17 Nisan 2019 Çarşamba

Köy Enstitüleri’nde hayatı öğrendim…- KADİR İNCESU / BİRGÜN

Okuma-yazma oranını yükseltmek ve köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek amacıyla 17 Nisan 1940’ta açılan Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 79. yılındayız. Gölköy Köy Enstitüsü mezunu Hakkı Seymen ile hayatı ve Köy Enstitüleri üzerine söyleştik.


Hakkı Seymen, Ataşehir Belediyesi’nin Örnek Mahallesi’nde bulunan Mustafa Saffet Kültür Merkezi’nin müdavimlerinden. Özellikle de Rıfat Ilgaz Kitaplığı en çok zaman geçirdiği yer. Rıfat Ilgaz’ın ‘Halime Kaptan’ adlı kitabını okurken görüp tanıştığım Hakkı Seymen, Gölköy Köy Enstitüsü mezunuymuş. Sohbetimiz koyulaşınca, Köy enstitüsüne gidiş serüvenini, o günleri yeniden yaşar gibi anlattı.

1932’de Çankırı Çerkeş Karamustafa Köyü’nde doğan Hakkı Seymen okumayı köyündeki eğitmenden öğrenip, yakın köylerden birindeki ilkokuldan da mezun olmuş.
Bir süre keçi çobanlığı yaparak yardımcı olmuş ailesine. Fakat okuma aşkı hiç körelmemiş. Bulduğu her fırsatta babasına okumak istediğini söylemiş. Bu ısrarları çare olmamış. Babası, Hakkı’ya 14 yaşına girdiği günlerde “Oğlum seni evlendireceğim. Bunun için de çalışıp para biriktirmen gerekli” dediğinde başından aşağı kaynar sular dökülmüş.
Böylece 1944’te Çankırı’da meydan gelen deprem nedeniyle yapılacak konut inşaatlarında günlüğü 2,5 TL’den çalışmaya başlar, babasının zoruyla nişanlanır.

TEK HAYALİ OKUMAK

Bir süre sonra, baba oğlunun aşırı ısrarları karşısında pes etmek zorunda kalır. Hakkı Seymen, Gölköy Köy Enstitüsü’nün sınavlarına girer, kazanır. Baba, baskılar nedeniyle oğlunu Gölköy Köy Enstitüsü’ne göndermekten vazgeçmek zorunda kalır.
Köyden arkadaşlarıyla birlikte enstitüye gidecekleri sabah, babası evin kapısını kilitleyerek oğlunun enstitüye gitmesine izin vermez. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra çıkabilir dışarıya. İstenilen işlerin hiçbirisini yapmadan köy meydanına doğru yürüyen Hakkı Seymen, bir gölgede oturan köyün sevilen isimlerinden Sadettin Dayı’yı görür.

GÖZYAŞLARIYLA ANLATIYOR

Aradan 72 yıl geçmiş, dile kolay. Hakkı Seymen işte tam da bu anda gözyaşlarını tutamıyor. Konuşmasına biraz ara veriyor, “Duygulandım” diyerek…
Sadettin Dayı, Hakkı’ya sevgiyle bakarak “Duydum ki nişanlanmışsın, hayırlı olsun!” der.
Bu söz Hakkı’nın içerisinde fırtınalar koparır.
Bir anda ağzından, “Sadettin Dayı ben okumak istiyorum. En büyük hayalim okumak. Okuyamazsam kendimi şuradaki çatal kapıya asacağım” sözleri dökülür.
Öyle bir niyeti yoktur halbuki. Yalnızca okumak istiyordur.
Sadettin Dayı şaşırır, fakat kararlı ve kendisinden emin bir şekilde, “Sus Hakkı sus, olur mu öyle şey? Gerekirse seni Kastamonu’ya ben götürürüm. Okuman için elimden geleni yaparım. Ama sen de bana söz ver. Öyle canıma kıyarım sözlerini unut. Babanla konuşacağım, ikna edeceğim” der.
Sadettin Dayı, Hakkı’nın babasıyla konuşur, ikna eder.
Baba da oğluna sarılarak şunları söyler: “Oğlum sen hiç merak etme, seni cuma sabahı otobüse bindireceğim, Gölköy’e gideceksin! Benim iki evladım var, ikisi de benim için çok değerli, sizin acınıza dayanamam. Bütün köy karşıma gelse de kararımdan vazgeçmem. Sen git rahat rahat oku…”

BABASIYLA TAHTA BAVUL YAPARLAR

O akşam babasıyla birlikte tahtadan bir bavul yapar, gerekli eşyaları içine yerleştirirler.
Sabah erkenden otobüsle Kastamonu’ya, oradan da başka bir araçla Gölköy Köy Enstitüsü’ne giderler. Enstitüde yüzlerce öğrenci vardır. Kendisinden önce giden arkadaşları karşılar Hakkı’yı. Hayallerini gerçekleştireceği enstitüye böylece adım atmış olur.
Yıl 1947, aylardan eylül… Okul numarası 316’dır.
Hilmi Bilginer’in okul müdürü olduğu enstitüde Ata Bodur, Şaban Yıldırım, İsmail Aydemir, Hüsnü Taner gibi unutamadığı öğretmenleri vardır.

HEM İŞ HEM EĞİTİM

Hakkı Seymen okuldaki ilk gününü şöyle anlatıyor: “İlk günüm… İlk gün henüz dersler başlamamıştı. Biraz yapılıydım arkadaşlarıma göre. Beni ve birkaç arkadaşımı ayırdılar; sıva ve harç yapılacakmış. Yarım günümüz işlerle geçiyordu. Sonra beni fırına aldılar. Hoşuma da gitti. 8 gün çalıştım. Meğer o sırada dersler başlamış. Beni ararlarmış. Derslere biraz geç başlamış oldum. Sınıfımızda 63 kişi vardı.
Akşam 21.00’de yatıyor, sabah 06.00’da kalkıyorduk. Sabah kalkınca halk oyunları oynuyor, spor yapıyorduk. Yemekten önce mütalaaya girerdik, sonra da dersler ve günlük çalışmalar başlardı. Sınıf arkadaşlarımdan Mehmet Sazak var. Çok iyi arkadaşımdı. Okuldan ayrıldığımızdan beri bir kere Ankara’da eğitim fakültesinde karşılaşmıştık. Nuri Çelik Yazıcı vardı…”
Yıllar çabucak geçer. Hakkı Seymen Gölköy Köy Enstitüsü’nden 1952’de mezun olur.
İlk olarak 1 Ekim’de, 3 yıl öğretmenlik yapacağı Çerkeş’in Yakuplar Köyü’ne atanır.
1956’da atandığı kendi köyünde 5 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra askere gider. Askerlik görevi sırasında Ali Okullarında da öğretmenlik yapan Hakkı Seymen köyünde aralıksız 25 yıl öğretmenlik yaparak emekli olur.

HAYATI ENSTİTÜLERDE ÖĞRENDİM

Aradan geçen onca yıldan sonra Köy Enstitüleri ile ilgili olarak şöyle konuşuyor: “Enstitülerde hem okuyor hem de çalışarak öğreniyorduk. Şoförlük de öğrendim, çiftçiliğin inceliklerini de. Hayatı enstitülerde öğrendim. Öğrendiklerimi köylülerime da anlattım. Onlar da yararını gördüler. Kooperatif de kurduk. Arıcılık da öğrendim, hâlâ arıcılık yaparım. 78 yıldır da arıcılığa devam ediyorum. Artık son zamanlarda hobi olarak yapıyorum arıcılığı…”
Hakkı Seymen, bir an duruyor, yüzüme bakıyor ve tane tane konuşuyor: “Çerkeş’in Karamustafa Köyü’nde doğdum, orada çalıştım, orada yaşadım, orada da öleceğim…”
Söyleşimiz bittiğinde, Gölköy Köy Enstitüsü mezunu, emekli ilkokulu öğretmeni Hakkı Seymen, bir elinde az önce MSKM Rıfat Ilgaz Kitaplığı’ndan aldığı kitap, bir elinde bastonu, yavaş yavaş fakat kendinden emin adımlarla evine doğru yürümeye başladı.
KADİR İNCESU / BİRGÜN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder