15 Mart 2019 Cuma

Pişkinliğin bu kadarı (I-II) - ÖZDEMİR İNCE

(I)

Zorda kalmazsam, gündelik siyasete kesinlikle bulaşmam. Bazen bıçak kemiğe dayanıyor. Pişkinlik kışkırtıyor beni. Hürriyet’ten Ahmet HakanR. T.Erdoğan’ın İBB Başkan Adayı Binali Yıldırım ile bir yol sohbeti yapmış (22.02.2019). Keyif onların değil mi yaparlar! Ama Ahmet Hakan, adaylığının açıklandığı gün neden TBMM Başkanlığı’ndan istifa etmediğini sormuyor Binali Bey’e. Ve böylece amigo durumuna düşüyor. Dede Korkut ahlakına sahip bir siyasetçi sonuna kadar beklemez, bulunduğu makamın maddi ve manevi olanaklarından yararlanmaya tenezzül etmez, adının resmen açıklandığı anda istifa ederdi.
***
Yol sohbeti sırasında aday Binali Bey, “Seçimi hesaplaşmaya dönüştürmek,İstanbul’a kötülük yapmaktır” buyuruyor ki Türkçe cümle kurmayı bilen ve siyasetten biraz anlayan bir vatandaş bu cümlenin Erdoğan’a yöneltilmiş bir eleştiri olduğunu sanabilir. Ama yüzey yapısından düşey yapısına yöneldiğimiz zaman cümlenin anlamı çoğalır. O zaman iş çetrefilleşir. Binali Bey, elbette, Reis’ini eleştirmiyor; mugalata yapıyor. “Seçim”; hesaplaşma, eski defterlerin açılması, alacak-verecek hesabı yapılması, günah ve sevapların sayılması, kirli çamaşırların sergilenmesi anlamına gelir. İşin raconundan söz ediyorum. Anlaşılan, Binali Bey, başından birkaç evlilik geçmiş kart bir damat adayına turfanda muamelesi yapılmasını istiyor. Çok zor, geçmişinde bir yığın vukuat ve sabıka var.
***
1955 doğumlu Binali Yıldırım babasının “İyi bir celep” olduğunu söylüyor. Yani hayvan tüccarı. Sonra otobüsçülükten de biraz para kazanmışlar. Yani Koçlar, Sabancılar türünden bir ailesi yok. Ama çocuklarını İTÜ’de okutabilecek paraları var. 
İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden mezun olduktan sonra aynı okulda mesleğiyle ilgili işlerde çalışmış. 1994-2000 yılları arasında İBB İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmeleri Genel Müdürü olması hayatının dönüm noktası. Tahsili kuvvetli ama R. T. Erdoğan döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışmış olması çok daha önemli. İslamcılığa bulaşmışlığı olmasaydı, Erdoğan ona iş vermezdi. 
Binali Bey, “İstanbul Büyükşehir Aşireti” mensubu ve AKP’nin Kurucu Üyesi olarak 58, 59, 60 ve 61 numaralı hükümetlerde Ulaştırma Bakanlığı yaptı. Bu göreve 4. kez getirilen ilk bakan oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin “Son Başbakanı” olmak sıfatıyla lanetlendi. Ardından teselli niyetine TBMM Başkanlığı’na getirildi. Şimdi de attan indirilip eşeğe bindirilmek suretiyle İstanbul’a Şehir Emini olmaya tayin edildi. Kendi iradesiyle değil.
***
Bakanlık dönemlerinde vukuatlı işleri var: 2003-2013 yılları arasında 17 bin 500 km bölünmüş yol inşaatı; 26 adet olan aktif havalimanı sayısının 55’e çıkarılması; Ankara- Eskişehir, Ankara-Konya, Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren projeleri; Marmaray projesi ile İstanbul’un Asya ve Avrupa yakalarının deniz altından demiryolu ile birbirine bağlanması; İstanbul’un iki yakasını denizin altından birbine bağlayacak olan Avrasya Tüneli; 3. Boğaz Köprüsü (Yavuz Sultan Selim Köprüsü); İstanbul-İzmir Otoyolu ve dünyanın en uzun asma köprülerinden biri olan İzmit Körfez Geçişi Köprüsü; 1213 km Yüksek Hızlı Tren demiryolu hattı inşası, 9 bin 350 km konvansiyonel demiryolu hattının yenilenmesi; Avrupa’nın en büyük konteynır limanlarından biri olan Çandarlı Limanı; Dünya’nın en büyük havalimanlarından biri olacak olan İstanbul 3. havalimanı. Ancak bunların tamamı, devlet kasasını ve halkın kesesini soyma aracı olarak kullanılmış, kullanılacak. Karayolları ve demiryolları ise kalite bakımından tam anlamıyla bir fiyasko ve yüzkarası! Kazalarda ölenlerin hesabını mahşer günü zor verir. 

(II)

Binali Yıldırım’ın bakanlık yaptığı dönemlerde 59 milyar 558 milyon 225 bin dolar gelir elde etmek için 10 liman, 81 elektrik santralı, 40 tesis/işletme, 3 bin 483 taşınmaz, gemi, 36 maden sahası, Araç Muayene Hizmetleri (TÜVTÜRK) özelleştirilip satılmış. Yani halkımızın döktüğü kan ve alınterinin ürünleri elin yabanına peşkeş çekilmiş. 
Bunun sonucu, ülke sanayisi çökmüş; sanayi işletmeleri, kâğıt ve şeker fabrikaları, gümüş fabrikası örneğinde olduğu gibi kapatılmış, çalışanlar işsiz kalmış; üretim yapılmadığı için ithalat yapılmış ve bunun sonucu olarak fiyatlar yükselmiş. Ekonominin çökmesinin, enflasyonun yükselmesinin en önemli nedeni de budur. Binali Bey, TELEKOM satışı ile şimdiye kadar devlete atılmış en büyük kazığın seyircisi olmuştur.

***
Ortak Akıl” denen ucubenin mucidi Erdoğan Reis’e göre, Yapİşlet- Devret yöntemiyle iş yaptırmak, dünyada kimsenin aklına gelmeyen dâhice (!) bir iş. Devletin kasasından, halkın cebinden bir kuruş harcamadan (!) köprüleri, yolları, geçitleri, havaalanını sadece AKP yaptırabilir. Vallahi doğrudur: Müteahhide, kullanım sayısı ve tazminat garantisi veren; bankalardan kredi bulan ve bu krediye devleti kefil yapan, dünyada, bir başka hükümet yoktur. Ankara- Eskişehir, Ankara-Konya, Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren projeleri bu yöntemle yaptırılıyor. Marmaray projesi ile İstanbul’un Asya ve Avrupa yakalarının denizaltından demiryolu ile birbirine bağlanması bu yöntemle yaptırılıyor. Avrasya Tüneli, 3. Boğaz Köprüsü (Yavuz Sultan Selim Köprüsü), İstanbul-İzmir Otoyolu, İzmit Körfez Geçişi Köprüsü bu yöntemle yaptırıldı. Verilen garantiler tutmadığı için, kullanmayan halktan alınan vergilerle her yıl tazminat ödeniyor. Özetle: Yap-İşlev-Devret mucizesi (!) sayesinde, geçilmeyen köprü, tünel ve otoyolların yıllık borcunu doğmamış çocukların sırtına yüklemişler. 

CHP milletvekili Deniz Yavuz Yılmaz’ın sormasıyla ortaya çıkan son vukuat şu: Şehir hastanelerine hasta sayısı garanti edildiği gibi, Yüksek Hızlı Tren’e de yolcu garantisi verilmiş. CHP’li Yılmaz, Ankara’da 9 kişinin hayatını kaybettiği kazadan sonra YHT hatları için garanti verilip verilmediğini sormuş. Ulaştırma Bakanlığı, yolcu başına 1.5 dolar + KDV garantisi verildiği açıklanmış. Bu da işbilir(!) Binali Bey’in işi. Uçuş güvenliği olmayan Üçüncü Tayyare Meydanı rezaleti de Binali Bey’in işi. Meydanı yapan ortaklar iflas halinde. Kaygılanmaya gerek yok, arkalarında aslan gibi AKP iktidarı var. Bu AKP iktidarı gibi hamarat(!) bir işveren görülmemiştir. Reis’e sorsan, Yapİşlev- Devret mucizesi (!) Tek Parti diktatoryasından kalan mirastır. 31 Mart’a kadar, bu gerçeği (!) seçim meydanlarından ifşa ederek CHP’yi yuhalatabilir.

***
Ailesinin 17 şirketi, 28 gemisi ve 2 süper yatı olduğu söyleniyor. (1) Gözü olanın gözü çıksın! Çalış senin de olsun! Olsun ama kimi münafıklar, bu yükselişi, Sovyetler Birliği’nin yıkılışından sonra eski nomenklaturanın (2) “Rus Oligarkları” olarak ortaya çıkışına benzetebilirler. Binali Bey, Türkiye’nin çöküş yaşadığı her alanda çok büyük sorumluluğu olan bir adam. Hani topçu değil ki Başakşehir’e transfer edesin. Türkücü de olamaz. Ama böyle bir insan Reis Bey Hazretleri’ne vekâleten İstanbul Büyükşehir Başkanı olamaz mı? Bal gibi olur! Harbiye Açıkhava’ya, Yap-İşlet-Devret yöntemiyle açılır kapanır tavan yaptırır. Ahmet Hakan’ın dediğine bakılırsa 12 ay boyunca orada cümbüş tertip edecekmiş. Eh artık, malı sahibine teslim ettikten sonra oraya müdür olur!

Özdemir İnce / CUMHURİYET

(1) (cumhuriyet.com.tr Yayımlanma tarihi: 19 Mayıs 2016 Perşembe, 13.28) 
(2) Parti kodomanları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder