Türkiye'de son günlerde kaçak içki nedeniyle yaşanan ölümlerin ardı arkası kesilmiyor. Alkollü içkilere getirilen Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) artışları ile (ki bu yıl %70 e yakın bir orandadır) yıldan yıla ölüm oranlarını sürekli yükseltmektedir. Mesleğimiz gereği bu meseleye hem güncel ve toplumsal, hem de teknik açıdan bir bakış açısı sunalım istedik.
Eurostat verilerine göre, Türkiye Avrupa'da alkollü içkinin en pahalı olduğu 3’üncü ülke. Yüksek fiyatların nedeni ise vergiler. Öyle ki bugün bayi satış fiyatı 160 TL olan 70'lik rakıda, satış fiyatının 70,2'si (112 TL) vergilerden oluşuyor. ÖTV öncesi aynı ölçekteki rakının 2002 yılındaki fiyatı ise 8,25 liraydı.
Geçtiğimiz iki ay içerisinde ölüm sayılarındaki ani yükselmeyle 80’den fazla yurttaşımızın ölümü, birçok yurttaşımızın ise kalıcı vücut hasarına maruz kalmasının en tetikleyici nedeni işte bu vergiler. Bugün bir şişe rakının fiyatı asgari ücretli birinin günlük kazancından çok daha yüksek. Doğal olarak insanlar, sağlıklı üretilmişler yerine, maliyetleri farklı kimyasal alkoller kullanarak kaçak içki tüketimine başladılar. Hatta vergiler yüzünden vatandaşlarımız evlerinde rakı ve bira yapımıyla, kimyacı olmaya başladı. Piyasada ucuza temin edilebilen iki türlü rakı var. Birincisi, etil alkol içine anason aroması ya da yağı karıştırarak gliserin ya da şeker koyarak üretilen rakılar, ikincisi Anadolu’da yaygın olarak boğma rakı olarak bildiğimiz, geleneksel üzüm, incir erik vs. meyvelerinin damıtılması yoluyla üretilen rakılar.
Yaşanan ölümlerin çoğunun, yasadışı, ucuz ve kolay temin edilen, hatta market ve benzeri yerlerden alınan etil alkolle üretilen sahte rakıların tüketiminden olduğunu görüyoruz.
Özellikle sahte rakı satıcıları, piyasada yeteri kadar etil alkol bulamadıklarında, bilgisizlikten veya ucuz olduğundan kârını artırmak için etil alkolün içine metil alkol katıp satabiliyorlar. Bu nedenle halk arasında etil alkol, metil alkol ayırımı ve polemiği yaşandığına şahitlik ediyoruz.
Öncelikle etil alkol olarak da anılan etanol (tek karbonlu), tüm alkollü içeceklerin üretiminde (rakı, kanyak, votka, viski vs.) kullanılan tek alkol türü iken, aynı zamanda COVID-19 pandemisi sürecinde kullanılan el dezenfektanları, jeller ve antiseptik ürünlerde, kolonya üretiminde kullanılır.
Metil alkol olarak anılan metanol (iki karbonlu) ise genellikle endüstride tiner (boya inceltici), antifriz, cilalar, parfüm, cam ve yüzey temizleyici gibi çeşitli maddelerin yapımında kullanılır. Her iki alkol türü de renksiz, uçucu, yanıcıdır.
Saf metil alkolü içerisine anason koyarak tüketmek tadı nedeni ile mümkün değildir. Bunu kimse tüketmek istemez. Ama etil alkolün içine karıştırıldığında vatandaş bunu anlayamaz. Belirli bir miktarın üstüne çıktığında ölüm, körlük, kusma, bulantı, halsizlik gibi belirtilere sebep olabilir.
İnsanlar için oldukça toksik olan metil alkolün 10 ml kadarı körlüğe neden olurken, 10 ml’den ve özellikle 30 ml (3 duble) ve fazlası ölümcül olmaktadır. Metil alkol zehirlenmesinin başlıca semptomları ise merkezi sinir sistemi baskılanması, baş ağrısı, baş dönemsi, bulantı, koordinasyon kaybı ve sersemlik halidir. Çok yüksek dozlarda bilinç kaybına ve ardından ölüme neden olmaktadır. Bunun panzehiri ise etil alkoldür.
YAŞAM TARZINA MÜDAHALE
Her hükümetin alkolle, alkolizmle mücadele politikası vardır. Bu bütün ülkelerde geçerlidir ve anlaşılabilir. Yöntemlerden biri de alkolü erişilemez kılmaktır. Dünyanın pek çok yerinde diğer içecek türlerine göre yüksek vergi oranlarına tabii tutularak fiyat yükseltilir. Alkol ve tütün ürünlerindeki vergi oranları üretim maliyetinin neredeyse 3- 4 katına çıkaran hükümet, Türkiye’de bu işin çivisini çıkarmış durumda.
İktidar açısından bir grup vatandaşının içki içememesi çok büyük bir sorun teşkil etmiyor. Ama içenlerle bir sorunu olduğu kesin. Bu sorun vergi ve gelir sorunu gibi de gözükmüyor. Daha çok yaşam tarzına müdahale çabası olarak görünüyor.
Sayıştay; 2019 yılı Tarım ve Orman Bakanlığı denetim raporunda, etil alkolün piyasada satılması sonucunda merdiven altı veya vatandaşların kendi alkollü içeceklerini imal etmesiyle amaç dışı alkol kullanımına ilişkin önleyici kontrollerde yetersiz kalındığı ve idarenin büyük meblağlarda gelir kaybına uğradığını tespit ediyor. 2018 yılında 50 milyon litre olan yurt içi alkollü içki üretiminin 2019 yılında 40 milyon litre seviyesinde gerçekleştiği ve sadece ÖTV kaybının 2019 yılı için en az 1,56 milyar TL'ye ulaştığı belirtiliyor.
ÖTV’yi yüksek tut, dolayısıyla fiyatları şişir. Bu kadar yüksek vergi oranı ile rakıyı erişilemez kıl, içmeyi tercih eden insanlar başka yollardan rakıya erişsinler. Kontrolsüz ve sağlıksız koşullarda gerçekleşen bu erişimde başat risk ölüm riskidir. Kısacası iktidarın halkın yaşam tarzına müdahale etmek ve bütçe gelirini artırmak için tercih ettiği yüksek vergi oranları, halkın hayatını tehlikeye atmaktadır.
Emin Koramaz / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder