinde süre dolduruyor. Aynı yola sen de düşebilirsin.Neden? Cumhurbaşkanı’na iftira atamazsın. Hanımefendinin kaçacakdeliği yok. Çünkü o milletvekili değil. Onunla hemen hesaplaşacağız. Onun hesabı ağır olacak!” dedi...
Üstelik, “Hem parasını alacağım hem de hapse attıracağım!” diye de ekledi...
Ezop’un, “İkinci Tür” diline, dört dörtlük bir “örnek”...
Ne var ki değerli dostlar, Ezop’un bu “iki dil” sınıflamasına, yeni bir “dil sınıfı” daha eklendi gibi(!)...
Bilmem dikkatinizi çekiyor mu, Bakan Süleyman Soylu’nun, “Soylu Dili”?
“Şerefsiz, edepsiz, alçak, düzenbaz” gibi örneklerle, son günlerde, yazılı ve görüntülü basında yer aldı, “ses” getirdi...
Ayrıca, yargıdan da “destek” aldı, “ifade özgürlüğü” kapsamına yerleştirildi...
Değerli dostlar, bu “Soylu Dili” ile konuşanların, bu soylu sözcükleri kullananların, yüzlerinin aldığı görünüme, TV’de izlerken, dikkatle baktınız mı?
Hemen televizyonunuzu açın, haberleri bekleyin; ister “ana haber”, ister “ara haber” olsun...
Haftaya görüşelim!..
Meriç Velidedeoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder