21 Nisan 2019 Pazar

İşsizlik ve mahalledeki yangın - SERKAN ÖNGEL

Türkiye’de toplumsal kutuplaşma ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Bu kutuplaşma kendini en çok mekân üzerinde gösteriyor. Mahalleler, ilçeler, iller bu kutuplaşmanın somut olarak görüldüğü yerler. Gelir grupları, eğitim düzeyi, sektörel yapı, bu ayrımı belirleyen temel faktörler durumunda. Siyasal olarak da bu ayrımların karşılığını mekânda net olarak gözlemleyebiliyoruz. Bir mahalleden başka bir mahalleye, bir ilden başka bir ile geçiş tüm bu ayrımları gözlerinizin önüne serebiliyor.
Yangın, büyük zararlara yol açan bir felaket. Hayat pahalılığı, işsizlik ekonomik krizin etkisi ile giderek gündemdeki ağırlığını arttırıyor. Bu anlamda mahallede yangın var? Peki bu yangın hangi mahallede? Hayat pahalılığının, işsizliğin dar gelirli grupları daha ciddi bir biçimde etkilediğini biliyoruz. Yangın her yerde yakıp kavuruyor ama AKP’nin güçlü olduğu mahallelerde etkisi çok daha fazla hissediliyor. Nitekim seçim sonuçları, Cumhur ittifakının aldığı sonuçlar bize bu durumu somut olarak gösteriyor.
Bildiğiniz üzere TÜİK verilerine göre işsizlik oranı Ocak 2018-Ocak 2019 dönemleri arasında yüzde 10,8’den yüzde 14,7’ye, işsiz sayısı 3 milyon 408 binden 4 milyon 688 bine yükseldi. Buna göre resmi işsiz sayısındaki artış 1 yılda 1 milyon 280 bin kişi artış gösterdi. DİSK-AR’ın hesaplamasına göre ise, geniş tanımlı işsiz sayısı 7 milyon 552 bin, işsizlik oranı ise yüzde 22 oldu.
Peki işsizlik kimleri ne kadar etkiledi? Bunu ortaya koymak açısından hem resmi işsizlik hem de Geniş Tanımlı İşsizlik kavramını kullanacağım. Geniş Tanımlı İşsizlik (GT-İşsizlik), umudu olmadığı için iş aramayanları da işsiz kapsamına alan bir hesaplamaya dayanıyor. Aynı zamanda işe başlamaya hazır olduğu halde son 1 aydır iş aramamış olduğu için resmi olarak işsiz sayılmayanlar da hesaplamanın içinde. Bunun yanında mevsimlik bir işte çalıştığı için işsiz sayılmayanlar da kapsam içine alıyor. Resmi işsizlik rakamlarında bu kesimler istihdamda kabul edilmediği için işsiz de sayılmıyorlar. Bunun yanında geniş tanımlı işsizlik hesaplaması gelip geçici işlerde çalışan zamana bağlı eksik istihdam edilenler de işsiz olarak tanımlanıyor.
Eğitim ve Cinsiyete Göre Geniş Tanımlı İşsizlik (GT-İşsizlik)
Ocak 2019 dönemi verilerine göre GT-İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 18,9 iken kadınlarda yüzde 27,9’dur. Genel lise mezunu kadınlarda işsizlik oranı yüzde 36,1 seviyelerine yükselmektedir. Meslek lisesi ve ilköğretim mezunu kadınlarda işsizlik oranı yaklaşık yüzde 35 seviyesindedir. Genelde ise GT-İşsizlik oranın en çok olduğu eğitim grubu yüzde 27,9 ile ilköğretim mezunlarıdır. İlköğretim mezunu erkekler için GT-İşsizlik oranı yüzde 26 iken, okuma yazma bilmeyen erkeklerde yüzde 35’tir. Üniversite mezunları ise yüzde 17,8 ile Türkiye ortalamasının altında bir işsizlik oranına sahiptir.
Dolayısıyla yangın düşük eğitim gruplarını daha fazla yakmaya başlamış durumdadır. Burada önemli meselelerden biri de eğitim düzeyi düştükçe umutsuzların, işe başlamaya hazır ama iş aramayanların sayısının artmasıdır. GT-İşsizlik okuma yazma bilmeyenlerde, resmi işsizlik verilerinin 2 katından fazladır.
Resmi işsizlikte artışın en fazla olduğu eğitim grubu, 7,1 puanlık artışla ilköğretim mezunlarıdır. İlköğretim mezunlarını 5,3 puanlık artışla okuma yazma bilmeyenler, 4,9 puanla ortaokul mezunları takip etmektedir. Üniversite mezunları arasında ise artış 2,5 puan olarak görülmektedir. Son 1 yıl içinde ortaokul ve daha düşük eğitim düzeyine sahip olanların işsizler içindeki payı artmıştır.
Bu veriler elbette üniversite mezunlarının yaşadığı işsizlik krizinin boyutlarını hafifletmemektedir. Her 100 işsiz kadından 36’sının, her dört umutsuz işsiz kadından birinin üniversite mezunu olduğu somut bir gerçektir. Üniversite mezunlarında GT-İşsiz sayısı 1 milyon 471 bine ulaştığı, her 5 işsizden birinin üniversite mezunu olduğu koşullarda, eğitimli işgücü açısından yangın alevlenmiş durumdadır. Ancak bu yangın öte mahallede daha ağır bir biçimde yaşanmaktadır.
SERKAN ÖNGEL / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder