Prof. Dr. Oktar Türel, "Küresel Tarihçe, 1945-79" başlıklı yakın dönem iktisat tarihi analizini, son kitabında "Küresel İktisadi Tarihçe, 1980-2009" başlığıyla sürdürüyor.
Prof. Dr. Oktar Türel, 20. Yüzyılın ikinci yarısındaki "Kapitalizmin Altın Çağı" olarak adlandırılan dönemi merkezine alarak başlattığı "Küresel Tarihçe, 1945-79" başlıklı yakın dönem iktisat tarihi analizini, son kitabında "Küresel İktisadi Tarihçe, 1980-2009" başlığıyla sürdürüyor. (Her ikisi de Yordam Kitap'tan 2017 ve 2021 yıllarında yayınlandı).
İkinci kitapta "iktisadi tarihçe" ifadesinin seçilmesi, anlaşılacağı gibi, çok yüklü siyasal gelişmelerin olduğu bu dönemde "siyasal arka planın" kapsanmasındaki güçlüklerden kaynaklanmış. Her ne kadar Oktar hoca, her zamanki alçakgönüllüğüyle, "1980-2009 döneminde gerçekleşen ve dünya siyasetini derinden etkileyen gelişmeleri yeterince iyi kavrayamamış olmaktan kaygı duydum" (s. 15) gerekçesini ileri sürse de, zaman ve hacim sorunları olmasaydı bu güçlüklerin üstesinden de kolayca gelebileceğinden hiç kuşku duymazdık. "Hacim" sorunları demişken, mevcut haliyle bile büyük boy 477 sayfalık bir kitaptan söz ediyoruz!
Kaldı ki, " 'siyasal arka plan'ın yokluğuna rağmen, çalışmanın tümüne uluslararası siyasal iktisat yaklaşımının yön verdiğini söyleyebiliriz" (s.24) notunu düşmeyi de ihmal etmiyor Oktar hoca. Biz bir adım daha ileri götürebiliriz: Prof. Türel her iki kitabında da küresel iktisadi gelişmeleri eleştirel siyasal iktisat perspektifinden ele alarak ve inanılmaz genişlikte bir kaynakça kullanarak çok sayıda yaklaşıma, senteze, analize yer vererek irdeliyor. Bu bakımdan da Türkiye iktisat yazınında benzeri olmayan özgün bir çalışmaya karşılık geliyor. Türkiye'nin en seçkin iktisatçılarından olan, "kılı kırk yaran" titizliğiyle ve dile (burada Türkçe'ye) hâkimiyetiyle bilinen Prof. Türel, bu kitaplarıyla ayrıca meslekten iktisatçılar ve iktisat öğrencileri de dâhil olmak üzere geniş bir okur kitlesine kapsamlı bir "traité" sunmuş oluyor. (İki kitabın toplamı 826 sayfayı buluyor).Aslında Oktar hoca, "bu kitabın okurlarının (...) 'İktisada Giriş' derslerinin kazandırdığı düzeye yakın iktisat bilgisine sahip bulunduklarını varsaydım; aksi takdirde metin, içereceği çok sayıda açıklayıcı eklenti yüzünden daha güç okunur hale gelecekti" (s. 15) uyarısını da ihmal etmiyor. Aslında bu uyarı her iki kitabı için de geçerli sayılabilir, ama bir tane de biz ekleyelim: "Küresel İktisadi Tarihçe"den örnek verirsek, kitabı okumaya girişirken baştaki 6 sayfalık "Kısaltmalar" bölümüne bir ayraç koymayı unutmayın; meslekten iktisatçı olsanız bile sıklıkla işinize yarayacaktır! Bu arada kitabı parça parça okuma avantajı da var: Oktar hoca, "metnin dokuz bölümünden her birinin, ayrı bir deneme olarak okunmaya elverişli olduğunu" anımsatıyor... Bu anımsatma gerçekten yerinde.
***
"Küresel İktisadi Tarihçe", 1980-2009 döneminde geçerli olan neoliberalizmin küresel finansal mimarisini, kurumsal yapısını ("yönetişim" mekanizmasını); yaygın bir sanayisizleşmeyi (ve "erken sanayisizleşmeyi") içeren "sanayi" politikalarını; 1990'larda pekişen "Üçüncü Gıda Rejimi" güdümündeki tarım politikalarını ve "serbest piyasa çevreciliği" bağlamındaki neoliberal çevre politikalarını; Keynesgil Altın Çağ'a göre dönüşüm geçiren ticaret, talep ve bölüşüm politikalarını, kamu maliyesi ve sosyal yardım programlarını; gelir bölüşümü eşitsizliğini ve yeni biçimler alan yoksulluğu; "finansallaşma ve Neoliberal Çağ'ın finansal krizlerini" ve bütün bu yapısal değişmelerin Gelişmiş Ülkeler, Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) ve Yükselen Piyasa Ekonomileri ("Azgelişmiş Ülkeler" kategorisi, DB'na koşut olarak buharlaşmış!) gibi ülke grupları (hatta tekil ülkeler) ve bölgeler bakımından zaman içinde farklılaşmasını karşılaştırmalı olarak büyük bir bilgi, sentez ve yetkinlikle betimlemeye ve tahlile yöneliyor. Ele aldığı dönem bakımından elimizde ciddi bir veri ve yaklaşımlar envanteri oluşmasını da sağlıyor; bu da çalışmanın çok temel bir başvuru kitabı olma iddiası taşımasına yol açıyor.
Bu yazının sınırlılığı içinde sadece tek bir alt başlığa değinilecek olursa, sanayileşme-kalkınma politikalarının bu dönem içinde tekil ülke örneklerinde bile önemli dalgalanmalar gösteren seyrini, ABD, AB ve Japonya gibi gelişmiş ülke deneyimlerinde; Hong-Kong, Singapur, Tayvan ve G. Kore gibi Doğu Asya/"Kaplanlar"ın "Birinci Kuşağı" ve Malezya, Tayland, Endonezya ve Filipinler gibi "İkinci Kuşağı" örneklerinde; Hindistan'da ve özellikle de "özgün siyasal ve ekonomik şartları" olan Çin deneyiminde, hızlı bir yaklaşımla topluca izleme ve bir ilk kavrayışa ulaşma olanağı bulabilirsiniz (s. 173-203). Konuya ilişkin şu vurgular da Prof. Türel'e ait: "Ana akım iktisat söylemi, 1980'li ve 1990'lı yıllarda sanayi politikasını itibarsızlaştırmada epey etkili olmuştu. Ancak bu onyıllarda ana akım bilgeliğine meydan okuyarak "heteredoks" politikalar benimseyen GOÜ'nün daha hızlı gelişip sanayileştikleri somut bulgularla doğrulandı. (...) Tartışmanın tarafları kendi analitik çerçevelerinden kopmamakla birlikte, devletin ekonomik gelişme ve sanayileşme sürecinde etkili bir rol oynayabileceği ve sanayi politikalarının yararlı sonuçlar doğurabileceği üzerinde anlaştılar" (s.198).
Sonuç
Korkut hoca, "Bir Kitap: Küresel İktisadi Tarihçe, 1980-2009" yazısını (Sol Gazetesi, 30 Nisan 2021), "benzerine güç rastlanacak bu iki dev yapıt nedeniyle (Oktar Türel'e) teşekkür borçluyuz" cümlesiyle bitiriyordu. Gerçekten de yoğun emek ve bilgelik içeren bu başyapıtları dolayısıyla Oktar hocaya borçlandığımızı düşünmeliyiz.
Ama onun da okuyucusuna bir borcu kalmış gözüküyor: "Kuzey Atlantik Finansal Krizi (2007-9)'nin (...) sonrasında dünya artık bir başka dünyadır" (s.23) saptamasını yaptığına göre, ondan 2009 sonrasındaki dönemin ayrıntılı bir iktisadi analizini beklemek hakkımızdır. Bu konuda son onyıl içinde yazmış olduğu makaleler ve bildirilerle şimdiden bir hazırlığının olduğunu da biliyoruz. Ama Oktar hocanın efsanevi titizliğinde bunlar yeterli görülmeyecek ve yeni ve yorucu bir okuma-yazma serüveni kapıda bekleyecektir. Umarız kendinde bu gücü bulur ve bu seriyi bir "üçlemeye" dönüştürerek tamamlar. Biz, şimdilik, dört yıl arayla yayınladığı bu başyapıt niteliğindeki çalışmaları için "emeğine sağlık" diyerek bitirelim.
Oğuz Oyan / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder