Bir içişleri bakanı düşünün…
Ülkede salgın zirve yapmışken genelge yayımlasın. O genelgenin “zorunlu haller” bölümünde şu yazsın:
“Kendisi veya eşinin, vefat eden birinci derece yakınının ya da kardeşinin cenazesine katılmak için veya cenaze nakil işlemine refakat edecek olan (en fazla 8 kişi)”
Bir Diyanet düşünün…
Salgın nedeniyle milletin cenazesini, vakit ezanı bile okunmadan, üç beş kişiyle, “bekleme yapmadan” kıldırsın. Her ramazanda cemaatle kılınan teravih namazları için “bu yıl evde eda edilecek” kararı versin.
Sonra o Diyanet’in başkanı, binlerce kişiyi topladığı cenazede, namazı bizzat kendisi kıldırsın.
Bir vali düşünün…
Yönettiği kolluk, kamera görüntülerinden bile, kuralları ihlal edenlere ceza kessin. İsyan eden vatandaş azarlansın, hatta karşı çıktı diye gözaltına alınsın.
Sonra kendisi kameraların önüne geçip çatır çatır kısıtlamaları ihlal etsin, omuz omuza protokolde saf tutsun.
Bir “hoca”, bir “kanaat önderi” düşünün…
Söz konusu, hükümete destek fetvası vermek olunca, “Kısıtlamalara uymamak kul hakkına girer, Allah affetmez” desin.
Sıra “hatırlı olana” gelince, koştura koştura en önde “Allah affetmez” dediğini yapsın.
Paralel devlet, paralel din, paralel düzen diyorduk. Sözde savaş açmıştık. Sonra nasıl teslim olduk?
Öyle ki Yeni Şafak’ta gazetecilik yapan Taha Hüseyin Karagöz’ün haklı sorusunu gördüm:
“Cenaze başında Kuran yerine Risale-i Nur okumanın hükmü nedir? Merhuma Allah’ın kelamı mı, kulun kelamı mı ulaşır?”
Karagöz, Said Nursi’nin son vârisi Hüsnü Bayramoğlu’nun salı günü yolculanan tabutunun başında Risale-i Nur okuyan bir Nurcunun fotoğrafını paylaştı. “Münferit bir olay” diye itiraz edenlere karşı daha önce de Mustafa Sungur’un mezarında okunan Risaleler görüntüsüyle yanıt verdi.
Erdoğan taziye mesajı yayımlamadı
Biz Hüsnü Bayramoğlu’nun cenazesindeki kuralsızlığı eleştiriyorduk. Fakat Nurcu camiadan konuştuğum kişilerin gözü başka detaylardaydı.
Ne mi?
Daha önce anlatmıştım. Said Nursi ölmeden önce “sonrası için” bir vekâletname imzalamıştı. Şu yazıyordu:
“Yüz otuz parçadan mürekkep Risale-i Nur külliyatından Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şualar, Mesneviyi Nuriye, İşaratül İcaz, Lahika mektuplarımı ve sair Türkçe ve Arabi eserlerimden neşir ve muhafaza ve müdafaalarına ait her türlü haklarımı hususi hizmetkârlarım ve vârislerimden Tahiri, Sungur, Zübeyir, Ceylan, Hüsnü, Bayram ve talebelerimden Said Özdemir ve Ahmet Aytimur’a tevdi ediyorum.”
Vekiller birer birer vefat ederken son kalan Hüsnü Bayramoğlu idi. Onun da pazar gecesi koronadan ölümüyle, bir dönem daha kapanmış oldu.
Peki, Nurcu camianın gözüne takılan neydi?
Yakın dönemde vefat eden tarikat liderlerinin cenazelerine, koronaya rağmen eleştirileri göğüsleyip, başta Erdoğan olmak üzere, devlet erkânı geniş bir şekilde katılmıştı. Ancak Bayramoğlu’nun cenazesinde, Nurcuların elinde büyüyen Süleyman Soylu hariç, pek kritik isim yoktu. Bir kısmı tweet atmakla yetinmişti.
Üstelik …
Nurcuların “Fırıncı Abi” olarak andığı Mehmet Fırıncı, geçen ekim ayında vefat ettiğinde, Erdoğan bir taziye mesajı yayımlamıştı. Sosyal medyadan da paylaşmıştı. Anadolu Ajansı dahi bu mesajı kamuoyuna duyurmuştu. Bunun birçok örneği vardı.
Bayramoğlu’nun cenazesinde okunan vasiyetinde “Erdoğan’ı ve hükümet’i destekleyin” çağrısı vardı ama.... Nurcu camiadan duyduklarımla, Erdoğan’ın sosyal medya hesabına baktım. Hüsnü Bayramoğlu için atılmış bir tweet, yayımlanmış bir taziye mesajı bulamadım.
Oysa geçen ocak ayında, Hüsnü Bayramoğlu, Erdoğan ile telefon konuşmasının görüntüsünü, sosyal medya hesabından paylaşmıştı. Bir insan, bir telefon konuşmasını neden kameraya alır? Neden bunu yayımlar? “Bakın Cumhurbaşkanı’yla görüşebiliyorum” demek için mi? Yanıtını bilmiyorum ama Bayramoğlu, o konuşmada, Erdoğan’dan randevu talep etmişti. “Nurcu kulisler”de konuşulanlara göre bir zamanlar Saray’da ağırlanan Bayramoğlu’nun o talebi de gerçekleşmedi.
Bir ayrıntı daha var. Örneğin Mehmet Fırıncı Cumhurbaşkanlığı kararıyla, özel izinle Eyüp Sultan Camisi Haziresi’ne defnedilmişti. Bayramoğlu için bu yapılmadı. Açıklanan vasiyetine göre kendisi de Zübeyir Gündüzalp, Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin’in de olduğu Eyüp Sultan Kabristanı’na defnedilmeyi istemişti. Yani herkese açık mezarlığa gömülmek kendi talebiydi.
Yine de oluşan mesafe dikkat çekti.
FETÖ’yü meşrulaştırmıştı
Ne garip, Diyanet İşleri Başkanı da İçişleri Bakanı da tabutun başında beklerken Bayramoğlu’nun kendisinden sonra Nur Cemaati’ni emanet ettiği Rıza Derindağ konuşma yapıyordu. Cemaatin protokolü devletin önüne geçiyordu.
Yaşamının özetine bakıldığında “Said-i Nursi’nin şoförü” olarak anılan bir kişi. “Hiçbir ilmi eğitimi” olmadığı halde Said Nursi’nin Risalelerini ezberlemekle, Nursi ile yoldaşlık etmekle kutsanan bir şahıs. Fethullah Gülen’i Nurculuk Dairesi’ne imzaladığı mutabakatla dahil eden, yıllarca sırtını okşayan, Gülen eleştirildiğinde Said Nursi’nin talebesi olarak “Gülen Nurcudur” diye bildiri yazan bir vâris. FETÖ lideri gözden düşünce “biz varız” diye öne çıkan, Ayasofya açılışında Genelkurmay Başkanı’yla fotoğraf çektiren, İçişleri Bakanı’na şemsiye tutturan, Saray’da Cumhurbaşkanı tarafından ağırlanan, Milli Savunma Bakanı’yla poz veren bir cemaat lideri. Said Nursi’nin “Ayasofya’nın açılmasını ben göremeyeceğim Hüsnü görecek, ben kabrimden seyredeceğim” dediğini iddia ederek keramet uyduran, kendini de merkeze koyan bir kariyer sahibi. Diyanet’in gayri resmi Tarikatlar Raporu’nda bile eleştirilen, Said Nursi’yi “ahir zamanda beklenen ve özel görevlendirilen bir zat” olarak takdim eden, kendisini de onun vârisi olarak en öne yerleştiren inancın savunucusu. Devleti yönetenlerin hürmetini Nurculuk içindeki post kavgasında güç kazanmaya tahvil eden, bu sayede FETÖ’den soruşturulan bazı isimleri hüsnü şehadet ile temize çıkaran, KHK ile kapatılan kimi dernekleri açtıran güçlü insan.
Hüsnü Bayramoğlu bu dünyadan göçtü gitti. Ardında Nurculuğun Meşveretçiler kolunu yönetecek 16 kişilik bir “ağabeyler konseyi” bıraktı. Bu yazıyı yazarken takipçileri sosyal medyada müritlerini uçurmaya devam ediyordu. Zira bazıları, koronadan ölen Bayramoğlu’nun aşı olduğunu hatırlatıyor, gece odasına doktor kılığında gizlice giren bir ismin onu öldürdüğünü iddia ediyorlardı. Bayramoğlu’nun adının başına “şehit” ifadesi eklenmişti. Nurculuk efsaneleri büyümeye, yürümeye devam ediyordu. Hüsnü Bayramoğlu’nun vefatının hemen ardından, onun hedefindeki Tahşiyeciler Grubu’na kurulan kumpasın Yargıtay tarafından onanması da “Tanrı’nın sopası” ya da “tesadüfi” olarak kayda düştü.
İnsanlık ve elbette onun değerleri bir hastalıkla sınanıyor. Güneş batmayan imparatorluğun prensinin tabutu bile yurttaşlarına saygıdan 30 kişiyle kaldırılıyor. “Kendine Müslüman”ların “paralel inancı”nı, Hüsnü Bayramoğlu’nun cenazesinden bahsetmeden nasıl anlatabilirdik?
Barış Terkoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder