Son dönemde, sporun bir algı düzeltme hamlesi ve yumuşak güç aparatı olarak kullanımında artış görülürken; yeni bir ‘sportif paylaşım savaşının’ da kokusu geliyor.
Katarcı spor düzeni, sporda himayeciliğin en yeni sürümü olarak öne çıkmış durumda. Son dönemde, sporun bir algı düzeltme hamlesi ve yumuşak güç aparatı olarak kullanımında artış görülürken; yeni bir ‘sportif paylaşım savaşının’ da kokusu geliyor.
Ülkedeki ‘katarizasyon’ olanca hızıyla devam ediyor. Öyle Katar deyip, geçmemek lazım. Katar iktidarı sadece politik ya da ekonomik arenada işlev gösteren bir ‘aile şirketi’ ya da petrol zengini bir ülkeyi anlatmıyor. Katar’ın son dönemdeki sportif ‘çok yönlülüğü’ ve spor yatırımları birçok ülkenin hem dikkatini çekiyor hem de Katar, diğer ülke sporlarına metastaz yapıyor, bulaşıyor.
Katarlıların sporu ya da ülkemizi çok sevdiklerinden yatırım yaptıkları falan yok. Bu bir işbirliği olmanın ötesinde başka sportif anlamlar da taşıyor çünkü. Burada ciddi bir ‘kazan-kazan’ durumu olduğu kadar, buna eşlik eden bir ticari para akışı aşikâr olsa da bu işin başka bir tarafına da odaklanmak gerekecek.
Hakikaten, Katar iktidarı spordan ne istiyor?
Son söyleyeceğimizi baştan hemen yazalım. Katar’ın petrol neticesinde sağladığı zenginlik ve ekonomik güç bir imaj tazeleme ve algı değiştirme aracı olarak hizmet etmek zorunda. Spor da bunların başında geliyor ve ‘spor diplomasisi’ de öyle önemsiz bir araç sayılamaz.
Bizimkilerin Katar aşkı ile Katar’ın spor aşkı tam da burada kaynaşıyor.
Katar ‘sporla özdeşleştirilme’ makyajını son yıllarda edindi ve ‘spor dışı kalma’ ataletini de aşma konusunda fazlasıyla cesur davranıyor. Bu durumu 2010 yılına kadar kovalayabiliyoruz. Çünkü FIFA’nın aldığı Katar 2022 Dünya Kupası organizasyon kararı 2010’da yılında Katar’a takdim edilmişti.
İklim şartları elverişsiz ve küçük bir coğrafya, neden FIFA tarafından beğenilmiş ve seçilmişti? O zamanlar Katar bu kadar sabıkalı değildi, FIFA’nın sabıka tarihini ise uzun yıllara bağlamak gerekirdi.
Zaten 2022 Dünya Kupası’nın Katar’a verilmesi sonrasında, bu kararda manipülasyonlar olduğu iddiaları çok geçmeden FIFA’nın kapısını çalacaktı.
Manipülasyon demek, rüşvet yemekti…
Büyük fotoğraf şu şekilde görünüyordu. Aşırı sıcaklar vardı, uygunsuz bir ortam, spora uzak kalan bir kültür, bitmeyen insan hakları ihlâlleri, ülkede inşa hâlinde olan yapılarda çalışan işçilerin, emekçilerin çalışma koşullarındaki olağanüstü kötü durumlar vb. Katar’ı hiç de cazip bir yer olarak tasvir etmiyordu.
FIFA’nın buna itiraz etmemesinin ardında maddi bir temelin var olduğu ortaya çıkmakta ısrar etti ve iddialar, Katar’ın yürüteceği yeni bir algı kampanyasının FIFA tarafından bizzat desteklendiğini ortaya koydu.
FIFA’nın maaşı, Katar monarkının cüzdanındaydı
Katar iktidarı, 2006 senesinde ülkede çok rağbet gören futbola bir yatırım kararı almakta gecikmedi. Almanya ve İspanya’nın da rengini çaldığı bir proje olan Aspire Academy, Asya, Latin Amerika ve Afrika’da ‘futbolcu keşfine’ çıkma kararı aldı. Aspire Academy, Katar için dışa açılmanın ve iyi bir görüntü vermenin önemli bir aracına ise kısa zamanda dönüşecekti.
Yine de Katar, FIFA ve diğer spor kurumları tarafından öne itilmesiyle birlikte daha çok görünür hâle geldi. 2010 yılı ile birlikte istikrarlı hâle gelen bir sponsorluk işi başladı. Qatar Foundation ve sonra Katar Hava yolları (Qatar Airways) büyük paralar dağıtmaya başladı.
Hemen bir sene sonrasında Katar Spor Yatırımları (QSI), Fransız Paris Saint Germain (PSG) kulübüne çöreklenerek piyasaya giriş yapıyordu. 2012’de yapılan yeni yatırım ise medyanın saltanatının yeni ismini belirlemişti. Katar menşei şirket önce BeIN Sports, çok geçmeden BeIN Media Group adı ile hızlı bir yaygınlığa ulaştı ve diğerlerini yutarak bir medya tekeli hâline dönüştü.
Hem BeIN Sports’un hem de PSG’nin başkanı ve sahibi Nasser Al Khalifi tahta geçiyordu.
Katar, spor organizasyonlarına 2014 yılında hız verdi. Dünya Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası ile başlayan bir ‘spor yatırımları devri’ açılmış oldu. 2015’te ise iki önemli organizasyonda boy gösteren bu ülke, hentbol ve amatör boks branşlarında Dünya şampiyonası düzenlemeye girişecekti.
Birçok oyuncu 2 milyon dolar bedel ile vatandaşlığa geçirilirken, 100 bin Euro’ya ulaştığı iddia edilen primler şampiyonadan daha fazla gündem oluyordu. Katar için terlemek, bir zenginlik olarak gösterilirken; Katar iktidarı belli ki bir şeyler deniyordu. Katar parasının gücü ile hentbol turnuvasında ikinci olabilmişti.
2016’da Yol Bisikleti Dünya Şampiyonası ile 2018’de gerçekleştirilen Artistik Jimnastik Dünya Şampiyonası Katar için ‘gelmekte olanın’ işaretleriydi.
2017’de Formula 1 için önceden alınan ‘hayır’ yanıtının Bernie Ecclestone tarafından revize edilmesi dikkat çekmişti. Bayern Münih takımının Volkswagen Holding’in Katar yatırımları nedeniyle devre arası kampını Katar’da geçirmesi, prestijli golf ve tenis turnuvalarının Katar merkezli yapılmaya başlanması, Doha Havalimanı’nın yükselen itibarı, Katar futbolunun ilk kez Copa America’ya katılması ve yine Katar milli futbol takımının dünya sıralamasında yükselen grafiği dikkate değer ve merak uyandırıcıydı.
2019, Katar için fena geçmedi. Ülkede neredeyse her yıl düzenlenen spor turnuvaları arasında bu kez Dünya Atletizm Şampiyonası vardı. Ancak şampiyonadan ziyade konuşulan, Katar’ın şampiyonayı alması için taahhüt ettiği “30 milyon Euro” destek paketi oldu. Söz IAAF’ye (Dünya Atletizm Birliği) verilmişti.
Katar’ın işini nasıl gördüğü, birlik ve federasyonların işi nasıl pişirdiği anlaşılıyordu.
Bir parantez açarsak, aslında bunlar sadece Katar ile de sınırlı kalmıyordu. Katar ile diğer Körfez ülkeleri arasında spor ekseninde bir mücadele yıllardır sürüyor. Suudi Arabistan’ın veliaht prensi Muhammed Bin Salman’ın 2019 yılında, Anthony Joshua ile Andy Ruiz arasındaki boks maçını ülkesine taşıma çabasının ve bunun karşılığında 50 milyon dolar harcamasının altında iktidarın “2030 vizyonu çerçevesinde ülkenin çöl devleti, toplumun da muhafazakâr olduğu algısını düzeltmek” için finansal gücünü devreye sokmuş olması yatıyordu.
Rakip Katar’ın sözcüsü Hamed Al Tani’nin “spor dünyada herkese ulaşmak için en iyi araç; biz de bu aracı kullanıyoruz” demesi ise Katar’ın spora yaklaşımını pragmatik bir şekilde kullanmasını çok iyi özetliyor.
Bu pragmatik yaklaşımlar, Körfez ülkeleri arasında bir ‘spor gerilimi’ yaratacak cinsten ve burada bir himayecilik yarışı sürmeye aday…
Buna Körfez ülkelerinde yoğunlaşan bir ‘sportif paylaşım savaşı’ demek de olanaklı.
Devam edersek, Katar sermayesi, 2022 Dünya Kupası için de benzer şeyler düşünüyor ve ülkelerinde yapılacak bu organizasyonun spekülasyonların ötesinde ‘benzersiz’ olacağını söylüyor. Ancak zaten ilk kez kış aylarında yapılacak olan bir kupanın benzersiz olacağı açık değil mi?
İlk kez bir Dünya şampiyonası “Katar için” kış aylarında düzenleniyor.
Dahası da var.
Katar ve FIFA işbirliği, gelecek sene Arap ülkelerinin katılacağı bir futbol şampiyonası düzenlemenin yolunu arıyor. 1-18 Aralık 2021 için takvime konulan bu turnuva, 2022 Dünya Kupası öncesinde küçük bir ‘antrenman’ tadında olacağa benziyor.
Ya Türkiye?
BeIn Sports’un saltanatının sürdüğü yerlerden birisi olan ülkemizde Katar sermayesinin onay vermediği bir karar alınamıyor. Herkesin Katar için seferber olduğu ortadayken, Süper Kupa maçının Katar’da oynatılması ile futbolumuz başka bir seviyeye çıkacak!
Katar’ın futbola ve genel olarak spora destek olduğu iddiasındakilerin ise unuttukları bir şey var. Neden kimse Katar halkının ne kadarının spor yapabildiğinden, spora erişebildiğinden bahsetmiyor?
Çünkü temel kaygı, ekonomik akışın sağlanması ve Katar için de bunun bir güç ve imaj tazelemeye hizmet etmesi ile sınırlı. Özetle, spor yapabilme hakkı ne FIFA ve diğer kuruluşların ne de Katar sermayesinin umurunda.
Katar monarşisi, ülke hakkında var olan algıların yeniden üretileceği alanlar ve iyi imaj satın alacağı pazarlar arıyor.
Bu çıkışın rotası ise sporun içerisindeki dinamikler eli ve bundan nemalanmayı görev edinen ülke iktidarları ile çiziliyor.
Spor geçmişi sınırlı olan Katar’ın bir spor odağı haline gelme/getirilme çabasının temelinde işte bu hesap ve hedefler var.
Spor, günümüzde en önemli yumuşak güç araçlarından biri olarak sivriliyor ve Katar, sporda himayeciliğin aktörü durumunda.
Türkiye ise kimi zaman seyyar satıcı, kimi zaman da işbirliğinden vazgeçmeyen bir müşteriden ibaret…
İSMAİL SARP AYKURT / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder