AKP’li Mehmet Metiner’in konuşmasını dinleyince o akşam geldi aklıma…
Kırmızı Kedi Yayınevi’nin kurucusu Haluk Hepkon’un evinde toplanmıştık; Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve ben…
Barışların yeni kitabı için en uygun ismi belirleyecektik. 2 saat boyunca masanın dört köşesinden önerdiğimiz isimleri tartışırken, kısa Türkiye tarihini de tartışıyorduk aslında. Sonuçta Metastaz’da karar kıldık hep birlikte: AKP-FETÖ ilişkisi sonrası süreci en iyi anlatan kavramdı çünkü…
Metastaz
250 binden fazla okura ulaşan Metastaz’ı AKP’li Mehmet Metiner okudu mu bilmiyorum, ancak kitabı özetlemiş sanki şu sözleriyle:
“Biz dini cemaatlerle çok fazla iç içe olduğumuz için, bizim temasımızın olmasında hiçbir yanlışlık yok. Şu anda da temasımızın olduğu cemaatler var. Yarın bunlardan ne çıkar bilemeyiz. İhanet ortaya çıktığında anlaşılır” (CNN Türk, 30.7.2020).
Metiner’in bu dört cümlesi her şeyi özetliyor: AKP cemaatler ve tarikatlar koalisyonudur, parti/hükümet bu yapılara oy desteği karşılığında siyasi/ekonomik tavizler veriyor, cemaat ve tarikatlar devlete yerleştiriliyor, FETÖ’den boşalan yerlere dolduruluyor ve elbette içlerinden biri yine AKP’ye “ihanet” edebilir…
Elbette ihanet, dosta yapılır; tıpkı onca siyasi işbirliğinden, ortak kumpastan, el ele Cumhuriyete karşı faaliyetlerden sonra FETÖ’nün AKP’ye yaptığı gibi…
Ve evet, cemaat ve tarikatlarla siyasi koalisyon kuran, ihanet üretir hep! İşte “metastaz” budur!
Karşıdevrime verilen tavizler
Cumhuriyet devrimi iki düzlemde yıkılıyor adım adım; eğitimi ve hukuku hedef alarak!
DP, devrimin yıktığı yapıların temsilcileri olarak CHP’den koptu önce… Ardından devrimciliği Atatürk gibi sürdüremeyenler, DP’nin siyasi etkisi nedeniyle tavizler vermeye başladılar. O tavizler CHP’nin iktidarını korumadı, tersine DP’yi iktidar yaptı. (Ki sağcılığa tavizlerin CHP’yi iktidar yapmadığından ders çıkarmayanlar son 18 yılda da sağcılığa ve gericiliğe en büyük tavizleri vermeyi sürdürdüler!)
Menderes’in açtığı, Demirel’in MC hükümetleri ile asfaltladığı, Evren/Özal’ın çift gidişli yaptığı ve Çiller’in otobana çevirdiği yoldan cemaat ve tarikatlar “tam iktidar” oldu.
Tüm bu süreçte imam hatiplerle adım adım “eğitimin birliği” tahrip edildi. Şimdi de “hukukun birliği” bozulmaya çalışılıyor. Çoklu baro operasyonu da Ayasofya kararı da hukukun birliğini tahrip etmek içindi. Hatta İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme operasyonu da Medeni Hukuk’ta gedik açmak içindir!
Cumhuriyet cephesindeki gaflet
Tüm bu süreçte, AKP’nin ideolojik “amiral gemisi” Yeni Şafak’ın yayımladığı Gerçek Hayat dergisinden “hilafet için toplanın” çağrısı yapılması boşuna değil (27 Temmuz-2 Ağustos 2020, sayı 1031).
Elbette “İslam dünyasının” mevcut şartlarında bir hilafetin olamayacağı ortada. Filistin gibi en haklı bir konuda bile birleşemeyenleri bu çağda hilafet çatısı altında toplamanın olanaksızlığı AKP’liler arasında da görülüyor.
Ancak hilafet bir sembol; Cumhuriyeti hedef almanın, devrimle hesaplaşmanın sembolü. Tıpkı türban gibi, esas hedefe giderken müttefikleri bir araya toplamanın aracı…
Esas hedefin Cumhuriyetin imhası olduğunu ne yazık ki kimi cumhuriyetçi çevreler de göremiyor; bazıları dış politikada olumlu gördükleri işler nedeniyle, bazıları koltuğunu korumak için, bazıları işlerini sürdürebilmek için, bazıları FETÖ’yle mücadele ediyor diye, bazıları ABD ve AB’ye kafa tuttuğunu sandığı için, bazıları “hükümet değil devlet politikası” yanılsaması içinde AKP’ye destek veriyor…
Bazıları da karşı çıkarken hatalı konumlandığı için dolaylı destek vermiş oluyor AKP’ye; gericiliğe taviz vererek, AKP’nin adayına benzer adaylarla karşısına çıkarak, elinden koz almak adı altında AKP’nin hedeflerinin sorunsuz gerçekleşmesine katkı yaparak vb.
Kısacası AKP’nin Cumhuriyeti adım adım yıkabilmesi, bir ölçüde de Cumhuriyet cephesindeki gaflettendir!
Hedefleri 150 yıllık devrimci tarihimiz!
Hâlâ anlamayanlar için ne de güzel özetliyor hedeflerini Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır” (30.7.2020).
Anımsayın, daha önce de “yüzyıllık parantez” diyorlardı, hedeflerini işte o parantezi, yani Cumhuriyeti kapatmak olarak ilan ediyorlardı.
150 yıllık modernleşme diyerek tarihimizdeki tüm devrimleri hedef almaktadırlar: 1876’da padişahın yetkilerini kısıtlayan anayasası ve meclisiyle 1. Meşrutiyet devrimini, padişahın savaş gerekçesiyle kapattığı meclisi yeniden açan 2. Meşrutiyet devrimini ve padişahın İngiliz yetkiliye İstanbul’un sembolik anahtarını teslim ettiği şartlarda Ankara’da bağımsız Meclis kurulmasıyla başlayan Cumhuriyet devrimini…
Yani mesele karşıdevim meselesidir! Jön Türklerin 150 yıllık devrimleriyle hesaplaşmaktadırlar…
Bu gerçeği görmeden, dar günlük siyaset düzlemi içinde yapılan muhalefetçilikle Cumhuriyetin korunamadığı, dünün en önemli gerçeğiydi!
Bunu artık görerek yarının büyük gerçeğine uygun konumlanmalıyız!
Mehmet Ali Güller / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder