Lozan Antlaşması, devletimizin varlığı, bağımsızlığı ve Kurtuluş Savaşı’yla çizilen sınırları başta hasım ülkeler, tüm dünya tarafından onaylanan akit olduğu için Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesidir.
Antlaşmayı yapmak hiç de kolay olmamış, İsmet İnönü’nün başkanlık ettiği Türk müzakereciler inanılmaz baskılara maruz ve adeta insanüstü bir iradeyle direnmek zorunda kalmış, hatta görüşme süreci Lord Curzon’un şantajına boyun eğmemek için kesintiye bile uğramıştır.
Dr. Alev Coşkun’un, “1922-1923 Diplomat İnönü LOZAN” başlıklı son kitabı, T.C’nin temelinin atıldığı Lozan Konferansı’ndaki muazzam çekişmeyi, adeta bir gerilim romanı tadında soluk soluğa okutturan bir başyapıt!
Alev Coşkun’un kitabından Lozan süreci hakkında bilmediğim pek çok ayrıntıyı öğrendiğim gibi, Cumhuriyet gazetesinin Türkiye Cumhuriyeti’yle nasıl özdeşleştiğinin yeni bir kanıtına daha ulaştım.
Cephede kazanılan savaşın masada kaybedilmemesi için müthiş bir çaba harcayan İsmet İnönü, Lozan görüşmelerinde tam rakiplerinin bileğini büktüğü ve anlaşmaya en yakınlaştırdığı sona doğru Ankara’daki hükümet nezdinde yalnız bırakılmış, Rauf Orbay tarafından sanki antlaşmayı torpillemek amacını güden bir sessizliğe terk edilmişti.
Yunus Nadi’nin Lozan’ı
İşte o günlerde kendisi de Lozan’da bulunan İzmir milletvekili ve Ankara’da yayımlanan Yenigün gazetesinin başyazarı, sonradan Cumhuriyet gazetesinin kurucusu olacak Yunus Nadi Bey’in Atatürk’e yazdığı bir mektup, durumun vahametini gösteriyordu.
İşte o günlerde kendisi de Lozan’da bulunan İzmir milletvekili ve Ankara’da yayımlanan Yenigün gazetesinin başyazarı, sonradan Cumhuriyet gazetesinin kurucusu olacak Yunus Nadi Bey’in Atatürk’e yazdığı bir mektup, durumun vahametini gösteriyordu.
“Lozan’ın yeniden sonuçsuzluğa uğrayabilmesi endişesinin verdiği huzursuzlukla zati devletlerini rahatsız ediyorum” diye başlayan mektup şöyle devam ediyordu: “Lozan’ın son aşamasında durumu cidden acınacak kadar zor olan bir kişi vardır ki, o da İsmet Paşa’dır. Görüyorum ki, bugün ortada onu yüksek kişiliğinizden başka düşünecek ve tutacak kimse yoktur. İsmet Paşa’nın düşürüldüğü utanç, onur sahibi herhangi bir adamı öldürecek kadar ağırdır. İyi bir antlaşma yapabilmek hayaliyle yarattığınız büyük işin akıl ve hayale gelmedik zorluklarla karşılaşmasından çok korkuyorum. Genel durumlardan aldığım kanılara göre hükümeti Lozan’ın çözümüne ve sonuçlandırılmasına yönlendirmekle, memlekete birincisi kadar önemli ikinci bir özel hizmet yapmış olacaksınız.” *
Yunus Nadi, bu satırlarıyla Ankara’daki hükümetin işi yokuşa sürerek İsmet Paşa’yı zor durumda bıraktığını anlatıyordu. Barışı sağlamak için Atatürk’ün işe el koymasını istiyordu.
Zaten çok geçmeden Yunus Nadi haklı çıktı, dokuz ay uğraşıdan sonra barış antlaşması sağlanmış, ancak Ankara’daki hükümet İsmet Paşa’ya son onayı ve imza yetkisini göndermiyordu.
Çaresiz kalan İsmet İnönü, 18 Temmuz 1923 günü Atatürk’e bir telgraf gönderdi. Uzun telgrafın önerisi çok açıktı: “İmza yetkisi verilmeyecekse, vatanın yüksek çıkarları için görevden alınmasını” talep ediyordu.
Cevap telgrafı Lozan’a ertesi gün ulaştı: “Hiç kimsede tereddüt yoktur. Kazandığınız başarıyı en sıcak ve samimi duygularımızla tebrik için usulen (antlaşmanın) imzalandığının bildirilmesini bekliyoruz, kardeşim.”*
Atatürk nihayet devreye girmişti. Türkiye işgalden ve düşmandan kurtarıldıktan sonra, devlet Lozan’da yeniden kuruluyordu.
Memet Baydur’un Sevres vazosu
Alev Coşkun’un İnönü’yü anlattığı ikinci kitabı olup, her satırını heyecanla okuduğum Lozan, bana başka bir Lozan’ı; Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük tiyatro yazarı Memet Baydur’un aynı adı taşıyan son oyununu çağrıştırdı.
Alev Coşkun’un İnönü’yü anlattığı ikinci kitabı olup, her satırını heyecanla okuduğum Lozan, bana başka bir Lozan’ı; Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük tiyatro yazarı Memet Baydur’un aynı adı taşıyan son oyununu çağrıştırdı.
Elli yıllık kısacık yaşamına birbirinden önemli 23 tiyatro oyunu sığdıran can kardeşim Memet Baydur, Lozan’ın 2009 yılında İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahnelendiğini göremedi.
Öteki canım, eşi Sina Baydur ile el ele, gözyaşları içinde seyrettiğimiz Lozan oyununun ana dekoru, bir masanın üstünde duran büyük Sevres vazosudur.
İsmet İnönü’yü canlandıran oyuncu, her sahnenin sonunda eliyle o Sevres vazosuna hafifçe vurur, yerinden oynatır. Antlaşmayı imzalamaya gittiği son sahnede ise elinin tüm ağırlığıyla bir şaplak attığı Sevres vazosu yere düşüp şangırtıyla kırılır ve perde iner.
Alev Coşkun’un Lozan kitabı, işte o okkalı elin belgeseli, Sevres Antlaşması’nı yırtıp atan İsmet İnönü’nün entelektüel zaferi.
Mine G. Kırıkkanat / CUMHURİYET
* Diplomat İnönü, Lozan/Kırmızı Kedi Yayınevi, 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder