Demet Akalın’ın suçsuz olduğu anlaşıldı. Ebru Gündeş’le Serdar Ortaç’ın küslüğünde günahı yokmuş. Gündeş’in kocası Reza Zarrab, 17 Aralık operasyonunda tutuklandığında Ortaç’ın “geçmiş olsun” bile dememesi kendi kabahatiymiş. Meğer, “ne olduğunu anlayamadım” diyen Ortaç, operasyondan 6 ay sonraki düğününe bile Gündeş’i çağırmamış. Ortaç ise ruh halini “gündem çok karışıktı, belki de korktum” diye açıklıyor.
Magazin basınının günlerce konuştuğu olayı okuyunca Güldür Güldür’deki Mesut Enişte gibi “sahi ne oldu o Reza’ya” dedim. Serdar Ortaç bir türlü neden anlayamamıştı? Ortaç anlamadı da geri kalanlar anladı mı?
Ebru Gündeş, Serdar Ortaç’ın elinden tutup sahneye çıkarmış. Ortaç, 1997’de Mamak Cezaevi’ne girerken jandarma aracını takip edip ilk ziyaretçisi olmuş. “Yanında olmasını beklemek hakkı” dedim. Ama gözümün önüne 17 Aralık’tan sonra yandaş medyadaki programlar geldi. İktidarın en meşhur tetikçileri bile o gün “Erdoğan’ı da Gülen’i de seviyoruz” şeklinde konuşuyorlardı. Apolitik Ortaç ne olduğunu anlayamamış olabilirdi.
Sonra aklıma 90’lı yıllardaki “Oy Didem” şarkısıyla İbrahim Tatlıses’in meşhur ettiği Küçük Günel geldi. Zarrab 8 yıllık aşk ilişkisinin sonunda Günel’e yapmadığını bırakmamış, evinden attırmış, adliyedeki gücünü kullanarak hapis cezası almasına bile neden olmuştu. Ortaç’ın Zarrab’dan hazzetmemesinin nedeni belki de buydu.
Ama Zarrab’ın Ebru Gündeş’e aynı günlerde bir BMW 7.60, bir Aston Martin, Kanlıca’da ikiz yalı, bir ofis, Bodrum Kalesi manzaralı yazlık, “60 Years” isimli lüks yat, “Dutyfree” adlı şampiyon bir at, Dubai’de bir ev, tanınmış ressam Nazmi Ziya Güran’ın Sanatçı Evi tablosu gibi inanılmaz hediyeler aldığı aklıma geldi. Aşklarının en az 60 yıl süreceğini söyleyen Zarrab, Gündeş’e Mars’ı bile vaat ediyordu. Ne olursa olsun, belki de Ebru Gündeş, Zarrab’ın sevgisinden emindi. Ortaç’ın da bunu bildiğini düşünüyordu.
Zarrab’ın tuhaf ‘cihat’ı
Önümüzden bir Reza Zarrab geçti. Unuttuk gitti. İki özenli gazeteci, Serdar Cebe ve Can Kamiloğlu’nun Zarrab davasını günbegün izleyerek yazdığı “Kod Adı Çikinova” unutturmuyor (Siyah Beyaz Yayınları). İki gazeteci, bizi hikâyedeki FETÖ gölgesinden de AKP’nin komple teorilerinden de uzaklaştırarak belgelere, iftiralara, dava dosyalarına dayalı bir Zarrab öyküsü anlatıyor. Okudukça Serdar Ortaç’ın kafa karışıklığını anlıyorsunuz.
Tam “FETÖ’nün hedefi Zarrab” diyeceksiniz. ABD’de FETÖ sorulunca “politika analisti değilim”, “siyasi grup mu terör örgütü mü bilmiyorum” dediğini duyuyorsunuz.
Tam İran Merkez Bankası Genel Müdürü’ne yazdığı “ekonomik cihat” mektubuna bakıp “cihat eylemcisi” diyeceksiniz. Hakan Atilla’yı savunması için Türkiye’nin tuttuğu avukat Victor Rocco’nun sözleri aklınıza geliyor: “Bu adam cihat sırasında kendine uçaklar, evler, yatlar satın aldı.” “Cihat” diyen Zarrab’ın Berlin’deki sınır tanımaz gece kulübü Kitkat’ta iç çamaşırlarıyla sıra beklemesi, dava dosyasından size bakıyor.
Tam A Haber’in 2014’te Türk bayrağının önünde Zarrab’a “Türkiye’nin dış ticaret açığını ben kapatıyorum” dedirtmesine ikna olacaksınız, sonra birden 28 Kasım 2017 tarihinde ABD’de “hiçbir baskı altında kalmadan itirafçı oluyorum” dediğini ve başta Halkbank olmak üzere Türk ekonomisine büyük darbe vurduğunu hatırlıyorsunuz.
Akıllanmayan bir Zarrab
Tam Türkiye’nin, onun tutuklanmasının ardından ABD’ye iki kez nota verdiğine bakıp “ABD’ye esir düşen Zarrab” diyeceksiniz, sonra “her şeyi anlat” dediklerinde savcıları bile bıktıracak kadar konuştuğu, boğaz pastilleri ve suyla günlerce Türkiye’de dağıttığı rüşvetlerden bahsettiğini okuyorsunuz.
Tam bakanların elinden ödül aldığı fotoğrafları hatırlayıp “çalışkan iş insanı” diyeceksiniz, ABD’deki duruşmada, tahta başında, kurduğu 10 aşamalı dolandırıcılık tezgâhını anlatan bir üçkâğıtçı görüyorsunuz.
Tam avukatı Brafman’ın “Ebru Gündeş bir kaçağın karısı olarak anılmak istemez. Zarrab burada kalıp aklanmak istiyor” sözlerine bakıp masum kuzu olduğuna inanacaksınız, sonra aklınıza ABD’de cezaevinde hayat kadını ayarladığı, hapse marihuana soktuğu, gardiyanlara rüşvet verdiği için yeni davalar açıldığı, diğer mahkûmlara bile para dağıtıp akıl almaz işler yaptırdığı geliyor. “Belki uslanmıştır” diyecekken eski koğuş arkadaşı 62 yaşındaki Faouzi Jaber’in cinsel istismara uğradığı iddiasıyla şikâyetçi olduğunu hatırlıyorsunuz.
Tam Zarrab’a dava açılınca hükümetin onu nasıl savunduğunu, Erdoğan’ın Joe Biden’a “bırakın” ricasını anlatacaksınız, sonra avukatının Zarrab’a tecavüz davasını bile “Türk hükümetinin komplosu” diye açıklayan nankör savunmasını okuyorsunuz.
Tam Sibel Can’ın, İbrahim Tatlıses’in, Ebru Gündeş’in kasetlerindeki hisli şarkıların onun olduğuna inanacaksınız, sonra ABD’deki duruşmada Hakan Atilla’nın avukatının sorusu üzerine “or*spunun ve memurun bahşişini peşin vereceksin” sözünün açıklamasını nasıl yaptığını, “çikinova” lafıyla neler anlattığını dinliyorsunuz.
Keşke biz yargılansaydık
Ebru Gündeş’in evlerinin tüm duvarlarına “benimle evlenir misin” yazarak teklif yaptığını okuduğumuz “romantik adam”, davada Gündeş sorulunca “ben ve Ebru Hanım’la ilgili haberlerin yüzde 99’u yalandı” dedi. Yine de Ebru Gündeş, Serdar Ortaç’ın vefasızlığına kızmakta haklı. Ama Ortaç’ın Zarrab’ı bir türlü anlayamaması da temelsiz değil.
2012’de magazin figürü, 2014’te FETÖ savaşçısı, 2016’da ABD’de Türkiye’nin esiri, 2018’de Türkiye’ye tezgâh kuran bir vatan haini. Günel ile Ebru’yu, FETÖ ile AKP’yi, Türkiye ile ABD’yi hatta Amerika cezaevlerini birbirine düşürdü. Esad-Esed-Esad dönüşümü gibi; İranlı Reza Zarrab-Türk Rıza Sarraf-sonunda hain Reza Zarrab yazıldı.
Türkiye, İran’ın “Zarrab’ları aradan çıkaralım” teklifini kabul etseydi ya da Zarrab’ın itiraf ettiği kirli işlerini kendi ellerimizle yargılasaydık, ne onu tanıyacak ne de FETÖ’cüler veya Amerikalı savcılar onun üzerinden bir operasyon yapabilecekti. Ne de rüşvet almadığını herkesin kabul ettiği Halkbank yöneticisi Hakan Atilla başkalarının yerine günah keçisi ilan edilip bu kadar çile çekecekti.
Serdar Ortaç açmasa hatırlamayacaktık ama Türk Lirası’nın pul olması, daha da fakirleşmemiz, ekonomimizin itibar kaybetmesi, hatta “bize bir swift” arayışımız da bile Zarrab’ın ve suç ortaklarının parmağı var. Onu kuşkusuz en iyi Hakan Atilla’nın avukatı Rocco anlattı. “Her şeyin onun için bir fiyatı vardır”.
Barış Terkoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder