AKP’de temsil edilen siyasal İslamın iktidarının yalnızlaşma sürecinin iki düzeyde hızlandığına dikkat çekmiştim. Yenilenen İstanbul seçiminin sonuçları, yalnızlaşma sürecinin artık yalnızca halktan değil, egemen sermayeden de “rıza alma” kapasitesini yitirmenin ötesine geçtiğini gösteriyordu. Şimdi, hem yerli ve uluslararası egemen sermaye iktidara karşı bir tutum alıyor, hem de toplumu sarsmaya başlayan bir karşıt dalga var. Bu, bir karşıt-hegemonya odağını yaratma, yönetime taşıma potansiyeline sahip bir dalgadır.
Çok tehlikeli bir durumBu iki düzeye bir üçüncü düzeyi eklemek gerekiyor. AKP’de temsil edilen siyasal İslamın yönetici oligarşi içindeki ve lideriyle arasındaki uyumu yitirmiştir. Karşımızda, bir bozgun, panik havası, bu havadan kaynaklanan fevri ve çelişkili refleksler var.
Şimdi, ülkede iki açıdan çok tehlikeli durumlar var.
Birincisi; bir hegemonya çöktü, iktidar bloku, rejim dağılıyor. Ancak, henüz yeni bir karşıt hegemonya odağı, iktidara aday “tarihsel blok” yok. Böyle kırılma dönemlerinde, Gramsci’den ödünç alırsak, “türlü canavarlar” kolaylıkla boy gösterebilirler.
İkincisi, “ya devlet başa ya kuzgun leşe... Acilen bir şeyler yapmazsak galiba daha çok kuzgun leşe” ruh halinde bir siyasi merkez, muhalefetin momentumunu kırmak, karşıt dalgayı söndürmek için kimi maceralara kalkışabilir (ilk anda akla Suriye, Doğu Akdeniz geliyor).
Perşembe günü, bu tehlikeli durum içinde, egemen sermayenin seçenekleri üzerinde düşünüyordum. Bu yazıda, madalyonun öbür yüzüne, muhalefetin ve muhalefet içindeki sosyalistlerin, HDP’nin seçenekleri üzerinde düşünmeye çalışacağım.
Lider ve muhalefet dalgasıİki seçim arasında yükselen, hâlâ yankılanmaya devam eden dalga İmamoğlu’nu lider olarak kabul etmiş görünüyor. Ancak bu dalganın umutları ve beklentileriyle, “liderinin” kimliği ve hesapları arasında tam bir uyum olduğu söylenemez. Hatta, kimi kültürel konularda, özellikle laiklik, sivil toplum, haklar ve özgürlükler alanlarında liderin, kimi ifadeleri, liderin dalganın gerisinde kaldığını düşündürüyor.
Ülke, önemli “reformlar” yapılmadan aşılması olanaksız bir ekonomik krizin içindedir. Bu “reformlar” egemen sermayeye kaynak transferine ilişkindir. Ekonomi-politik açıdan en mantıklı olanı, bu kaynakları, sistem dışına çıkarılmış servetleri geri getirerek, israfı önleyerek, devlet kaynaklarından beslenen asalakları tasfiye ederek yaratmaktır. Ancak, bunu başarmak için atılması gereken adımların getireceği riskleri, egemen sermaye almak istemeyecektir. Dolayısıyla, yükü omuzlamak halka düşecektir. Ya halk omuzlamak istemezse...
Egemen sermaye, siyasal İslamın kurduğu rejimin araçlarının, söylemlerinin, muhalefeti denetlemek gerektiğinde, getireceği avantajları, en azından bu aşamada yitirmek, “leğenin kirli suyuyla birlikte bebeği de atmak” istemeyecektir.
Şimdi, muhalefetin, taleplerinde ısrar etmesi, liderini de bu taleplere sadık kalmaya zorlaması gerekiyor. Bunu başarmak, çeşitli sınıfsal, etnik, örgütsel ve kültürel farklılıkların çokluğu bir muhalefet dalgası için çok zor, ama olanaksız değildir. Bu, çok zor olanı başarmak açısından, laik halkçı Cumhuriyetçilere, sosyalistlere ve Kürt siyasi hareketine önemli görevler düşüyor.
Muhalefetin, laik-halkçı Cumhuriyetçi kanadının, “AKP’nin fabrika ayarları” söylemine, siyasal İslamla uzlaşma girişimlerine, “Cumhuriyet Olayı” üzerine revizyonist Osmanlıcı tarih yorumlarına, Kürt siyasi hareketini muhalefet dışına itmeye, yalnızlaştırmaya yönelik provokasyonlara karşı uyanık olması gerekiyor.
Sosyalistlerin ise siyasal İslamın kültür politikalarıyla, krizin yükünü emekçilere yüklemeye yönelik “reform” paketleriyle mücadele etmesi... Bunun için muhalefet içinde, en azından bir eşgüdüm yaratmanın, güçlerini birleştirerek etkilerini artırmanın yollarını bulmaları gerekiyor.
Bu süreçte HDP’nin önemi ihmal edilemez. Ancak, HDP’nin, kendisini İmralı ve Kandil etkisinden yalıtmadan muhalefet bloku içinde şovenizme ve ayrımcılığa karşı bir antidot olmaya devam etmesinin, potansiyellerini gerçekleştirmesinin zor olacağı anlaşılıyor.
Ergin Yıldızoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder