7 Şubat 2021 Pazar

Ecevit'ten Erdoğan'a: Emeklilikte Yaşa Takılmanın 'dünden bugüne' hikayesi - HAKAN AYDIN / SOL

 EYT, işçi sınıfıdır. 'Mezarda emeklilik' artık geçerli hale gelmişken mücadeleye konulan 'siyaset üstülük tezi' güç kaybına neden olmaktadır.


4447 sayılı Kanun'un1 yasalaşma süreci, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in imzasıyla TBMM’ne sunulan İşsizlik Sigortası Kanunu tasarısıyla başladı. 12 Temmuz 1999 günü Meclis’e sunulan kanun tasarısının gerekçesinde; “sosyal güvenlik sistemlerinin bütün dünyada sıkıntılar yaşadığı ve reform ihtiyacının her ülkenin gündemini işgal ettiği” belirtiliyordu. 17 Ağustos 1999’da gerçekleşen İzmit Depremi’nin emekçiler adına yarattığı yıkım bile tasarının kanunlaşmasını durduramamıştı. Bu kanun, IMF’nin Türkiye’ye destek sunmasının şartlarından sadece birisiydi.

Kanun; 8 Eylül 1999’da yürürlüğe girdiğinde; emekli edilme yaşı kadınlarda 58’e, erkeklerde 60’a çıkarılıyordu. Prim sayısı ise 7 bin güne. O tarihte hâlâ sigortalı olanların emeklilik yaşları ve prim gün sayıları, ilk kez sigortalı olduğu tarihe dönülerek yeniden belirlenmiş, emeklilikleri ileriki tarihlere atılmıştı. “Kanunlar geçmişe yürütülemez” diye bir şey yoktu artık.

Anayasa Mahkemesi, 23 Şubat 2001 tarihinde kanunun yaş hadlerini onaylamış, yasanın geriye doğru işletilmesine itiraz etmemiş, "sigortalılık süresi yönünden yapılan kademeler arasında adil olmayan geçişlerin” düzeltilmesi için kısmi iptal yapmıştı. Özetle; “sigortalılık süresi 10 yıldan az olan kadın ile sigortalılık süresi 15 yıldan az olan erkek 1 günlük sigortalı ile aynı kademeye sokulmuş, onları da kademelendirin” diyordu. Kademelendirmedeki düzensizliğin sosyal devlet ilkesine aykırı olduğunu da gerekçesinde belirtiyordu.2

Kim, ne dedi?

Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği ilgili maddelerinin görüşmesi 22 Mayıs 2002 tarihinde, TBMM’nin 103. birleşiminde yapıldı, daha sonraki küçük müdahaleleri saymazsak bugünkü halini aldı.

TBMM’nin o günkü görüşmelerinde; kanunun savunusunu yapanlar ile muhalefet edenlere geçerken göz atalım:

Yasayı savunanlar arasında, öncelikle MHP’li Yaşar Okuyan var. Başlangıçta, yasa teklifinin altında Bülent Ecevit’in imzası olsa da mimarlığını kendisi üstlenir. Okuyan; sigortalıların, geleceğe savrulan emekliliklerinin kademelendirilmesinde gelinen son hali savunmakta, ivedilikle meclisten geçmesini istemektedir. Meclis “aktüeryal denge” kavramıyla onun sayesinde tanışmıştır. Aktüeryal denge; emeklilerin, çalışanların primleriyle finanse edilmesi yöntemini tarifler. SSK, kaynak aktarımlarına rağmen Cumhuriyetin 100. yılında emekli maaşlarını ödeyemez duruma gelecektir. Yasanın kabul edilmesi sürecinde, “SSK batıyor” açıklamasını Yaşar Okuyan yüklenmiş.   

Sonra DSP’li Masum Türker var. Türker; “Şimdi bu konu da hemen tartışma konusu yapılabilir; bu kadar yaşlı emeklilik olabilir mi? Türkiye'nin bugünkü koşulları içinde, Avrupa ya da Batılı ülkeler normlarına baktığımız zaman, belirli bir yakınlaşma noktasındayız. Hatta kimi Batılı ülkelerin altındaki bir yaş haddiyle de emekliliği düzenlemiş bulunuyoruz... Örneğin, bugün Almanya'da 60 üstü olan yaş haddinde, 59 ya da 60 yaş civarında emekli olunması için çeşitli özendirici önlemler gelmektedir.”  Yasanın “Avrupa bizi kıskanıyor!” kısmı da Masum Türker’deymiş.

Yasaya muhalefet eden de var!

Çiçeği burnunda AKP’nin Saadet Partisinden transferlerle oluşturduğu muhalefet grubundan Mahfuz Güler var, örneğin. Güler; "Bu tasarı, Türkiye şartlarına uygun bir tasarı değil. Çalışanların hizmet sürelerine ilişkin yapılan kademelendirmede keyfî düzenlemeler var. Yıllarını vermiş memurun, işçinin, Bağ-Kur’lunun mağduriyeti söz konusu. Bu mağduriyetlerin giderilmesi gerekli" derken, AKP’nin Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün, “Değerli arkadaşlar, tabiî, bir defa, bu 58-60 yaş meselesi yanlıştır, doğru değildir; yani, bu, mezarda emekliliktir. Bunun doğru olanı, önceki tartışmalarda da söylenildi, 50-55 yaştır; ortalaması budur ve böyle olması gerekirdi” diyor.

Meclis tutanakları ortada, hepsi orada yazıyor.3

3 Kasım 2002 erken seçimlerinde; DSP-ANAP-MHP hükümeti, Dünya Bankası’ndan “atanmış” Kemal Derviş’in4 Ekonomik Programı’nı 2002 yılından itibaren “Acil Eylem Planı” kabul eden AKP’nin işini kolaylaştıran bir yasa yaparak iktidarı terk etti. Adına “Sosyal Güvenlik Reformu” dedikleri bu yasa; 24 Ocak 1980 kararlarına dayanan, kamu kazanımlarını sermayeye açma, kamu kurumlarını sermayenin lehine düzenleme amacına bağlı olarak çıkarılan onlarca yasadan sadece biri olarak emekçileri de sermayenin köleliğine hazırlıyordu.

Bu yasanın, emekliliklerini “sosyal devlet ilkesinin” uygun gördüğü kadar uzaklara savurduğu sigortalı kadın ve erkek emekçiler daha sonra “Emeklilikte Yaşa Takılanlar” olarak adlandıracaktı.

EYT ne yapıyor?

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR), Ekim ayında yayınladığı “Türkiye'de Emeklilerin Durumu ve EYT Gerçeği” başlıklı rapora göre6; 4447 sayılı kanundan 4 milyon 600 bin kişi etkilendi, bu kişilerden 1 milyona yakını ağırlıklı olarak son on yıl içerisinde kanunun eski haline göre emeklilik süresini doldurdu. EYT’ı dernekleşmeye götüren süreç böylece başlamış oldu.

EYT, 2015 yılından itibaren bir araya gelmeye yönelik adımlar atmaya başladı. 17 Haziran 2019 tarihli son tüzük onayı ile ilk EYT derneğinin kuruluşu gerçekleştirildi: EMEKLİLİKTE YAŞA TAKILANLAR SOSYAL YARDIMLAŞMA ve DAYANIŞMA DERNEĞİ (EYT-SYDD). Dernek; geçtiğimiz günlerde de konfederasyon kurma sayısına ulaşmak üzere olduğunu açıkladı.

EYT-SYDD amacını şöyle açıklıyor: “4447 sayılı kanunla emeklilik hakları elinden alınanları bir araya getirmek, sosyal güvenlik uygulamasından kaynaklı hak kayıplarının savunusunu yapmak, üyelerine hukuki yardım ve psikolojik destek sunmak, toplantılar ve izinli gösteri yapmak, benzer derneklerle işbirliği yapmak. TBMM’nde grubu bulunan siyasi partilerle Kanunun yeniden düzenlenmesi konularında görüşmeler ve teklifler sunulması için çalışmalarda bulunmak.” Vizyonunu da “Emeklilikte yaş engeline takılan tüm çalışanların gelecekte rahat ve huzurlu bir hayat sürebilmeleri için tüm gücümüzle, kırmadan, dökmeden, incitmeden, siyaset üstü, ilkeli ve akılcı bir yönetimle hak arayışımızı çeşitli etkinliklerle duyurmak” olarak belirtiyor.7

Emeklilik hakkının en temel insan haklarından biri olması ve kaybedilen bu hakkın ancak örgütlü bir mücadele ile geri alınabileceğini düşünmek tartışmasız doğru ve ileri bir hamledir. Diğer yandan; EYT-SYDD tüzüğünün amaç bölümü okunduğunda ve belirtilen vizyona bakıldığında, emekçilerin bu ileri hamlesinin belirli zaafları da bünyesinde taşıdığı görülüyor.    

Dernek tüzüğündeki amaç başlığında belirtilen sosyal güvenlik kurumu yasaları; 4447 sayılı kanunda olduğu gibi işçi sınıfının mücadele yeteneğinin zayıf düştüğü dönemlerde, siyasi iktidarlar tarafından ve sermaye sınıfının çıkarlarına uygun şekilde biçimlendiriliyor. Yukarıda kanunun kesinleştirildiği meclis görüşmeleri örneklerinde ya da iş bu yazının ekinde bulunan ilgili meclis tutanağında görüleceği gibi emekçilerin durumları ya da çıkarlarıyla herhangi bir ilgisi kurulmuyor. Dolayısıyla derneğin, faaliyetlerinde bu sınıf ilişkilerini görmezden gelerek kazanım elde etmesinin bir sınırı var.

Emeklilik yaşı tümden düşürülmeli

4447 sayılı kanunun geriye dönük uygulaması, işçi sınıfının edinilmiş haklarının geri alınmasıdır. Aynı kanunla getirilen yaş haddi, Türkiye’deki yaşam kalitesine göre yüksek tutulmuştur. Bunlar kabul edilemez, kanunun iptal talebi de kesinlikle savunulmalıdır. Diğer yandan; kanunun çıktığı tarihte, AKP, çiçeği burnunda bir muhalefettir ve kanunda belirtilen yaş haddinin beş yıl geriye çekilmesini savunmaktadır. Yaş haddinin beş yıl geriye çekilmesi bile kademelendirilmiş emeklilik haklarını etkileyecek, bugün mağduriyet yaşayan 1 milyona yakın kişinin çok büyük bir kısmının emekli olmasını sağlayacaktır. Ancak AKP iktidarı, o gün savunduklarını elinin tersiyle itmiş, üzerine, 31.05.2006 tarihinde 5510 sayılı kanunu çıkartarak5 kanun çıktığı tarihten sonra sigortalı olanlar için emeklilik tarihlerini ileriye doğru yeniden kademelendirmiştir. 5510 sayılı kanunda; nihai emeklilik yaşı 65’e kadar, prim ödeme gün sayısı da sigortalılık türüne göre 9000 güne kadar uzatılmıştır. Ek olarak; emekçiler, sağlıklı oldukları halde çalışma olanağı bulamazlarsa ve 5400 günü doldurmuşlarsa, emekli olacağı yaş kademesinin üzerine 3 yaş eklenerek ulaşılan yaşta yaşlılık maaşı alabileceklerdir. Sorun, işçi sınıfının tamamının ortak sorunu haline gelmiştir. Dernek, 4447 sayılı yasanın getirdiği haksızlığı giderme mücadelesi verirken, 5510 sayılı yasanın getirdiği genel emeklilik sorununu ve bağlı olarak emeklilik yaşının tümden düşürülmesi talebini ıskalamaktadır.

4447 sayılı yasanın Anayasa Mahkemesi tarafından düzeltilmesi istenen maddeleri 22.5.2002 tarihinde mecliste görüşülürken; iktidar partileri adına Yaşar Okuyan şunu söylüyor: “içinde bulunduğumuz 2002 yılında, bütçede sosyal güvenlik kuruluşlarının öngörülen açığı 7,9 katrilyondur.” Yeni para cinsinden 7,9 milyar TL oluyor. 2020 yılı için sosyal güvenlik kurumuna 50,1 milyar TL açık öngörülmüşken, ilk 7 ayda öngörülen açık aşılmış, yıl sonunda gerçekleşen açık rakamı ise hâlâ belirsizdir. Bu açığın sebebi liyakatsiz yönetimin beceriksiz uygulamaları olduğu gibi sosyal güvenlik sistemi içerisinden sermaye şirketlerine ve patronlara aktarılan teşvikler, ihale bedelleri, fiyatları şişirilmiş ilaç, malzeme ve cihaz fatura bedelleridir. Yani; sosyal güvenlik sisteminden sermaye sınıfına kaynak aktarılmasıdır. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kendisi 46 yaşında emekli olmasına ve hali hazırda ülkenin başında bulunmasına rağmen “40 yaşında, 50 yaşında emeklilik mi olur?” açıklamasının altında aranacak şey yaş hesaplamaları değil sermaye sınıfına aktarılmış ve aktarılacak paraların hesabıdır. Bu hesap; mümkünse emeklilik sisteminin tamamen kaldırılmasını, işçi sınıfının patronlarla karşı karşıya bırakılması planlarını da kapsamaktadır ki, BES (Bireysel Emeklilik Sigortası)’in alana sürülmesi bunun ürünüdür. Buradan işçi sınıfı lehine kaynak aktarılması, genişletilmiş bir mücadeleyi dayatmaktadır.   

Siyaset üstücülük güç kaybettiriyor

Dernek, Türkiye genelinde kanundan etkilenen ve emeklilikleri ötelenenleri bir araya getirerek bir toplam oluşturmayı, bu toplamın oy gücüyle de yasayı iptal ettirebileceğine yaslanan bir planlamaya sahip. Örgütlenmek için de TBMM’nde grubu bulunan partilerle görüşmek içinde bu plan işletilmeye çalışılıyor. Vizyonundaki “siyaset üstü” tanımlaması da buraya oturuyor. İşçi sınıfına, hali hazırda asgari ücret, esnek çalışma, işçi sağlığı vb. gibi onlarca alanda saldırılar yapılırken; “mezarda emeklilik” bir başka yasayla muhafaza altına alınmışken mücadeleye konulan “siyaset üstülük tezi” güç yitimine sebep oluyor.

Derneğin çizgisine göre; öncelikli muhatabı iktidar partisidir. 5510 sayılı kanunu çıkaran AKP’den, 4447 sayılı kanunun iptal edilmesi beklenmekte, benzer bir yaklaşım düzen muhalefetiyle de sürdürülmektedir. CHP, İYİP ya da HDP! Herhangi birinin iktidara gelmesi ya da iktidarda kalması ancak sermaye sınıfına sunacağı taahhütler ya da işbirliği garantisi ile mümkündür. İçinde bulunduğumuz kapitalist düzende; TBMM’de grubu bulunan partilerle istişarelerde EYT için verilen sözler koskoca bir yalandan ibaret olacaktır.

EYT-SYDD, bu gerçekliğin içerisinde; ülkenin çeşitli şehirlerinde dernek kuruluşlarını yönlendiriyor. İktidar partisiyle, meclis muhalefetiyle ve sendikalarla yer yer gizli, yer yer açık görüşmeler sürdürüyor. Görüşmelerinde de oy sayılarını pazarlık konusu olarak sunuyor. 2019 yılında dikkat çeken bir miting de gerçekleştirmişti. Yapılanlar EYT’da umut ve heyecan yaratıyor. Alınan ya da alınabilecek sözlere göre; söz alınan partiye oy vermek üzere hazırlık yapılıyor, yapılacak.      

EYT’ı bir araya getiren; emeğinden başka hiçbir geçim aracına sahip olmadan, döktüğü alın teri karşılığında aldığı ücretle yaşamını sürdüren ve geleceğini kurmak zorunda olanların emekliliğini kazanabilme umududur. EYT, işçi sınıfıdır. Emeklilikleri sermaye sınıfını doyurmaya çalışan siyasi iktidarlar tarafından gasp edilmiştir.

EYT, TBMM’nde grubu olan partiler nezdinden mücadelesine devam ederken aynı zamanda ait olduğu Türkiye işçi sınıfının genel emeklilik yaşının düşürülmesi mücadelesine de omuz vermelidir. Hak gaspı sermaye sınıfı tarafından yapılmıştır. Çalışma ve emeklilik hakkının insana yakışır şekilde güvence altına alındığı bir düzen için mücadele etmek, içerisinde tüm işçi taleplerini de barındıracaktır.

HAKAN AYDIN / SOL


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder