Kızıl yaprakların arasından görülen mavi gökyüzü, üzerine yatılan yeşil çimeni hatırlatır. Taşa vuran ayağın sesleri, uzaktaki sokağın ıssızlığını haber verir. Peki, bir markete yığılmış insanların yüzündeki endişe?
Meşhur geyik muhabbetini duymuşsunuzdur. Dünya İçişleri Bakanları Şampiyonasında, hedef, ormana salınan tilkiyi yakalamaktır. Almanlar kızıl ötesi ışınlarla 6 saatte, Amerikalılar uydu fotoğraflarıyla 5 saatte, Çinliler keskin burunlu köpekleriyle 4 saatte bitirir yarışı. Ellerinde sopalarla ormana giren Süleyman Soylu ve ekibi, 10 dakika sonra kaşı gözü patlamış, yara bere içindeki kelepçeli ayıyla geri döner. Zavallı hayvancık hakemi iknaya çalışır: Yemin ederim ki ben tilkiyim!
Rivayet odur ki sonucu kabullenmeyen hakem, “Koca ayı yemin ediyor, niye inanmıyorsun” diye tartaklanınca şampiyona iptal olur. Kıssadan hisse, Süleyman Soylu’nun problem çözme yöntemi birazcık farklı!
Rivayet odur ki sonucu kabullenmeyen hakem, “Koca ayı yemin ediyor, niye inanmıyorsun” diye tartaklanınca şampiyona iptal olur. Kıssadan hisse, Süleyman Soylu’nun problem çözme yöntemi birazcık farklı!
“İki saat sonra sokağa çıkmak yasak” diyen Soylu’nun rüzgârıyla markete koşan insanların fotoğrafı, bana bir buçuk yıl önceki başka bir market fotoğrafını hatırlattı. Üstelik konu yine Soylu’ya bağlanmıştı. Türkiye ekonomisinin zor günleriydi. Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı başlatılmış, Berat Albayrak patronlardan indirim istemişti. Göstermelik de olsa bir indirim furyası ilerliyordu. Derken tuhaf bir şey oldu. Soylu, 81 ilin valisine gönderdiği genelgeyle fahiş fiyatlarla mücadele edilmesini istiyordu. Zabıtaların marketlere girip fiyatları incelediği fotoğraf, dünya basınında “Türkiye’nin enflasyonla mücadelesi” diye dalga geçilerek verilince, Soylu stili dünyaya mal oldu. Bu hareketin baltalama olduğunu düşünen Albayrakçıların gazetesi Sabah’ta Soylu şöyle eleştiriliyordu:
“Yani şimdi markete polis mi girecek! Fiyat indirmeyene idari işlem yapılması ne demek! Bence bazen vur deyince öldürüyoruz ve işi amacından saptırıyoruz.”
TURİZM BAKANI'YLA BİLE SORUNLU
İlk istifası olmadığını öğrendik. “Hakaretleri de kabul ettim” deyince hakarete uğradığını da öğrendik. Sopalı çözüm nedeniyle birçok bakanla karşı karşıya geldiğini öğrendik. Krizlerin önce Albayrak’a, sonra Saray’a gittiğini öğrendik. Telefonunu kapatınca ona Erdoğan’ın bile ulaşamadığını öğrendik. Bir istifa çok şey öğretti…
İçişleri Bakanı Turizm Bakanı ile karşı karşıya gelir mi? Turizm Bakanı’nın geçen yıl bu zamanlar yaptığı “Almanya’dan 5 milyon 600 bin turisti Türkiye’ye bekliyoruz” açıklamasını hatırladınız mı? Erdoğan da 2019 yılı turizm hedefinin 50 milyon turist olduğunu söyleyerek Bakanına destek vermişti. Soylu hemen ardından aynen şunu söyledi: “Avrupa’da, Almanya’da öyle terör örgütünün toplantılarına katılıp da ondan sonra gelip Antalya’da, Bodrum’da, Muğla’da tatil yapanlar var ya, onlar için de tedbir aldık. Hadi gelsinler bakalım, havalimanlarından içeri girsinler. Gözaltına alıp yallah, öyle kolay değil.” Soylu’nun açıklamasına Alman Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye’ye seyahat uyarısı”yla yanıt verdi. Başka birinin paylaşımını beğenmeniz bile gözaltı nedeni diyen uyarıyı seyahat iptalleri takip etti. Kısacası, ormandaki asayiş sorununu ormanı yakarak ortadan kaldıran Soylu, “her işin karışanı” oldukça, işleri bozuyordu.
Soylu’nun gidip gelmesinin ardından Berat Albayrakçı Sabah gazetesinin Ankara Temsilcisi’nin Soylu eleştirisi, hem krizin ne olduğunu hem de sadece ertelendiğini göstermiyor mu:
“Kamuoyunun ilgi ve sevgisine mazhar olmak her siyasetçinin en büyük arzusu ve hedefidir. Şahıs bazında kurulan sempati halkaları, ancak kurumsal yapıların içinde, liderliğin sürükleyici gücüne uyumla ve kalibreli ekiplerle anlamlıdır. Cumhurbaşkanı, dere geçerken at değiştiren bir siyasetçi olmadığı için, günün ve görevin gereklerini gözeterek sağduyulu davranmıştır. Cumhurbaşkanı’nın bu tarzı özgündür ve geleceğe dair siyaset mühendisliği öngörülerine dalanlar için yanlış yorumlanmamalıdır.”
Demek Soylu üzerinden siyaset mühendisliği yapanlar vardı, korona geçerken bakan değiştirilmezdi.
AKP’DE ANKET SAVAŞLARI
Tam da Soylucuların “geri dön” kampanyası başlattığı saatlerde, Albayraklar’ın SETA’sından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na çıkan Fahrettin Altun’un mesajına dikkat ettiniz mi? 00.48’de Erdoğan’ın çalışırken fotoğrafını paylaşmış ve “Allah ömrünüze bereket, gücünüze güç katsın Sayın Cumhurbaşkanım” yazmıştı. “Patron belli” diyordu.
Birkaç gün sonra ilginç bir anket ortaya düştü. Metropoll Araştırma, vatandaşa “Erdoğan’ın görevini yapış tarzı”nı soruyordu. Meğer korona günlerinde Erdoğan’a destek yüzde 41.1’den 55.8’e çıkmıştı! CHP’lilerin yüzde 20’si Erdoğan’a destek vermeye başlamıştı! Anket en çok Albayrakçı yazarları memnun etti. “Oluşmaya başlayan aklıselim zemin”den, “yeni ortak akıl”dan bahseden bile oldu.
İşte tam da bu anda akla başka bir anket geliyor. 2019 yılının aralık ayında, yani 4 ay önce, Washington merkezli Amerikan İlerleme Merkezi, Max Hoffman imzalı bir yazıyı resmi sitesinde yayımladı. Türkiye uzmanı Hoffman’ın başlığı ilginçti: Türk Muhafazakârların Erdoğan’a Sadakati ve Potansiyel Haleflerine Bakış. Hoffman, yine Metropoll’ün AKP’lilere “Erdoğansız AKP”yi sorduğunu anlatıyordu. Metropoll’den öğrendiğimize göre anketi Amerikalılar yaptırmıştı. Parti tabanının yüzde 73’ü Erdoğan’dan başka bir lider düşünemediğini söylüyordu. Düşünebilenlerin yüzde 17’si Süleyman Soylu, 12’si Ali Babacan, 8’i Davutoğlu, diğer 8’i Berat Albayrak, 7’si Abdullah Gül adını vermişti. Listedeki Soylu ve Albayrak dışında kalanların tasfiye olduğunu biliyorsunuz.
Üstelik bu sadece biri. 2019 yılının temmuz ayında PİAR Araştırma, vatandaşlara bakanları sorduğunda ya da şubat ayında Gezici Araştırma siyasetçilerin güvenilirliğini sorduğunda Soylu hep önde çıkıyordu. Anketler de, birileri bize anketlerle de, bir şeyler söylüyordu.
SOYLU İTTİFAKIN VEZİRİ
Uzatmayalım…
Belli ki Soylu’nun istifası, market fotoğrafından çok, AKP içindeki fay hatlarının sonucu. Şahın belli olduğu bir satrançta vezirin kim olacağını bilek güreşi belirleyecek. Ancak bu savaşın bir ekseni daha var.
Çok değil, kısa süre önce “yüzde 40” tartışması yaptık. Albayrak’ı destekleyenlerin de olduğu bir eğilim, yeni sistemdeki “yüzde 50 sorunu”nu öne çıkardı. Başkanlık, koalisyonu bitirecekti. Ama yüzde 50 ihtiyacı nedeniyle “küçük partilerin kilit haline geldiğinden” bahsediyorlardı. Şikâyet ettikleri tabii ki başkasının düğününde oynayınca kendini güvey zanneden küsurat partileri değil, MHP idi. Yüzde bahsini açanların öncelikli derdi AKP’nin ayağına bağlı MHP taşını çözmekti. Soylu’nun istifası sırasında yaşananlar; taşın sadece ayakta değil, böbrekte de olduğunu gösteriyor. Zira Soylu’nun istifasına en sert tepkiyi MHP’nin verdiği hatırlanırsa, Süleyman Soylu’nun, AKP içindeki bir kanadın MHP ile ittifakının vezir adayı olduğu netleşti.
Haliyle anket-ankete karşı tablosu iki şey söylüyor. Bir, Erdoğan eskisinden daha güçlü bir patron. İki, arkasındaki destek onu kimseye mecbur bırakmayacak büyüklükte. Anketlerin mesajının sonucunu görmek için kuşkusuz “derenin geçilmesi” beklenecek.
Asıl merak ettiğim başka…
Tilkiliğe ikna yöntemini biliyoruz. Peki, bir zamanlar kendisine “AKP’ye gidecek misiniz” diye sorulduğunda “Teklif ettiler kabul etmedim” diyen, AKP’yi “devlet elbisesi giymekle” suçlayan devlet muhalifi Soylu’yu, Erdoğan’ın veziri olmaya kim ikna etti?
Barış Terkoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder