Mahkeme heyeti Barış Terkoğlu, Ferhat Çelik ve Aydın Keser hakkında tahliye kararı verdi. Mahkeme ayrıca Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel'in tutukluluk halinin devamına hükmedip duruşmayı 9 Eylül'e erteledi.
Tahliye sonrasında cezaevi koşullarını, davanın hedeflerini, iddianameyi, yargı içerisindeki grupları, Türkiye’deki siyasi gelişmeleri Barış Terkoğlu ile konuştuk.
‘Çok yukarıdan verilen bir karar’
Cezaevi koşullarının epey kötü olduğundan bahsettin çıktıktan sonraki röportajlarında. Bu konuda neler söylemek istersin? Sence bu hapishanedeki uygulayıcıların kişisel inisiyatifleri mi, yoksa planlı, emir-komuta zinciri içinde düşünülen ve hedefi olan bir uygulama mı?
Kesinlikle bunun uygulayıcılarla ilgisi yok. Çok daha yukarıdan verilen bir karar. Zira uygulayıcılar sadece kendilerine verilen emirleri hayata geçiriyor. Hatta belki de kendi inisiyatifleriyle daha iyi olabilecek adımlar var. Ama özellikle siyasi davaların tutuklularına uygulanan özel bir rejim var. 9 yıl önce ile karşılaştırdığımda her şeyin sert kurala bağlandığı ve çoğunlukla insani yanın olmadığı bu kurallar bütünü özel rejimli cezaevlerinin temel politikası.
Senin de sanıklarından biri olarak yargılandığın davanın politik hedefleri hakkında fikrin nedir? Bu davayı açanlar ne amaçladı sence?
Birden fazla amacı var. İlki başta kamu mallarının yağmalanması olmak üzere yolsuzlukları, iktidar içindeki çetevari oluşumları, 15 Temmuz gibi darbe girişimlerinin karanlık taraflarını araştıran gazetecileri susturmak. İkincisi onların haber kaynaklarını kurutmak. Üçüncüsü; nihayetinde bu dava üzerinden hem medyaya hem topluma bir korku salmak. Bu dava bence temel olarak bunları hedefliyor.
‘Bizi tutuklamak için yaratılmış bahane’
Savunmalarınızda bu konunun altını epey çizdiniz. Yaptığımız haberle ilgisi yok dediniz bu davanın. İddianameyi nasıl değerlendiriyorsun?
Bu dava bizi tutuklamak için yaratılmış bir bahaneydi sadece. Uzun süredir böyle bir operasyon bekliyorduk. Bir bahane yaratılacağına inanıyorduk. 3 Mart akşamı yayımlanan haber sebebi oldu. Aslında iddianame de bunu bir şekilde gösteriyor. 19 Şubat'tan 3 Mart akşamına kadar hem Savcılık hem de MİT şehit olan MİT mensubuyla ilgili haberleri, sosyal medya paylaşımlarını, basın açıklamalarını izlemiş. Bunlara bir erişim engeli dahi getirtmemiş. Ancak haber Odatv'de yayımlanınca seri tutuklamalara başvurmuş. Bu zaten niyeti gösteriyor. 25 Şubat'ta açıklama yapan Ümit Özdağ için dahi soruşturma, ben gözaltına alındığım gün başlamış. Öyle gözüyor ki hem Savcılık'ı hem de MİT'i harekete geçiren daha yukarıda bir odak var.
Yargıda birçok yeni grubun olduğunu biliyoruz. Bu grupların kapışmaları da ortada… Uzun süre, tasfiye edilen ‘FETÖ’cülerden boşalan devletteki koltuklara kimlerin oturduğunu ısrarla yazdınız, bu dava sence bir gözdağı mı?
Elbette öyle. Düşünün tüm hukuk kuralları ayaklar altına alınarak Odatv de hemen kapatıldı. Çok belli ki bu yargı içinde gruplar deşifre olma süreçlerini bitirmeye çalışıyorlar. Bu şekilde de gözdağı veriyor.
AKP iktidarının cemaat öncülüğünde yürüttüğü "balyoz davası" operasyonundan başlayarak kendi iktidarını mutlaklaştırmak, toplum üzerinde otoriter bir baskı sistemini oturtmak gibi amaçların yanında daha özgül politik hedefleri olduğu görüşüne katılır mısın? Bu çerçevede balyozun bir tarafı devlet içinde belirli bir vizyonun tasfiyesi, başka bir tarafı da AKP-Cemaat koalisyonu karşısında oluşabilecek toplumsal/siyasal muhalefet alternatiflerinin dağıtılmasıydı. "Sonuna kadar gidilsin" sözleri aslında aynı zamanda AKP'nin karşısında konumlanan farklı güçlerin birbirine düşürülmesi konusundaki başarının bir belgesi. İşin bu tarafı hakkında ne düşünürsün?
Yargılanan insanların bir misyonu temsil ediyor olması da bunun kanıtı. AKP-FETÖ ittifakı devlet içerisinde Cumhuriyet değerlerine yakın duran, ülkenin geleneksel ittifak ilişkilerini sorgulayan eğilimi tasfiye amacıyla bu kumpası kurdu. Öte yandan toplum içinde Cumhuriyet değerlerini savunma üzerinden oluşacak bir muhalefetin önünü de kesmeyi planladı. Seçilmiş sanık profili bunu bize söylüyor zaten...
‘Yine bir siyasi yaklaşımın önü kesiliyor’
Bugün, AKP'nin cemaatsiz yürüttüğü (öyle sanıyoruz!) operasyonun benzer bir ittifak dağıtma boyutu var mı?
Yargının politik davalarda kullanımı politik hedefler için olur. Bu davalarda da görülüyor ki yine bir siyasi yaklaşımın önü kesiliyor. Siz buna Müyesser Yıldız yargılamasını da katın, siz buna İlker Başbuğ'un ifadeye alınmasını da katın, siz buna Ahmet Zeki Üçok hakkında verilen hapis cezasını katın. Bir çizgiye oturduğunu görebilirsiniz.
‘Erdoğan'ın yeni bir ittifak düzeni kurması için politik eksenini değiştirmesi lazım’
Erdoğan'ın Bahçeli'ye sormadan adım atamadığı, iktidar bloğunda inisiyatifin MHP'ye geçtiği yorumlarına katılır mısın? Bu, Erdoğan'ın uzun soluklu iktidarında farklı kesimler için zaman zaman hep söylendi ama Erdoğan bir şekilde yoluna devam etti. Sence bu sefer farklı bir durumla karşılaşır mıyız?
Erdoğan iktidarının ilk gününden beri ittifak kuruyor ve dağıtıyor. Düşünün bir dönem FETÖ'den, çözüm sürecinde HDP'ye kadar dolaylı dolaysız ittifak kurmuş bir yapıdan söz ediyoruz. Ancak bu sefer bir fark var. Erdoğan'ın getirdiği başkanlık sistemi onu neredeyse MHP'ye mecbur hale getirdi. Onsuz birçok adımı atamamaktan AKP içinde bazı kesimlerin rahatsız olduğunu biliyorum. Hatta yüzde 40 tartışması da bu nedenle ortaya çıktı. Erdoğan'ın yeni bir ittifak düzeni kurması için politik eksenini değiştirmesi lazım. Bu da sanırım önümüzdeki dönem ABD ile yapacağı olası mutabakatların başarısına bağlı.
Devlet içindeki gruplaşmaları yakından takip eden bir gazetecisin. İnisiyatifin MHP'ye geçtiği yolundaki iddiaları, devlet içindeki konfigürasyona bakınca doğrulatmak mümkün mü? MHP kadrolarında gözle görülür bir artışın olduğuna dair gözlemin var mı?
İnisiyatif MHP'ye geçti demek kolay ve yanlış bir yorum olur. Ama boşalan koltuklara oturanlarda MHP'nin ya da MHP'nin etkisinin arttığı açık. HSK üyelerini hatta kimi bakanların geçmişini araştırın bunu görebilirsiniz.
'Muhalefet bu döneme hazırlıklı mı emin değilim'
Adalete olan güven uzun zamandır sarsılmıştı. Pandemiyle birlikte toplumda huzursuzluk, işsizlik, geleceksizlik kaygıları da iyice arttı. Ancak, en azından şimdilik, siyasette gözle görülür bir canlanma fark edilmiyor. Yakın gelecekte hem iktidar hem muhalefet cephesinde nasıl bir tablo çıkacağını tahmin edersin?
Bu sadece bir salgın değil aynı zamanda ekonomik ve siyasi bir kriz. Bütün iktidarlar yönetme sorunları yaşıyor. Zira neoliberal düzende devletin hangi sınıf adına yönettiği böyle dönemlerde çıplak hale geliyor. Kaçınılmaz olarak halk bu şekilde yönetilmek istemediğini söyleyecek. Öte yandan "yöneteceğim" diyen iktidar sopasını çıkaracak. Ben bizi sert bir baskı döneminin beklediğini düşünüyorum. Muhalefet bu döneme hazırlıklı mı emin değilim. Halen buna karşı somut bir program okumadım. Türkiye'nin de dünyanın da kurallarının kökten değişimine hazırlanmayan bir muhalefetin bu dönemi de ıskalayacağına inanıyorum.
AKP'nin içinden çıkan muhalefet partileri (DEVA-GELECEK) son günlerde yine tartışılıyor. Sen bu partilerin ülkenin yakın geleceğinde anlamlı bir rol oynayabileceğini düşünüyor musun?
Bu partiler şu anki halleriyle anlamlı bir niceliği ifade etmiyor. Ama bu etkisiz olacakları anlamına da gelmiyor. Her iki parti AKP'nin iktidar sürecindeki bazı damarları temsil ediyor. Her iki parti kendi başlarına güç olamasa dahi AKP'nin tek başına iktidar olma kabiliyetine darbe vurabilir.
Yeni kitap çalışması var mı? Yazı nasıl geçirmeyi planlıyorsun?
İçeri girerken Barış Pehlivan ile bir kitap çalışmamız vardı. O sekteye uğradı tabii. İlk fırsatta yeniden kitabımın başına dönmeyi istiyorum. Öte yandan tabii ki bir sorumluluğum var. O da şu ki; dışarı çıkmış biri olarak bu davayı kamuoyuna anlatmak, içerideki insanların özgür olması için çabalamak. Çıktığım günden bunu yapmaya çalışıyorum. Aklımda başka bir şey yok.
YAVUZ KARAMAHMUTOĞLU / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder