27 Ocak 2020 Pazartesi

Macron'un emeklilik reformu halka takıldı(ANALİZ)-İ. Can Usta

Emmanuel Macron’un attığı her adım ayağına dolanıyor. Fransız emekçileri Macron reformlarına karşı dimdik duruyorlar durmasına ama bu direniş ülkedeki siyasi krizi aşmaya tek başına yetmeyecek gibi görünüyor.


Fransa’da emekçiler Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un gündeme getirdiği yeni emeklilik sistemine karşı 5 Aralık’tan beri yani yedi haftadır grevde.

Hükümet tasarıyı gündeme getirdiğinde “reformların anası” hatta “devrim” olarak pazarlamaya çalışmıştı. Oysa Başbakan Edouard Philippe grevin 38’inci günü olan 11 Ocak’ta emeklilik yaşı konusunda geri adım attığından beri psikolojik üstünlük emekçilere geçmiş gibi görünüyor. Philippe grevdeki sendikaları “sorumlu” davranmaya çağıradursun, emeklilik reformu projesinin tam olarak geri çekilmesi hala en baskın talep olarak öne çıkıyor. 

Aralık ayının başında yapılan bir ankete göre Fransızların % 76’sı emeklilik sisteminin değişmesi gerektiğini düşünüyor ama % 64’ü Macron-Philippe eliyle hazırlanan bir tasarıya güvenmiyor.

Grevin başlamasından iki gün önce, 3 Aralık’ta meclis “anti-semitizmle mücadele” konulu bir metni oyladı. Bu kararın İsrail Devleti’nin siyonist politikalarına karşı ifade edilen siyasi eleştirileri de Yahudi düşmanlığı olarak susturmaya yarayacağına inanılıyor. Yahudi karşıtlığıyla mücadelenin Fransız siyasetini nasıl bir anda demokrasi yarışında birleştirebildiğini daha önce konu edinmiştik:

EMEKLİLİK REFORMUNUN AYRINTILARI
Reformla getirilmek istenen sistemin her şeyden önce bireyci olduğunu söylemek gerek. Emekliliği kolektif mücadele konusu olmaktan çıkarıp puanlı kariyer hesaplamasına indirgiyor. Reformun altında imzası bulunanlar bununla da kalmıyor, işçileri kuşak farkıyla bölmeye çalışıyorlar. Birçok hükümet yetkilisinin reforma dönük kaygıları yatıştırmak için verdiği ilk tepki, reformun “zaten çalışma yaşantısına bundan birkaç yıl sonra başlayacak olanları ilgilendireceği”ni öne sürmek oluyor.

Hükümet çevreleri sık sık yürürlükte olan emeklilik sisteminin eşitsizliğinden demvuruyor ve kendi projelerinden en çok kadınların kazançlı çıkacaklarını öne sürüyorlar. Şu anki sisteme göre kadınların emeklilik maaşı erkeklerinkinden % 42 oranında daha düşük. Bugün emekli erkekler ortalama brüt 1933 avro aylık maaş alırken emekli kadınlarda bu tutar hepi topu 1123 avro. Yetkililer ne derse desin, bu büyük eşitsizliğin hiçbir reformla bugünden yarına çözülemeyeceği açık.

Reformun emekliliği hak etme yaşını 62’den 64’e çekeceği ve emekli maaşlarını genel olarak düşüreceği öngörülüyor. Eski sisteme göre kazanılmış birçok hakkı sıfırlayacak olan yeni sistem, hükümet sözcüleri tarafından “daha okunur, daha adil, daha basit” olarak sunuluyor. Macron 2017 seçimlerinde henüz siyaset sahnesine yeni atılmışken “evrensel” bir emeklilik sistemi getirmek istediğini, bu sistemde değerlendirilen her bir avronun bütün yararlananlara aynı hakları getireceğini savunmuştu.

PUANLAR VE RAKAMLAR
Şu an yürürlükte olan emeklilik sisteminde 42 ayrı emekli sandığı bulunuyor ve özellikle sendikalaşmanın yoğun olduğu sektörlerdeki emekçiler “özel rejim” denen iyileştirmelerden yararlanıyor. Yeni sistemdeyse emekli maaşları para birimi yerine puanlarla hesaplanacak. Yatırılan her on avronun bir puan etmesi, işsizlik ve doğum izni gibi özel koşulların da bonus puanlar olarak değerlendirilmesi tasarlanılıyor.

Yıllarca kazanılmış puanların emekli maaşına çevrilmesinin nasıl hesaplanacağı konusundaki soru işaretleri henüz giderilmiş değil. Reforma karşı çıkanlar yeni sistemin emekli aylıklarının hepsinde genel bir düşüş anlamına geleceğinden emin. Üstüne üstlük, yıllar boyu kazanılan puanların enflasyon karşısında eriyip gitmesi işten bile değil.

2017 verilerine göre, Fransa’da ortalama emekli maaşı brüt 1422 avro. 2018’de emeklilik sisteminin devlet bütçesine bindirdiği yük 2,9 milyar avroydu ve bu tutar GSYİH’nin % 0,1’ine denk geliyor. Reformun altında yatan temel motivasyon kaynaklarından biri, bir yıllık emekli maaşı ödemelerinin toplamda GSYİH’nin % 14’ünü geçmemesini sağlamak. Tıpkı kamu bütçesindeki açığın GSYİH’nin % 3’ünün altında tutulması gibi, AB standartlarının maliye alanındaki altın kurallarından birinden söz ediyoruz. Üstelik, Avrupa Komisyonu raporlarında Fransa’ya emeklilik sistemini tek bir rejime kavuşturmak için yenilemesinin önerildiği biliniyor.

EMEKÇİLERİN YANITI
Fransızlar reformu hiç iyi karşılamadı. Eylem günlerinde Paris’te yarım milyona yakın, bütün Fransa’da iki milyona yakın insanın sokağa döküldüğü oluyor.

Okullarda ders işlenmiyor, ulaşım hatları çalışmıyor, rafineriler duruyor, limanlar kapatılıyor, elektrik santralleri işletilmiyor. Sıradan protesto gösterilerinden değil, Aralık ayından beri stratejik noktaları tutarak Fransa kapitalizminin işleyişini sekteye uğratan bir süreçten söz ediyoruz.

Özellikle başkentteki eylemlere sert biçimde müdahale ediliyor. Paris’teki eylem günlerinde her seferinde onlarca yurttaş yaralanıyor ve onlarcası gözaltına alınıyor. Kendini gladyatör sanan polislerden tutun gözaltına alınan gazetecilere ve gaz fişeklerinin kan revan içinde bıraktığı eylemcilere, Fransız sosyal medya çevrelerinde bu tanıdık manzaralardan geçilmiyor. 5 Ocak’ta 42 yaşındaki Cédric Chouviat üç polisin birden üstüne çullanması sonucu solunum yetmezliğinden kalp krizi geçirip yaşamını yitirdi. Bu ölümün ana akım basına yansımasıysa, polislerin gözaltına alacağı yurttaşları yüz üstü yere yatırma yöntemini tamamen teknik bir açıdan tartışmaya açmakla sınırlı kaldı.


KOMÜNİSTLER DE SOKAKTA
Fransa Devrimci Komünist Partisi (PCRF) emeklilik reform paketiyle burjuvazinin iki amacı güttüğünü öne sürüyor: sosyal harcamaları kısmak ve emeklilik fonunda birikecek paraya konmak. Parti, dünyanın altıncı en büyük ekonomik gücü olan Fransa’nın sosyal hizmetleri, emekliliği, sosyal güvenceyi karşılamaya kaynak ayıramazken Nijerya, Mali ve Suriye’deki operasyonların giderlerini nasıl karşılayabildiğini tartışmaya açıyor. Emeklilik hakkının korunması için ortaya çıkan harekete olanca gücüyle destek veren PCRF, Sarı Yeleklilerin eylemlere katılmasını umut verici buluyor. Devrimci KP emeklilik hakkı için verilen savaşımı “tekelci burjuvazinin diktatörlüğüne karşı” bir sınıf savaşımına taşımak gerektiğini savunuyor.

Fransa’da Komünist Yeniden Doğuş Kutbu (PRCF) hükümetin tasfiye etmeye çalıştığı hakların 1945’te komünistlerin sayesinde kazanıldığını vurguluyor. PRCF emeklilik reformunun Macron yönetimine doğrudan Brüksel’den emredildiğini savunuyor ve bunun üstüne “ilerici bir Frexit” talebini dillendiriyor.

Sarı Yelekliler hareketine son derece mesafeli yaklaşan Fransız Komünist Partisi (PCF) emeklilik reformuna karşı ortaya çıkan harekete bu kez bütün gücüyle destek veriyor. Parti’nin analizine göre hükümet “toplumsal ve ekolojik adalet özlemlerini susturmaya” çalışıyor ve kendini otoriterlik yoluyla topluma dayatıyor.
PCF’nin bu mücadelede öne çıkardığı iki araç, reformun geri çekilmesi için aydınların, sol partilerin ve çevrecilerin başlattığı imza kampanyası (imzacı sayısı henüz 150 bin civarında) ve grevdeki işçilerle dayanışma için kurulan “grev sandıkları”. PCF ayrıca emeklilerin “pastadan daha büyük bir pay” alacağı, emeklilik yaşını 60 olarak öngören “ilerici” bir emeklilik reformunun hazırlanması için de çağrıda bulunuyor.

Reform projesine karşı direniş ulusalararası komünist hareket tarafından da ilgiyle izleniyor. Avrupa Komünist İnisiyatifi Salı günü konuyla ilgili bir açıklama yapıp Fransız işçileriyle dayanışmasını ifade etti.

SAĞIN ETKİSİ ZAYIF
Komünistlerin iddialı değerlendirmelerine karşın Fransız solunun eylemlerdeki etkisinin sınırlı olduğunu bilmek gerek. Belki başka bir ülkede tersi olması beklenirken, sosyalist-komünist partiler sendikalara yön vermek şöyle dursun, sendikaların çağrılarına uyum sağlıyor ve emek örgütlerinin eylemlerini güçlendirmeye çalışıyor.

Fransız sağı reform ve eylemler konusunda dağınık bir görüntü veriyor. “Ilımlı sağ” olarak değerlendirilen Cumhuriyetçiler (LR) reformun aciliyetine inanıyorlar ve bu nedenle projenin özüne değil ayrıntılarına itiraz ediyorlar. Bazı LR temsilcileri Macron’un projesinin tutarsızlıklarını hedef alıyor ve emeklilik yaşını daha da yükseltme gibi cüretkar önerilerde bulunabiliyorlar.


“Aşırı sağ” kabul edilen, Marine Le Pen’in partisi Ulusal Toplaşma (RN – eski adıyla “Ulusal Cephe - FN”) 5 Aralık grevine etkin bir katılım göstermedi. Sarı Yelekliler hareketinde çok daha görünür olan RN’nin bu kez grevlerde sendikaların ve örgütlü işçilerin belirleyiciliğini kırmaktan uzak olduğu belli.

İ. Can Usta / SOL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder