11 Kasım 2020 Çarşamba

Hikmet abi, affedersin…- H. AYHAN TİNİN(Sanat da var / Toplum)-DİKEN

 

Seni ben hiç yazmadım Hikmet abi, affedersin.

Oysa ilk gençliğimden bu yana sevdiğim sayısız tiyatro oyununda, filmde, dizide, sahnede ve perdede hep sen vardın.

Senin hayat verdiğin onlarca karakteri sevdim de gözüm hep afişlerde en yukarıda yazan isimlere takılı kaldı.

Senin suluboya resim yaptığını, sergiler açan bir ressam olduğunu bile, sen bu dünyayı yalnız bıraktıktan sonra öğrendim.

Seni ben hiç yazmadım Hikmet abi, affedersin.

Belki usta yazarlar yazmıştır. Seni, içinde sanat ve insanlık ateşi olan gençlere örnek olarak göstermiştir.

Ben beceremedim.

Henüz daha tek katlı evimizin bahçesinde oynarken, sen Ulvi Uraz Tiyatrosu’nda profesyonel olup sahneye çıkmışsın. Ama Faize Hücum filmini hatırlıyorum. Tokat gibi çarpan o filmde içimde oluşan soruların ve acıların bir parçası da sana aitmiş. Fark edememişim.

Bir kez Bodrum sokaklarında karşılaşmıştık. Hafifçe biraz da çekinerek verdiğim selamı, o içten ve naif gözlerinle, tebessüm ederek almıştın. Cesaretlendim. Bir kez daha karşılaştığımızda kırk yıllık tanışmışız gibi gülümsedim. Sen de…

İşte hepsi bu kadar. Yanına gelip konuşamadım.

Özlemek için yeteri kadar tanışıklığımız yok.

Ama öldüğünü duyunca özledim birden. Özlediğimi anladım.

Tatar Ramazan’dan Gönül Yarası’na, Hoşçakal Yarın’dan Çıplak Vatandaş’a elliden fazla filmde plastik değil, yaşayan karakterlerle hayatımıza değer katmıştın. Senin ardında kalan boşluk aslında ne kadar büyükmüş, senin olmadığın haberini öğrenene kadar fark etmedim.

O pos bıyıklarının, beyaz sakalının ardında sakladığın aydınlık suretin değerini bilemedim.

Bizimkiler dizisinin Abbas’ı, Yazlıkçılar’ın çapkın ressamı olarak ilk gençliğimi biçimlendirdin de ben manşetlerdeki düğünlere, ihanetlere, şatafatlı doğum günü partilerinin boy boy fotoğraflarına bakakaldım.

Oysa gölgede gerçekleşen upuzun bir yürüyüştü senin sanat hayatın. Sanatçıydın. Sanatından ödün vermemek, sistemin çarklarına kapılmamak için tabelacılık bile yapmıştın. Bilemedim.

Seni ben hiç yazmadım Hikmet abi affedersin.

Ölüm haberini aldım. Bir şey kırıldı içimde. Bir alev yandı. Senin resim sergine hiç gelmemiştim. Seninle ilgili bir anım yok, affedersin.

Sanatçılar Yaşam Evi’inde hayatını sürdürmeni; bu topluma sanatıyla, insanlığıyla duruşuyla hiç ihanet etmemiş mütevazı bir insanın, bu kadar da değeri teslim edilmeden, hak ettiği alkışları alamadan, hayattan alacaklı olarak, sonbaharın yaprakları arasında çekip gitmesini içime sindiremedim.

Ölümden kurtulmak mümkün değil, hepimizin sonu… Ama seni hayattan da kurtaramadık.

Sıradan onur ödülleriyle değil, yaşamın onuruyla da ödüllendiremedik seni, affedersin.

Altmış yılını kararlı bir şekilde sanata veren bir sanatçıya sahip çıkamadık. Televizyon programlarıyla, söyleşilerle, üretmesine olanak veren ortamlar hazırlayarak, büyük alkışlarla uğurlayamadık seni ve senin gibi nice sanatçıyı… Henüz bundan utanmayı da öğrenemedik.

Hep acemiydi kalemim, hiç yazamadım Hikmet abi, affedersin.

‘Usta sanatçı Hikmet Karagöz öldü’ başlıklarıyla verildi haberin… Ustalığının hakkını yaşarken veremedik.

Sana o çok sevdiğin tiyatro sahnelerinden bir replikle veda etmek istedim…

‘Bu yıl kış erken geldi’

H. AYHAN TİNİN(Sanat da var / Toplum)-DİKEN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder