1 Aralık 2020 Salı

Medusa’dan Afrodit’e hidrokarbon savaşı - İbrahim Varlı / BİRGÜN

Giderek şiddetlenen Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon paylaşım kavgasında mitolojik göndermeler yeni değil. Haliyle Levant Havzası’nın güneyinde İskenderiye açıklarında Mısır, Yunanistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa ve Güney Kıbrıs’ın gerçekleştirdiği ortak tatbikata Medusa adının verilmesi de tesadüf değil elbette ki.

Zira zengin hidrokarbon yatakları üzerindeki rekabet hiç olmadığı kadar nüksetmiş durumda.

Medusa bilindiği üzere mitolojik bir karakter. Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı, bakışlarıyla taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli canavar. Medusa tatbikatıyla verilen mesaj da, mesajın gönderildiği adres de sır değil.

2009’da İsrail’in, 2010’da Güney Kıbrıs’ın, 2015’te Mısır’ın yaptığı enerji keşifleriyle alevlenen rekabette gerek İsrail’in gerekse de Güney Kıbrıs’ın doğalgaz keşif alanlarına verdikleri mitolojik isimler dikkat çekici.

İsrail’in adını verdiği Leviathan, Tevrat’ta da adı geçen büyük bir deniz canavarı. İncil’de güçlü bir düşmanı, özellikle de Babil’i tarif etmek için metafor olarak da kullanılır. Güney Kıbrıs’ın adını verdiği Afrodit ise Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası. Hesiodos’on farklı mitlerle anlattığı hikâyeye göre Afrodit, tahtına göz diken oğlu Titan Kronos tarafından hadım edilen tanrı Uranüs’ün kesilen uzuvlarının denize düşmesinden doğar. Uzuvlar Akdeniz’e saçılır, denizin köpükleri döllenir. Buradan da “köpüklerin çocuğu” anlamına gelen Afrodit, adanın Ortadoğu yüzüne bakan doğusundaki Baf sularında doğar.

***

Her aktörün tarihsel/mitolojik referanslara başvurması ülkeler açısından enerji mücadelesinin sadece ekonomik olmadığını gösteriyor; aynı zamanda meselenin politik muhtevasını da simgeselleştiriyor.

Tıpkı Türkiye’nin sismik araştırma ve sondaj gemilerine Osmanlı Fatih, Kanuni, Barbaros gibi Osmanlı padişah ve komutanlarının ismini vermesi gibi.

İkili, üçlü anlaşmalar, bölgesel ittifaklarla Doğu Akdeniz’e sınırdaş ülkeler pozisyonlarını sağlamlaştırırken “oyun bozan” konumundaki Türkiye tüm bu gelişmelerden dışlanmış durumda.

Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs üç yıldır düzenli olarak yılda bir tatbikat yapıyor. Bu yılki tatbikata Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri de eklendi. Fransa malum Libya ve Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı cephenin liderlerinden. Ankara-Paris hattında uzunca bir süredir yaşanan gerilimin perde arkasında da Libya ve Doğu Akdeniz’de yaşanan bu hegemonya mücadelesi var.

***

Antik, modern hükümdarlıkların hâkimiyet kapışmasının merkezindeki Akdeniz’in doğusu stratejik önemde. Levant bölgesi, yani Mısır’dan Türkiye’ye uzanan Akdeniz’in doğusu boydan boya bir hidrokarbon deposu.

Her ne kadar buradaki gaz rezervlerinin büyüklüğü tam olarak bilinmese de önemli bir potansiyel barındırdığı ispatlanmış durumda. Örneğin Nisan 2010 tarihli Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi’nin-US Geological Survey raporunda Levant Havzası’nda toplamda 1,7 milyar varillik petrol rezervi bulunduğu, büyük oranda deniz yatağında olan çıkarılabilir doğalgaz rezervinin de 3,45 trilyon metreküp olduğu belirtiliyor. Bu çalışma dünyanın hatırı sayılı büyük doğalgaz yataklarından birinin Doğu Akdeniz’de bulunduğuna işaret ediyor. Tam da bu zengin rezervler dolayısıyla Doğu Akdeniz Havzası son yıllarda enerji-politiğin merkezine oturmuş durumda.

***

Kıyıdaş ülkelerin birbirleriyle olan sorunları, deniz yetki sınırı ve münhasır ekonomik bölge sınırlarındaki anlaşmazlıklar bitmeyen krizlerin nedeni. Türkiye’nin Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la, İsrail’in Güney Kıbrıs ve Lübnan ile deniz sınırı sorunları var. Türkiye’nin Libya ile imzaladığı sınır anlaşması İsrail’den Mısır ve Yunanistan’a tüm ülkelerin sınırlarıyla çakışıyor.

Bu ülkelerden İsrail ile Lübnan bir süredir ABD güdümünde sürdürdükleri müzakerelerde bir yol almış değil. Medusa tatbikatının başladığı gün Tel Aviv ile Beyrut arasındaki görüşmelerin 2 Aralık’ta yapılması beklenen ikinci turunun belirsiz bir tarihe ertelendiği duyuruldu.

Tatbikatlar, krizler, gemi baskınları derken Akdeniz’in doğusundaki enerji ve nüfuz mücadelesinin yol açtığı krizler hiç eksik olmayacak.

İbrahim Varlı / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder