Bu düzen yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada oldukça zor günler geçiriyor.
Kapitalizmin efendilerinin ellerine tutuşturulan raporlar da onu gösteriyor.
Amerikalı meşhur şirket Edelman’ın yayınladığı son güven raporuna göre, çalışma yapılan 28 ülkenin 15 tanesinde büyük çoğunluk geleceği hakkında umutsuz.
Yine aynı araştırmaya göre tam 22 ülkenin vatandaşları Edelman’ın kullandığı sözcüklerle kapitalizmin bu haliyle yararından çok zararı olduğunu düşünüyor.
Çalışmada bunun en belirgin nedeni olarak ise “eşitsizlik” öne çıkıyor. İnsanlar kapitalizmin kör topal da olsa sağladığı ekonomik büyümeden mutlu değiller. Çünkü bu büyümenin kimin cebine gittiği herkes açısından aşikar. Amerikalı bir firmanın yaptığı bir araştırmada dahi yurttaşlar en çok gelir dağılımındaki adaletsizlikten söz ediyor.
İnsanların şikayet ettiği kötüye gidiş somut bir olgu üstelik ve bu gidişat başka çalışmalar tarafından açıkça gösterilmiş durumda. Pek çok insan, sınıf atlama hayallerini bir kenara bırakalım, kendi ebeveynlerinden daha kötü koşullarda yaşıyor ya da yaşamaktan endişe duyuyor.
Bu mutsuzluk ve endişenin bazı başlıklarda somut bir öfkeye dönüşebildiğine geçen yıllarda çokça tanık olduk. Önümüzdeki yıla dair öngörüler de farklı görünmüyor. Solcuların beklentilerinden değil yine farklı raporlara konu olan Batılı çalışmalardan söz ediyoruz.
Kimsenin yapmak için kahin olmaya ihtiyaç duymadığı öngörüler bunlar. Adına kapitalizm denen bu toplumsal düzen büyük ama çok büyük kitlelere sözcüğün gerçek anlamıyla hiçbir şey vaat etmiyor.
Ancak insanlar bu mutsuzluk ve endişeyle harekete geçtiklerinde dahi neye isyan ettiklerini bilseler de isyan ettiklerinin yerine ne istediklerini bilmiyorlar.
Edelman’ın raporda kullandığı ifade ilk okunduğunda insanı kızdırsa da bir gerçekliğe işaret ediyor. Büyük çoğunluk kapitalizme öfkeli, ama görünen o ki aslında kapitalizmin bu haline öfkeliler ve başka bir toplumsal düzen hakkında fikirleri yok. Kapitalizmin temellerine dönük bir saldırıyı içeren somut bir programa yaslanmadan ya da gerçek bir düzen değişikliği talebi olmaksızın sokaklara dökülen milyonlar bunun en somut göstergesi.
Endişeli ve mutsuz milyonların talepleri böylesine belirsiz olunca da, kitle hareketleri, heyecan verici yanlarına rağmen, Batılı merkezlerde yayınlanan soğukkanlı raporlarla aynı içeriği paylaşmaktan kurtulamıyor.
Bu rapor ve çalışmalar, dünyadaki tüm patronlara aynı mesajı veriyor: Kapitalizm bu haliyle sürdürülemez… Sokaklara dökülen milyonların da mesajı şimdilik pek farklı değil.
Şimdilik…
Şimdilik böyle çünkü kapitalizm tüm krizine rağmen düşünsel iklimi belli açılardan kontrol edebiliyor. Servetin ağır bir şekilde vergilendirilmesi veya rantçılardansa üretim yapan patronların desteklenmesinin kapitalizme dair en radikal öneri olduğu bir ortamda, üstelik bu önerilerin kendilerini basbayağı solda gören insanlar tarafından yapıldığı koşullarda, kapitalizmin düşünsel gücü hakkında gerçekçi olmak zorundayız.
Evet bu düzen ekonomik açıdan zorlanıyor.
Evet kapitalizm tüm dünyada geniş kitlelere geleceğe dair bir umut vermiyor.
Evet kapitalizmin dünya genelinde kurduğu siyasi düzen çatırdıyor.
Evet bir savaş tehlikesi kapıda.
Evet kapitalizmin iki asırdır büyük bir hırsla yağmaladığı doğal kaynaklar öylesine hırpalanmış durumda ki, gezegenin geleceği bütünsel bir tehditle karşı karşıya…
Ama tüm bunlar ortadayken tartışılan çözümler kapitalizmin temellerini tehdit etmiyor. Kapitalizmin bu halinden mutsuz olan milyonlara başka türlü bir kapitalizm öneriliyor.
Patronların ve dünyanın efendilerinin o önerilen başka hali dahi kabul edip etmeyeceği ayrı bir tartışma… Ancak geleceğe dair derin endişeleri olan ve artık temel sorunun eşitsizlik olduğunu kavramış büyük kitlelere, eşitsizliği ortadan kaldırmak yerine kontrol altına alacak önerilerin götürülmesi açık ki bu düzenin ve elbette patronların elini güçlendiriyor.
Herkesin sınıfsal açıdan bulunduğu yerde kaldığı, ama işçinin bugünkünden belki daha az süründüğü, patronunun haramiliğinin bir nebze olsun sınırlandırıldığı bir kapitalizm hayal ediliyor.
O da belki…
Zengini zengin yapan düzen ve mekanizmaya dokunmayan ve dolayısıyla onun zengin kalmasını garanti altına alan sahte bir mutabakat bu.
Bu kötünün iyisi söylemi her düzlemde bıktırmadı mı gerçekten?
Bizi yoksulluğa mahkum edenlerle uzlaşma fikri mide bulandırmıyor mu? Hayatımızın katilleriyle masaya oturma düşüncesi rahatsız edici değil mi?
Karmaşık pazarlıkların, sahte mutabakatların peşinde koşmaktansa yaşamı ve tarafları sadeleştirmenin vakti gelmedi mi?
Ya onlar ya biz demenin…
Servetlerinin vergi adı altında bir kısmına değil hepsine el koymanın, onları servet sahibi yapan mekanizmaları yok etmenin…
Rant değil üretim ekonomisi diyerek bir patrondan diğerine kaynak aktarmaktansa tüm üretim araçlarını herkesin mülkü haline getirmenin…
İşsizlikle ilgili patronlara yalvar yakar olmaktansa mal ve hizmet üreten ne varsa kamulaştırmanın…
Bu toplumsal düzeni baştan aşağı değiştirmenin vakti gelmedi mi?
Yaşadığımız tüm sorunları devrimci bir zeminde ele almanın vakti geldi de geçiyor bile. Mide bulantısı bir yana, daha iyi bir kapitalizmi, kapitalizm içindeki çözümleri tartıştıkça zaman kaybediyoruz.
Telafisi çok zor bir zaman bu.
Özgür Şen / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder