10 Kasım 2019 Pazar

Fatma el-Fihri: Tarihte iz bırakan bir kadın - Tarkan Tufan / duvaR

Ortaçağ Avrupa toplumlarının henüz karanlıkta olduğu bir dönemde, 9. yüzyılda yaşayan bir kadın, zamana meydan okuyan eşsiz bir eğitim ve entelektüel gelişim merkezi kurdu. Kuzey Afrikalı bir Müslüman kadının her yaştan, sosyal sınıf ve inançtan insanlara açtığı böylesi bir kurum, toplumu hakkındaki olağanüstü vizyonu ve bilginin yayılmasına dair yenilikçi zihniyetinin kanıtıydı.


DUVAR – Fatma el Fihri, tam ismiyle Fatima bint Muhammed el-Fihriye el-Kureyşiye, dünyanın en eski ve sürekli çalışan eğitim kurumunu, yani Karaviyyin Üniversitesi’ni kurmasıyla tanınan Faslı bir kadındı. El Fihri, günümüz Tunus’unda bulunan, Kayravan kasabasında, M.S. 800 civarında dünyaya geldi.
Kureyş adlı bir Arap kabilesinden olması nedeniyle, Fatma el-Fihri el-Kureyşiye biçiminde anılmaktaydı. Ailesi, Kayravan’dan yola çıkıp günümüzde Fas sınırları içerisinde kalan Fes kentine giden bir göç kervanına katıldı. Fes, fırsatlarla dolu kalabalık bir şehirdi ve sıkı bir çalışmanın ardından, ailesi zengin olmasa da babası Muhammed El-Fihri, Fas’ta başarılı bir tüccar oldu.
İYİ EĞİTİMLİ KIZ KARDEŞLER
Fatma ve kız kardeşi Meryem, çocukluk ve gençlik dönemlerinde iyi bir eğitim aldı ve İslam hukuku, fıkıh ve hadislerin yanı sıra, Muhammed peygamberin hayatıyla ilgili diğer eserler hakkında öğrenim gördü. 14. yüzyıl tarihçisi İbn ebu-Zaraa’nın kaydettiği durumlar dışında, kişisel hayatı hakkında çok az şey biliniyor. Bu durum büyük ölçüde El-Karaviyyin Kütüphanesi’nin 1323’te büyük bir yangın neticesinde zarar görmesinden kaynaklanıyor.
Ailesinin Fes’e yerleşmesinden bir süre sonra Fatma evlendi. Babası, erkek kardeşi ve kocasının peş peşe ölümlerinden sonra, Fatma ve kız kardeşi Meryem, babalarının tüm servetini devraldılar. Böylesine büyük bir parayı miras alan Fatma ve Meryem istedikleri her şeye ulaşabilirlerdi, ancak onlar servetlerini toplum yararına harcamayı tercih ettiler.
Fes kentine, çoğu İspanya’daki Müslüman nüfustan oluşan birçok mülteci yerleşmişti. Kentteki Müslüman nüfusu fazlasıyla artmıştı ve mevcut camiler büyüyen nüfusun ihtiyacını karşılayamıyordu. Bunu fark eden Meryem, 859 yıllında Endülüs Camii’ni inşa ettirdi. Fatma ise, 859-860’lı yıllarda bir cami fikriyle yola koyulsa da neticede el-Karaviyyin Üniversitesi’ni kurdu. Binanın inşaatını bizzat yönetti ve 859 yılının Ramazan ayındaki ilk inşaat gününden iki yıl sonra, bina tamamlanana dek oruç tutmaya yemin etti.

DÜNYANIN İLK ÜNİVERSİTESİ
Fatma el-Fihri, Kral Yahya ibn Muhammed’in gözetiminde 845 yılında yapımına başlanan bir caminin yapımını devralmak için babasından kalan parayı kullandı. Daha sonra burayı yeniden inşa ettirdi ve çevresindeki arazileri satın alarak boyutunu iki katına çıkardı.
İnşaat projesi Fatma tarafından bizzat denetleniyordu. Caminin mimarisi abartılı süslemelere sahip olsa da, el-Fihri, temelde mütevazı bir yapı inşa etmek istiyordu. Cami binasının inşaatı 18 yıl sürdü. Faslı tarihçi Abdülhadi Tazi’ye göre, el-Fihri, projenin tamamlanmasına kadar oruç tuttu. Tamamlandığında içeri girdi ve dua etti.
El-Karaviyyin Üniversitesi, Fatma’nın kız kardeşi Meryem’in yaptırdığı el-Endülüs Camii ile yan yana inşa edildi. Bu Üniversite, binlerce yıllık geçmişe sahip Oxford veya Cambridge’den yüzlerce yıl önce kurulmuştu.
Fatma el-Fihri 880 civarında öldü. Öldüğü günlerce, kurdurduğu kütüphane ve üniversite birkaç yıldan beridir eğitim vermekteydi.

ÖNEMLİ BİR MİRAS
1900’lerin başlarında, ülkede bulunan seçkin kesimin çocukları Fas’taki yeni Batı tarzı enstitülere gönderilmeye başlandıktan sona ise üniversitenin etkinliği çarpıcı bir şekilde azaldı. Yüzyıllar boyunca, el-Karaviyyin Üniversitesi, Müslüman dünyasında kilit bir manevi odak ve eğitim merkezi işlevi görmüştü.
Medrese, başlangıçta dini öğretilere ve Kuran ezberlenmesine odaklanmıştı; ancak daha sonraları Arapça dilbilgisi, müzik, tasavvuf, tıp ve astronomi eğitimine de yöneldi. Bununla birlikte, okul 1947 yılına dek devletin eğitim sistemine dahil edilmedi; 1957 yılında fizik, kimya ve yabancı diller bölümleri açılırken, 1963’te modern devlet üniversitesi sistemine katıldı.
Üniversite, çoğu açıdan, öğrenci yapısından öğretim tarzına kadar hâlâ oldukça geleneksel bir yapıda. Yaşları 13 ilâ 30 arasında değişen öğrenciler, metinleri okurken bir şeyh çevresinde yarım daire şeklinde oturuyorlar. Okul hem lise hem de üniversite düzeyinde diploma veriyor.
El-Karaviyyin’de bulunan kütüphane dünyanın en eskilerinden biri olarak kabul ediliyor. Kısa süre önce Kanada-Faslı mimar Aziza Chaouni tarafından restore edildi ve Mayıs 2016’da yeniden hizmete açıldı. Kütüphanenin 4000’den fazla el yazmasını içeren koleksiyonu, 9. yüzyıldan kalma bir Kuran ve en eski hadislerin oluşturduğu yazmaları da içeriyor.
Fatma el-Fihri, dünya genelinde tanınan, dünyaya sistematik bir eğitim sistemi sunarak bilime yeni bir yuva veren, tarihin akışında etkileri sonradan ortaya çıkacak parlak bir fikri hayata geçiren ilk insandı ve ardında derin bir iz bıraktı. Günümüzde, yalnızca eğitimin önemini gören biri olarak değil, açık ve öncü bir bakış açısıyla yaşayan, bıraktığı eserlerle anılmayı fazlasıyla hak eden bir insan olarak hatırlanıyor.
El-Karaviyyin Üniversitesi, kuruluşundan sonraki yüzyıllarda eğitim üzerinde derin bir etkiye sahip olmasının yanı sıra, tarih boyunca sayısız ünlü isimler çıkardı. Birkaç önde gelen Müslüman âlimin yanı sıra, üniversite bünyesinde önde gelen Yahudi ve Hıristiyan şahsiyetler de yetişti. Endülüslü diplomat ve coğrafyacı Hassan el-Wazzan (Leo Africanus), Yahudi filozof Moses ben Maimon (Maimonides), İslami filozof İbn Rüşd (Averroes), tarihçi ve düşünür İbn Haldun ve Sufi şair ve filozof Ibn Hazm bu üniversitede eğitim almıştı.
Tıp bilgini İbn Beja, gramerci Ben Ajrum, Hollandalı Oryantalist ve matematikçi Jacob van Gool ve Tasavvuf düşünürü Muhammed el-Cezire ile M.S. 999 ile 1003 arasında Papa olan ve kullandığımız Arap rakamlarını Avrupa’ya yaymasıyla bilinen Aurillaclı Gerbert de el-Karaviyyin’de eğitim aldığına inanılıyor.
Ortaçağ Avrupa toplumlarının henüz karanlıkta olduğu bir dönemde, 9. yüzyılda yaşayan bir kadın, zamana meydan okuyan eşsiz bir eğitim ve entelektüel gelişim merkezi kurmuştu. Kuzey Afrikalı bir Müslüman kadının her yaştan, sosyal sınıf ve inançtan insanlara açtığı böylesi bir kurum, toplumu hakkındaki olağanüstü vizyonu ve bilginin yayılmasına dair yenilikçi zihniyetinin kanıtıydı.
Tarkan Tufan / duvaR

Kaynaklar:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder