17 Temmuz 2019 Çarşamba

FETÖ’cülükle nasıl mücadele edilir? - BARIŞ DOSTER


“Tarihimizle yüzleşelim”, “geçmişimizle hesaplaşalım” gibisinden sözler, bir zamanlar numaracı Cumhuriyetçilerin ve FETÖ’cülerin en sevdiği laflardı. 

Darbeye kalkışan, Meclis’i bombalayan, halkın üzerine tankla yürüyen, 251 yurttaşı şehit eden bir terör örgütünü, uzun süre “hizmet hareketi”“emekli vaizin liderlik ettiği cemaat”“sivil toplum kuruluşu” olarak pazarlamışlardı. 

Cemaatin kanallarına çıkar, gazetelerinde yazar, Abant’ta toplanır, bol bol sivil toplumculuk oynarlardı. Demokrasi, özgürlük, insan hakları nutukları atarlardı.  

Atatürk’e, Cumhuriyete, Kemalizme söverlerdi. O günler iktidar blokuyla aralarından su sızmazdı. FETÖ’cülerin beslediği bu zevat, eğitim ve sağlık kurumlarından holdinglere, medya organlarından bürokrasiye, işçi sendikalarından spor kulüplerine dek geniş bir alana yayılan örgütün gücünü, aldığı dış desteğin çapını, mali kaynaklarının çeşitliliğini hiç sorgulamazdı.

Ne zaman ki, 15 Temmuz 2016’da FETÖ darbeye kalkıştı, Türkiye o zaman gerçeği anladı. Arkasına emperyalizmi alan, bir darbe girişiminin ötesinde, Türkiye’yi işgal etmek, iç savaş çıkarmak için programlanan darbecilerin siyasette, iş dünyasında, sivil-asker bürokraside nasıl örgütlendiklerini öğrendi. 

Peki, geçen sürede darbecilerle hesaplaşmak, bir daha darbe yaşamamak için gerekli dersler çıkarıldı mı? 
Tarihsel muhasebe yapıldı mı? 
Siyasal ve toplumsal özeleştiri verildi mi? 

Birlikte tartışalım...

Birincisi; darbecilerle mücadele için etkin ve yetkin bir hukuk sistemi, tarafsız ve bağımsız bir yargı düzeni, halka güven veren, hızlı, saygın bir adalet mekanizması şart. Bu olgunluğa ulaşmış bir hukuk devleti, Batı’nın hukuk ve insan haklarını gerekçe gösterip, Türkiye’nin içişlerine karışmasını da baştan engeller. 

İkincisi; devlet yönetiminde, bürokraside ehliyeti, liyakati, Cumhuriyete, millete sadakati, hukukun üstünlüğüne bağlılığı esas alan bir işleyiş zorunlu. Devlet yönetiminin, bürokrasinin tarikat-cemaat kota ve kompartımanları üzerinden parsellenmesi; tarikat aidiyetinin, cemaat mensubiyetinin, parti vesayetinin öne çıkması, bürokrasinin siyasallaşması, devleti işlemez hale getiriyor. Yurttaşın devlete olan güvenini, saygısını, bağını zayıflatıyor.

NATO’culuk ve FETÖ’cülük
Üçüncüsü; Atatürk’ün “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” diyerek vurguladığı gibi, Cumhuriyetin halkçı, kamucu, eşitlikçi, toplumcu karakterine dönmesi gerekli. Yoksul ailelerin zeki, akıllı, başarılı çocuklarına devletin okulları, yurtları sahip çıkmazsa, bu çocukların kimlerin eline düştüğünü, nasıl yetiştirildiğini, beyinlerinin ne ölçüde yıkandığını 3 yıl önce yaşadı Türkiye. 

Dördüncüsü; emperyalizm destekli tüm terör örgütlerinin yurtdışı destekleri ve mali kaynakları çökertilmeli. 15 Temmuz 2016’dan beri darbecilerin ABD ve Almanya tarafından nasıl kollandığı malum. Darbe gecesi İncirlik Üssü’nde Türkiye aleyhine ne dolapların çevrildiği biliniyor. NATO’culukla hesaplaşmadan, FETÖ’cülükle mücadele eksik kalıyor.

Beşincisi; laikliğin, laik eğitimin, laik toplumun, laik devlet yapısının zayıf düşmesiyle, ABD destekli FETÖ’nün güçlenmesi arasındaki ilişki doğru kurulmalı. Aklı ve bilimi dışlayıp, dini özünden uzaklaştırıp, kerameti kendinden menkul tarikat şeyhlerinin önünü açınca, ülkemizin başına ne belaların geldiğini, hem 15 Temmuz gecesinden hem çocuk istismarından, tacizden, tecavüzden, badeci şeyhlerden biliyoruz. 

Sözün özü; Cumhuriyetten uzaklaşmak, darbeleri önlemiyor. Tersine, önünü açıyor.

Barış Doster / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder