1 Mayıs 2021 Cumartesi

Dünyada 1 Mayıs: Ancak, bu böyle gitmez…- Elif GÖRGÜ İstanbul / Evrensel


 

Uluslararası mücadele gününü ikinci kez salgın koşullarında kutlayacak olan dünya işçileri 1 Mayıs’ı böyle karşılıyor: Birbirlerinin oksijeni ve kanı olarak.

Hindistan Demokratik Avukatlar Birliği üyesi, işçilere avukatlık yapan bir arkadaşıma ulaşmaya çalışıyorum günlerdir. Ülkesindeki durumu ve 1 Mayıs’ta ne yapacaklarını sormak, yaşananları bir de ondan duymak istiyorum. Günler sonra yanıt geliyor: “Son birkaç gündür bir arkadaşım için oksijen ve kan bulmakla meşguldüm. Dün de bir başkası için kan verdim. Birçok arkadaşım öldü. Delhi’de büyük bir panik var.”

İşte emekçi sınıflar 1 Mayıs’ı böyle karşılıyor: Birbirlerinin oksijeni ve kanı olarak...

Sadece Hindistan’da yaşananlar bile, bir avuç zengin ve onların yöneticileri için dünyanın ne hale getirildiğini ve milyarlarca insana dayatılan yaşamın bir ölüm kalım mücadelesine dönüştürüldüğü gerçeğini netleştirmiş durumda. Aşısı çoktan bulunmuş bir hastalık nedeniyle hâlâ acı çektirilen ve dünyanın dört bir yanında her gün kitlesel olarak ölen binlerce insan...

Bu koşullardaki ikinci 1 Mayıs’tayız… Hindistan’dan başlayarak farklı kıtalardan ülkelerdeki sendikacılar, işçiler ve siyasi örgütlere ulaşarak 1 Mayıs 2021’de dünya işçi sınıfının durumunun bir resmini çekmeye çalıştık.

Geçen seneye oranla sokaklar daha dolu olacak görünüyor ve temel taleplerin ortaklığı dikkat çekiyor: Ekmek, aşı, güvenceli iş, pandemi bahanesiyle hak gasplarının durması ve özgürlük…

HİNDİSTAN: YAŞAMAK İÇİN 1 MAYIS

Hindistan’da temel talep insanları hayatta tutmak! Ülkede sağcı ve Hindu milliyetçisi Naredna Modi Hükümeti iktidarda. Hindistan’ın en büyük sendikası Hindistan İşçi Sendikaları Merkezi (CITU), diğer sendikalarla oluşturduğu “Ortak Platform” ile yaptığı 28 Nisan tarihli açıklamada şöyle diyor: “Bu ikinci kovid dalgasının ülke çapındaki endişe verici dalgalanması, insanların hayatlarını, özellikle de çalışan insanları tamamen tehlikeye attı. Günlük enfeksiyon sayısı şimdiden 300 bini geçti ve önümüzdeki günlerde daha da artacağı tahmin ediliyor. Günlük ölümlerin sayısı da arttı. Temel altyapı, oksijen, hastane yatakları ve gerekli ilaçların bulunmamasından kaynaklanan ölümlerin önemli bir kısmı önlenebilirdi.”

Açıklamada 1 Mayıs yürüyüşlerinin ve 15 Mayıs’a kadar herhangi bir gösterinin yasaklanmış olması eleştiriliyor.

Ayrıca aşılama yetersiz kalırken Modi Hükümetinin aşıları piyasaya açarak parayla satılması planına da tepki gösteriliyor: “Aşı ve pandemi yönetiminin diğer temel bileşenleri üzerindeki bu şirket yanlısı deregülasyon, Remdesivir ve oksijen gibi temel ilaçların halihazırda devam eden istiflenmesi ve kara borsaya düşmesi durumunu kolaylaştıracak. Aşının yüksek fiyatını karşılayamayan halkımızın ezici çoğunluğu aşılamadan dışlanacak. Dışlama politikaları artık merkezi hükümetin alametifarikası haline geldi.”

Açıklama Hindistan işçi ve emekçilerini 1 Mayıs’ı ülke çapında talepler etrafında kutlamaya çağırırken, talepler ise özetle şöyle sıralanıyor: Ayrımcı aşı politikasının iptali, aşı üretiminin hızlandırılması, ücretsiz aşılama, ücretsiz oksijen tedariki, hastanelerin ihtiyaçlarının karşılanması, eksik sağlık personellerinin işe alımı, sağlık altyapısının güçlendirilmesi, sokağa çıkma yasağı gibi kısıtlamaların işten çıkarma ve maaş kesintisi olmaksızın tüm çalışanları kapsaması, konutlardan tahliyelerin yasaklanması; işçi karşıtı yeni Çalışma Yasası, Tarım ve Elektrik Yasalarının iptal edilmesi, özelleştirilmelerin durdurulması, gelir vergisi ödemeyen ailelere aylık 7 bin 500 rupi yardım ve on ay boyunca kişi başı 10 kg ücretsiz tahıl yardımı; kovid dışı hastaların etkin tedavisinin sağlanması, tüm sağlık çalışanlarına uygun koruma sağlanması.  

ŞİLİ: SAĞLIK GENEL GREVİ

Latin Amerika ülkelerinden Şili, büyük halk protestolarının ardından Pinochet diktatörlüğünden kalma anayasanın, kurucu meclis aracılığıyla seçilmesi sürecinde. Bu yüzden emekçi kesimlerin siyasi dikkatinin keskin olduğu bir dönemde 1 Mayıs’ı karşılıyor. 1 Mayıs’ın cumartesiye denk geldiği bu yıl Şili işçileri 30 Nisan’ı yani bugünü “sağlık genel grevi” ilan ettiler.

Saat farkı nedeniyle Türkiye’de 1 Mayıs’ı karşıladığımız saatlerde güney yarı kürede bulunan Şili’de işçiler iş bırakmış olacak. Şili’nin en büyük sendikası İşçi Sendikaları Birliği (CUT) çağrısıyla yapılan greve çok sayıda sendikal merkez de olumlu yanıt vermiş.

CUT’un internet sitesinde yayımlanan bilgilere göre, ülkenin farklı sektörlerinden kamu ve özel sektör işçileri, milyonlarca insanın yaşadığı krizi merkeze koyacak olan ‘genel sağlık grevi’ne desteklerini ve katılma çağrılarını videolar yayımlayarak duyurdular.

Genel grevin ana talepleri ise asgari ücretin en az 500 bin Şili dolarına yükseltilmesi, nüfusun yüzde 80’i için evrensel temel gelir sağlanması, zenginlere servet vergisi ve gıda fiyatlarına zamların dondurulması.

İSPANYA: ŞİMDİ SIRA BİZDE

İspanya da merkezi sendikaların 1 Mayıs’ı sokakta, işçilerin talepleriyle karşılayacağı ülkelerden. Ancak katılımın temsilcilerle sınırlı olması bekleniyor. Ülkenin büyük sendikal merkezleri CCOO ve UGT, “Şimdi sıra bizde” diyerek ve ülkedeki sosyal demokrat PSOE hükümetine artık işçi ve emekçilere verilen taahhütleri yerine getirmesinin zamanı olduğu vurgusuyla ortak 1 Mayıs çağrısı yaptı. Temel talepler olarak da ücret artışı, emeklilik yasası ve iş yasasındaki değişiklik planının iptal edilmesi ve kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi öne çıkarıldı. CCOO’nun (işçi merkezleri) internet sitesindeki açıklamada da, İspanya’da yoksulluğun arttığına vurgu yapılarak “Aşırı sağ popülizmin ağlarına düşmek istenmiyorsa, bu talepler kaçınılmaz bir siyasi ve sosyal programdır” vurgusu yapıldı.

İspanya’da iktidarı kaybeden merkez sağ parti Halk Partisi ve faşist parti VOX, pandemide kötüleşen yaşam ve çalışma koşullarını kendi gerici programlarına destek bulmak için kullanıyor. Mayıs ayında gerçekleşecek ve şu anda sağ partilerin yönetiminde olan Madrid Özerk Bölgesi seçim kampanyaları da bu açıdan siyasi bir kapışmaya sahne oluyor.

BURKİNA FASO: HEM SERMAYE HEM CİHATÇILAR SALDIRIYOR

Afrika’nın yoksul ama direniş tarihi zengin ülkelerinden Burkina Faso’yu, şu anda Fransa Bordeaux Üniversitesi Antropoloji bölümünde akademisyenlik yapan ve aynı zamanda belgesel yönetmeni olan Dragoss Ouédraogo’dan dinliyoruz:

Burkina Faso’da Eylem Birliği isimli büyük kolektif beş merkezi sendikal konfederasyonu ve bazı bağımsız sendikaları bir araya getiriyor. Burkina Faso’daki en büyük sendika merkezi CGBT ve devrimci ve sınıf mücadelesi veren bir sendika.

Bu yıl da geçtiğimiz yıl olduğu gibi 1 Mayıs pandeminin yarattığı özel koşullarda kutlanıyor. Pandemi neoliberal sistemin başarısızlığını ve işçilerin, halkların ve gençliğin ekonomik/sosyal sorunlarını çözme kapasitesi olmadığını ortaya çıkardı. Burkina Faso’da sendikalar, pandeminin başından beri bazı talepler öne sürüyorlar: Kiraların askıya alınması, temel tüketim maddelerinin fiyatlarının düşürülmesi, kovid-19 testlerine erişim ve sağlık altyapısının iyileştirilmesi.

Pandeminin yanı sıra, ulusal durumu dramatik sonuçları olan terörist saldırıların artması da etkiliyor: Çok sayıda kurban, köylerini terk etmek zorunda kalan insanlar ve hükümetin bu vesileyle demokratik ve sendikal haklara saldırması…

Burada bir parantez açarak bu saldırıların ağırlıklı olarak, el Kaide bağlantılı cihatçı gruplar tarafından gerçekleştirildiğini belirtelim.

Ouédraogo devam ediyor: Terör saldırıları asıl olarak Sahel bölgesinde, doğu, kuzey ve merkez kuzeyde meydana geliyor. Hükümet, halkların güvenliği için önlem almıyor. Kırsal alanlardaki çoğu köy boşalmış durumda ve göç eden insanların evleri, yiyecekleri, içme suları yok; çocuklar sağlık ve eğitim sorunları yaşıyor.

Öte yandan hükümet, demokratik haklar ve sendikal haklar alanında, gösterileri ve mitingleri yasaklıyor, halbuki işçiler hareket halindeler. İktidar, yasaları özel şirketler lehine değiştirmeye çalışıyor. Ulusal Meclis de ifade özgürlüğünü bası altına almak için ceza yasasında düzenlenmeler yapıyor. İşçilerin sendikalaşma haklarına yönelik saldırılar gündemde.

Geçtiğimiz aylar, çeşitli ekonomik, sosyal alanlarda mücadeleler gördü. Sendikalar kamu ve özel sektör işçilerini güçlü bir birlik kurmaya ve hakları için savaşmaya çağırdılar.

İTALYA: BİRLEŞMEK ZORUNDAYIZ

İtalya’ta 1 Mayıs’ı karşılarken ülkenin ve işçilerin durumuna dair bilgileri Komünist Platformdan alıyoruz:

Ülkede şu ana kadar 4 milyonun üzerinde kovid-19 vakası görüldü ve yaşamını yitirenlerin sayısı da 120 bini aştı. Bu süreçte, on yıllarca süren neoliberal uygulamalarla durumları kötüleşmiş ve pandemiyle dolmuş hastanelerde tedavi edilemeyen diğer hastalıklar yüzünden de birçok insan ölüyor. Yakın zamanda Draghi Hükümeti, patronların baskısıyla, kitlesel bir aşı kampanyası yürütmeden birçok hizmet alanını yeniden açtı. Sonuçlarını şimdiden tahmin etmek zor değil.  

Bu yıl 1 Mayıs’ta sınırlı sayıda gösteri gerçekleştirilecek. Pandemi gerekçesiyle sendikal liderler sembolik meydanlarda üç delegasyonla açıklama yapacaklar ve bir de konser gerçekleştirilecek ancak işçilerin geniş katılımı olmayacak.

Bazı kasabalarda, özellikle Bologna’da küçük gösteriler olabilir.

İtalya’da genel olarak işçi sınıfının durumu zorlaştı. Geçen yıl boyunca yaklaşık 500 bin işçi işini kaybetti. Özellikle kadınlar ve genç işçiler. İşsizlik giderek artıyor ve ekonomik bir iyileşme belirtisi de görünmüyor. Güçlü tekelleri besleyebilmek için kamu borcu derinleştikçe derinleşiyor.

Haziran sonunda büyük fabrikalarda işten çıkarmanın geçici olarak askıya alınması uygulaması sona erecek ve yöneticiler yeni bir toplu işten çıkarma dalgasına hazırlanıyor. Öte yandan işçilerin yüzde 80’i yeni toplu sözleşme imzalayamadılar. Esnek çalışma, güvencesizlik, iş saatlerinin uzaması ve adaletsizlikler kural olmuş durumda. İtalya’da eski yoksullara 1 milyon yeni yoksul eklendi. Hükümetin işçilerin mücadelesine yönelik baskısı güçlü, bunu “sosyal barışı” korumak adına ve sendikal bürokrasinin desteği ile yapıyor.

Draghi Hükümeti bir eliyle milyarları, tekellere aktarsınlar diye AB’nin “iyileştirme planı”na verirken diğer eliyle emekli maaşlarına yönelik karşı reformlar hazırlıyor.

İşçiler içinde bir belirsizlik atmosferi hakim, burjuva kurumlarına ve partilerine karşı hayal kırıklığı ve güvensizlik, kapitalistlere ve milyarderlere karşı öfke hakim. İşçilerin temel talepleri ise işten atılmalara son verilmesi, düzenli iş ve ücretlerin artması. İşyerlerinde, okullarda, toplu ulaşımda vs. sağlık ve güvenliğin sağlanması. İşçi haklarından ve özgürlüklerden ellerin çekilmesi ve polis devletine dönüşmeye hayır!

Ayrıca askeri harcamaların düşürülmesi, kamu sağlık sistemine, eğitim ve kamu hizmetlerine kaynak ayrılması da talepler arasında. Biz de bu talepleri destekliyoruz ve krizin, pandeminin ve borçların patronlar, bankacılar ve zenginler tarafından ödenmesini istiyoruz.  Sınıf mücadelesinin yükselmesi uzak değil. Biz de mali oligarşinin ulusal birlik hükümetine karşı işçilerin birleşik cephesini kurmak için çalışıyoruz.

Pandemi, kapitalist-emperyalist sistemin gerçek yüzünü gösteriyor. Hâlâ eksik olan şey, işçi sınıfını ve müttefiklerini, tüm sorunlarının gerçek nedeni olan bu çürümüş sisteme karşı birleştirmek ve bağımsız olarak örgütlemek, insan toplumunun yeni ve daha yüksek aşamasını fethetmektir. Bu hedefle 1 Mayıs’ı kutlayacağız.

YUNANİSTAN: NORMALLEŞME DEĞİL, SÖMÜRÜ VE BARBARLIK

Yunanistan işçi sınıfı geçtiğimiz yıl da sokakları boş bırakmamıştı. Bu yıl da 1 Mayıs’ta eylemlerin beklendiği ülkelerden biri. Ülkede üniversitelere polis gücü yerleştirilmesine ve pandemi döneminde dikkat çeken polis şiddetine karşı yakın zamanda da oldukça kitlesel eylemler olmuş, hükümet kampüse polis kararını şimdilik ertelemek zorunda kalmıştı. Ayrıca sendikalar 6-7 Mayıs için de, mecliste görüşülen emeklilik ve vergi yasası değişikliklerine karşı genel grev ilan etti.

Yunanistan’dan bilgileri OSY-OASA Çalışanları Sendikası Üyesi, Atina’da Toplu Taşıma İşçisi Stavros Manikas’tan alıyoruz. Manikas aynı zamanda bir komünist işçi.

Özellikle salgının üzerinden 1 yılı aşkın geçen sürenin ardından, işçi sınıfına karşı sermaye sınıfının yeni ve büyük saldırılarının gündemde olduğunu belirten Manikas önümüzdeki süreci bir dönüm noktası olarak görüyor, “Bizim cevabımız gelişmeleri ve geleceğimizi mühürleyecek. Ya kapitalistler krizlerinin üstesinden gelmek için emek karşıtı yeni kesintiler uygulayacaklar ya da işçi sınıfının güçleri ve halk karşı duracak ve kapitalizmin devrimci yıkılışını harekete geçirecekler”

Yunanistan özelinde bu 1 Mayıs’ta öne çıkan talepler ise “Ekmek, sağlık, eğitim ve özgürlük”. Yanı sıra Yeni Demokrasi (ND) hükümetinin ve kapitalistlerin saldırılarını püstürtmek ve “Salgının faturasını halk değil sermaye ödesin”.

Acil talepler açısından da ücret ve emekli maaşlarının yükseltilmesi, iş saatlerinin 5 gün 30 saate düşürülmesi, herkes için kalıcı ve güvenceli iş, işsizlerin korunması olarak özetliyor:

“Mesaj açıktır: ‘Normalleşme’ yok, hiç olmadı sadece sömürü ve barbarlık var ve sermaye iktidarının yıkılması ve komünist kurtuluş tek yoldur. Geleceğimizi dünyayı değiştirerek fethedebiliriz! Yoldaş işçiler, komşu ülkeden ve dünyanın her ülkesinden kardeşler: Aynı acılara sahibiz ama aynı umutlara da sahibiz…”

MEKSİKA: SOKAKLARI KURTARMANIN ZAMANI GELDİ

Meksika hem sanayi hem tarım işçilerinin oldukça yoğun olduğu bir Latin Amerika ülkesi. Aynı zamanda göçmen işçilerin geçiş güzergahı. Ülkede uzun yılların ardından iktidara gelen sosyal demokrat Lopez Obrador Hükümeti ise işçilerin ve yoksulların yaşam koşullarında temel bir değişiklik sağlamış değil. Pandemi bu koşulları her yerde olduğu gibi Meksika’da da yoğunlaştırdı. Devrimci Halk Cephesi (FPR) yöneticilerinden Elizabeth Mujica’dan alıyoruz bilgileri:

Meksika’da 2020’de 12 milyon kişi işten atıldı. Geçtiğimiz eylül ayında Meksika, dünyada en çok sağlık emekçisinin salgından öldüğü ülkeydi (şu anda Brezilya). Meksika için bu yıl seçim yılı. Haziran ayında federal meclis ve eyalet meclisleri için seçimler yapılacak. Seçim atmosferi sendikaların 1 Mayıs’a yaklaşımını da etkiliyor.

Telekomünikasyon işçileri sendikası gibi büyük sendikalar, Meksika Ulusal İşçiler Birliği (UNTM), taşeronlaştırma ve telefon hizmetlerinin dünyanın en zenginlerinden Carlos Slim’in şirketlerine satılması gibi sorunlara karşı mücadele için mitingler düzenledi ancak 1 Mayıs için sanal eylemler açıkladı.

Meksika İşçileri Yeni Merkezi (NCTM) ve Meksika Elektrik İşçileri Sendikası ile birlikte son on yıldır her ayın 11’inde işten atılanların geri alınması, sağlık hizmetinin garanti altına alınması gibi taleplerle eylem yapıyor ve taşeronlaştırmaya karşı da imza kampanyası yürütüyorlar. Başkent Meksiko’daki yürüyüşe onlar da katılacaklar ancak diğer 31 eyaletteki eylemlere katılmıyorlar.

Sosyal hareketler; öğretmenler, öğrenci sendikaları, çok sayıda sendika da başkentin Bağımsızlık Meydanı’ndaki yürüyüşte olacaklar.

ABD sınırında, genelde Kuzey Amerika’ya üretim yapan sanayi bölgesi Matamoros’ta işçiler seçimlere yoğunlaşmış durumdalar. Belediye başkanlığı, yerel yönetimlerde çeşitli pozisyonlar için işçi adaylar çıkardılar. Devlet Başkanı Andras Manuel Lopez Obrador’un sosyal demokrat partisi Morena ile ittifak yapıyorlar. Matamoros işçileri de 1 Mayıs günü kent meydanında miting yapacaklar.

Ayrıca Devrimci Halk Cephesinin çağrısıyla birçok kentte de 1 Mayıs yürüyüşleri yapılacak.

Bu yılın öne çıkan talepleri ise sağlık, ekmek, eğitim, iş ve adalet. Ayrıca su ve elektrik enerjisinin temel insan hakları olarak tanınması. Doğu bölgelerinde toprakların yeniden dağıtılması. Yasada belirtildiği gibi 6 ay 1 günden fazla çalışmış olan geçici öğretmenlerin ve tüm eğitim emekçilerinin haklarının tanınması.

Özellikle pandemi öncesi öğretmen grevlerine sahne olan Chiapas eyaletinde ise 1 Mayıs’ta sabah 8’den itibaren sekiz stratejik noktada yollar bloke edilecek. Bu eylemlerin çağrısını Eğitim Emekçileri Ulusal Koordinatörlüğü (CNTE) isimli öğretmen örgütü yapıyor.  Burada temel talep öğretmen sendikası CNTE ile hükümet arasındaki müzakere masasının yeniden kurulması. Eğitim reformunun iptal edilmesi.

Devrimci Halk Cephesi FPR’nin 1 Mayıs çağrısında ise ülkede bir yıl önce sağlık OHAL’i ilan edildiği hatırlatarak, kovidin yoğun yayılımı ile birlikte bu süreçte sosyal mücadelede düşüş yaşandığına dikkat çekiliyor. “Bir yıl sonra bugün söyleyebiliriz ki, sağlık acil durumunun henüz aşılmadığı doğru olsa da sokakları ve meydanları kurtarmanın zamanı gelmiştir” denildi.

Elif GÖRGÜ İstanbul / Evrensel


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder