24 Kasım 2021 Çarşamba

Giderayak ülkeyi ateşe attı - BİRGÜN

 Türk Lirası, tarihin en yıkıcı günlerinden birini yaşadı. TL, dolar karşısında bir günde yüzde 20’ye yakın değer kaybetti. Döviz büroları tabela kapattı. Ekonomistler yanlıştan acilen dönülmesi çağrısı yaptı. Erdoğan’ın konuşmasından sonra ülke adeta yangın yerine döndü. İktidar, seçimlerin 2023’te yapılacağını söylese de Prof. Dr. Günçavdı “Ekonomik sebeplerden dolayı erken seçim kaçınılmaz” dedi.

Türk Lirası serbest düşüşe devam ediyor. 

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmasının ardından Türk Lirası adeta yere çakılmaya başladı. 

Ülke ise panik halinde bir yangın yerine döndü. Önceki gün 11,37’den işlem gören dolar/TL dün gün içerisinde yüzde 17'ye ulaşan yükselişlerle 13 lirayı aşarken, avro/TL 14 liranın da üzerini gördü.

Erdoğan’ın pazartesi günü Kabine toplantısının ardından yaptığı konuşmada, "Kurdaki rekabet gücü yatırım, üretim ve istihdamda artışa yol açar" ifadelerini kullanması TL’deki değer kaybını hızlandırdı. 

Erdoğan’ın düşük faiz politikasını sürdüreceğinin sinyalini vermesinin ardından dolar dün 13,46’ya kadar çıkarak tarihi rekor seviyesini tazeledi. Eylülden bu yana 400 baz puan faiz indirimi yapan TCMB’nin indirimlere devam edeceği düşüncesi de TL’deki değer kaybının ana nedeni konumunda.

Gram altın, dolar/TL'deki yükselişle beraber rekor tazeleyerek 800 TL'ye dayandı. Sene başından bu yana yüzde 50'den fazla yükseliş kaydeden güvenli liman gram altın, bu seneye 450 TL civarında başlamıştı.


ÜRETİCİ-TÜKETİCİ DENGESİ BOZULDU

Kurdaki oynaklık hem üreticilerin hem de ticaretin dengesini bozdu. Dünya’ya konuşan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat, yüksek oynaklığın toptancıların ve hammaddecilerin fiyat vermesine engel olduğunu söylerken, kontratların çok zor yapılabildiği, vade konuşulmayıp peşin alışverişin zorunlu olduğu bir döneme girildiğini söyledi. Satıcının vadeli mal satarken, alış fiyatını bağlayamadığına dikkat çeken Fayat, “Böyle olunca sattığı malı bu kez daha pahalıya almak zorunda kalabiliyor. Sattığı malı yerine koyamama endişesi var. Oynaklık kaldığı sürece bu durum devam edecek” dedi. Konfeksiyon tarafında iç piyasada vadelerin normal zamanda 2-6 ay arasından olduğunu aktaran Fayat, “Şimdi bırakın 2 ayı, 2 gün bile tahammül edilemiyor. Emtia fiyatları bile dolar bazında ciddi artarken, TL ile uzun vadeli kontrat yapmak büyük bir risk. Herkes için öngörülemez bir dönemdeyiz” ifadelerini kullandı.

DÖVİZ BÜROLARI TABELA KAPATTI

Döviz büroları yaşanan kur şoku nedeniyle dün öğlen saatlerinde tabela kapatmak zorunda kaldı ve döviz satışını durdurdu.

 Habertürk’e konuşan bir döviz bürosu işletmecisi, "İstikrar olmadığı için tahtayı kapatmak zorunda kaldık. Ne müşteri ne biz mağdur olalım. Şu anda döviz satan yok, tedirginlik olduğu için herkes alım tarafında hareket ediyor. Piyasada çok fazla TL var. İnsanlar sürekli döviz almak istiyor" dedi.

Erdoğan konuşmasında ayrıca, "Yüksek faiz-düşük kur kısır döngüsü yerine yatırım, üretim, istihdam, ihracat odaklı ekonomi politikamızla ülkemiz için en doğru olanı yapmakta kararlıyız" dedi ve ekledi: “Ülkemizi bunca tuzaktan, badireden nasıl çıkardıysak Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu ekonomik Kurtuluş Savaşı'ndan da zaferle çıkartacağız."

TL’nin dolar karşısındaki değer kaybının yüzde 20’ye yaklaşmasının ardından Erdoğan, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ile Ankara’da bir araya geldi. Görüşmeye ilişkin detay paylaşılmadı. Merkez Bankası’ndan konuya ilişkin açıklama yapılmadı.

İKTİSADİ DAYANAKTAN YOKSUN KONUŞMA

İTÜ İşletme Fakültesi'nde öğretim üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı, sert değer kaybını ve son gelişmeleri değerlendirdi. Günçavdı, döviz kurunda dün yaşanan dalgalanmanın nedeninin Erdoğan’ın iktisadi dayanaklardan yoksun açıklaması olduğunu belirtiyor.

Kur meselesinin çok teknik bir mesele olduğuna dikkat çeken Günçavdı, “Ekonomi teknik bir meseledir bunu siyasete çekerek yabancılar nezdinde açığa düştü. Açıklamayı dünyadaki mevcut koşulları da dikkate almadan yaptı. Anladığım kadarıyla hükümet dünya ekonomisinin içinde bulunduğu durumu göz ardı ediyorlar” ifadelerini kullandı.

Yaşanan son gelişmeleri ‘züccaciye dükkânına fil girmesi’ olarak nitelendiren Günçavdı, “Piyasaya karşı her açıklamalarla piyasa sınanıyor ve bu şekilde tepki veriyor. Hükümet iktisadi bir konuya siyasetle cevap veriyor. Baştan hatalı. Bunu en son 1994 yılında Tansu Çiller yapmaya çalışmıştı. O krize dönüşmüştü” şeklinde konuştu.

2021 YILINDA KITLIK RİSKİ

Kurun enflasyona geçişkenliği ise yüzde 30 civarı ölçülüyor. Yani kurdaki her yüzde10’luk artış enflasyona 3 puan katkı yapıyor.

Kur artışı herkesi panik havasına soktu. Yurttaş yarın alışverişte neyle karşılaşacağını tahmin etmekte zorlanıyor. 

Bu belirsizlik ortamında stok ve kıtlık riski doğuyor. Prof. Dr. Günçavdı’ya göre fiyat istikrarına kavuşmadığımız sürece bu belirsizlik devam edecek.

Çok kısa sürede aşama aşama şoklar geldiğini söyleyen Günçavdı “Böyle bir ortamda yoğun bakımdan çıkamazsınız. Fiyatta istikrara kavuşamadığınız anlamına gelir. Özellikle ithal veya yerli malları ellerinde bulunduran insanlar bu malları stoklarından çıkarmaya rıza göstermezler. Elbette bu durum bir kıtlığa neden olur. Kurlarda fiyat oturmadığı için 2001 yılında yaşadık biz bu durumu” dedi.

Kıtlık riskine dikkat çeken Günçavdı: “Kuyruklar olur. İnsanlar normalde almak istediklerinden daha fazla almak isteyecekler. Evlerde de stok yapmak isteyecekler. Normalin üzerinde bir talep patlaması yaşanacak. Bu talep patlaması marketler tarafından yeteri kadar yerine getirilemeyecek. Çünkü onların da stokta tuttuğu mal miktarı da normal talebe göre. Siz bir patlama yaşarsanız dükkânda mal olacak ve boş rafları göreceğiz. Ekonomide mal yokmuş gibi bir hava oluşur. 

Benzin kuyrukları buna bir örnek. Kuyruklar oldu birden 20 lira için. Satıcının elinde tedariğinde olan mal miktarı bellidir. Ama    birden talep artınca herkese verebilmek için 20 litreden fazla benzin vermiyor. Kıtlıklar olacak öyle ya da böyle.”

Ayrıca işsizliğe de vurgu yapan Günçavdı, özellikle küçük ve orta büyüklükteki işletmelerde sermaye sorunları yaşanacağını söyledi. KOBİ’lerin 975,2 milyar lira bankalara kredi borcu var. Bu borcun 56,8 milyar lirası ise bankalar tarafından takibe alınmış durumda. Döviz kurundaki artışların ithalata ve ithal girdiye bağımlı işletmelerde sermaye yetersizliği yaratacağını söyleyen Günçavdı, “İşletmeler normal iş hacmini yakalayamaz ve iş hacmini düşürürler. Bu sermaye nerden gelecek? Bu ciddi bir sıkıntı şu anda. Özellikle KOBİ’lerin sermayeleri bu dalgada eriyecek. O zaman işsizlik olur o zaman çöküş olur” ifadelerini kullandı.

ERKEN SEÇİM KENDİLİĞİNDEN GELİYOR

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli dün yaptıkları grup toplantılarında seçimlerin 2023 yılının haziran ayında gerçekleştirileceğini açıkladı. Günçavdı ise ekonomik gidişat böyle giderse seçim kendiliğinden gelir görüşünde: “Ekonomik sebeplerden dolayı erken seçim kaçınılmaz geliyor. Çıkış yok çünkü. Faiz düşürmeye devam edecekler. Bu ekonomi bu düzeyde bir riski kaldıramaz mümkün değil.“

RESMİ ENFLASYON YÜZDE 30'A YÖNELECEK

Ekonomist Güldem Atabay, “Merkez Bankası’nın yanlış para politikasının arkasında yatan “büyük planı” önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öğrendik” diyerek şu değerlendirmede bulundu: 

“Erdoğan seçimlerin zamanında yapılacağını da açıklayarak bu çok yanlış politikaların risklere de katlanarak ilerletileceğini netleştirmiş oldu. Bunun anlamı faizlerin inmeye devam edeceği, TL’nin değer kaybının durmayacağı, resmi enflasyonun hızla en az yüzde 30’a yöneleceği. Daha da önemlisi iflaslar nedeniyle bankacılık sektörünü sarsacak boyutta bir finansal krizle karşı karşıya kalınsa dahi daha sert yöntemlerin devreye sokularak 2023’e kadar bu yolda gidileceği.”

Atabay, seçimi erken istemenin daha önce ekonomik temellerle talep edilmediğini belirterek, “Erken seçimden başka Erdoğan’ın siyasi intiharı olacak bu seçimi arkasından gelecek hükümet adına bu sefer gerçekten de bir enkaz bırakmasıyla sonuçlanabilecek boyutta. Seçimi erkene istemek hiç bu kadar ekonomik temellerle acil önemde olmamıştı. Çünkü Erdoğan’ın seçtiği yoldan Türkiye ekonomisi adına çıkış yok” dedi.

EKONOMİSTLER TEPKİ GÖSTERDİ

Mahfi Eğilmez, kişisel blogunda yayımladığı 'Hükümetin Yeni Ekonomi Politikası Üzerine Görüşler' başlıklı yazısında, "Faiz ve kur üzerine ekonomi politikası kurulmaz. Ekonomi politikasının amacı nedenleri düzeltmek ve sonuca gitmek olmalıdır. Faiz sonuçtur. Eğer faizi belirli bir noktaya indirmek istiyorsanız politikanızı riskleri düşürmek üzerine kurmanız gerekir" ifadelerini kullandı.

Alaattin Aktaş, "Yıllar önce 'Faiz yüzde 1'e indirilseydi' diye bir senaryo yazdım ve bu yazıya köşemde zaman zaman tekrar yer verdim. Görüyorum ki benim büyüklere masal kıvamındaki yazımı gerçeğe dönüştürmek üzereler" paylaşımında bulundu.

Hakan Kara, "Dalgalı kur rejiminde ikinci kez serbest düşüş yaşamayı başaran ülke olarak tarih geçiyoruz. Sadece ve sadece temelsiz bir ısrar uğruna...Yanıldığınızı kabul etmek de bir erdemdir. Çok geç olmadan lütfen bu ısrardan dönün" dedi.

Uğur Gürses, "Vatandaş çok ağır bir bedelle, "faiz kamburundan" kurtulduğunu sanırken "yoksulluk kamburunun" sırtına yüklendiğini görecek...Çok yazık" değerlendirmesinde bulundu.

Şenol Babuşçu, "Freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı gidiyoruz. Sonumuz hayrola..." dedi.

Emraf Lafçı, "Bunun adı politika, model falan değil. Bunun bir tek adı var; Eline yüzüne bulaştırma!" ifadeleriyle eleştirdi.

Yalçın Karatepe, "Kriz aşamasından çöküşe geçiş çok hızlı oluyor" ifadesini kullandı.

Burak Arzova, takipçilerine "Gümrükten malını dün geçmeyip bugüne bırakan ya da işlemleri ancak bugün biten kaç iş adamı var aramızda?" sorusunu yöneltti.

                                                                         ***

ERDOĞAN İSTİFA ET!

Ülke alevler içinde, Erdoğan ise elinde benzin bidonuyla dolaşıyor. Toplum kötü gidişatı durduracak çözüm beklerken AKP Genel Başkanı örgütüyle bir araya geldiği toplantıda 2002 yılından bu yana girdiği seçimlerde aldığı oy oranlarını sayıp kürsüden indi. Koalisyonun diğer üyesi Devlet Bahçeli’yi gündeme almaya bile gerek yok. Ona buna sataşıp “padişahım çok yaşa” dedi ve gitti.

Türkiye 2021 yılının sonbaharını unutmayacak. Ülkenin iflas ettiği, yıkıldığı mevsim olarak anılacak. Türkiye Cumhuriyet tam anlamıyla hazan mevsimini yaşadı.

Ekonomik yıkıma tabii ki bakmak lazım. Ama bu yıkımın üstünü örttüğü gerçekler en az onun kadar yakıcı.

Türkiye sadece son dört ayda pandemiden dolayı 25 bine yakın insanını kaybetti. Bu kadar ölüm ancak bir savaşta yaşanabilirdi. Sağlık bakanı hâlâ çıkıp başarıdan bahsediyor. Aşılama dahil hiçbir konuda somut bir programları yok.

Eğitim kendi haline bırakılmış durumda. Çocuklar alaca karanlıkta okul yoluna düşerken, ne servisi denetleyen var ne de kantinleri. Covid-19 okulları mesken tutmuş durumda. Çocuklar beslenemiyor. Gençler parasızlıktan kazandıkları okula gidemiyor. 1 milyon 300 bin civarındaki üniversite mezununu saymıyoruz bile.

Başta gübre olmak üzere artan girdi fiyatları çiftçiyi üretimden kopardı. Bu yıl tarlaya gitmeyeceğini söyleyen çiftçinin sayısı her geçen dakika artıyor. Gıda krizi kapıdan içeri girdi.

İFLAS EDEN BİR ÜLKE

Sadece içeride değil dış politikada da tam bir iflas yaşanıyor. Bir Rusya’dan bir ABD’den bir AB’den fırça darbeleri geliyor. Suriye dışında bir iddiası kalmadı. O da her an sonlanabilir. İlişki kurabildikleri ülke sayısı bir elin parmaklarından daha az.

Tüm bunların yanı sıra belki de en acı olan yaşananlar karşısında 83 milyon insanın aptal yerine konması. Halkın gerçek sorunlarının konuşulmasının önüne geçmek için seçim sistemi, başkanlık iyi mi kötü mü, ittifaklarda ne olacak, anayasa paketi, demokrasi hamlesi gibi anlamsız ve kimsenin ilgilenemediği meselelerin aylarca gündemde tutulma çabası öfkeyi daha da büyütüyor. Kabine sıradan yurttaş gibi yaşananları seyrediyor. Tabii eğer elindeki olanaklarla servetlerine servet katmak için uğraşmıyorlarsa. Ne bir program ne de bir hedef konulmuş durumda. Uyduruk programlar ise tam anlamıyla çöp olmuş duruda. Ülke ekonomisi alev almış yanıyor, Maliye Bakanı tek laf bile edemiyor. TCMB’den böyle bir cüret beklemek zaten anlamsız.

BİR GÜN BİLE FAZLA

Erdoğan ve AKP’nin iktidarda kalığı her gün ülkenin ve yurttaşların daha da yoksullaşması anlamına geliyor. Her şeyden önce yaşanan gerçek anlamda siyasi krizdir. Rejimin krizidir. Dolayısıyla başta faiz artırımı gibi rejimin sınırları içinde atılacak hiçbir adım sorunu çözmeyecek. AKP rejiminin son bulmasından başka bir çözüm yolu gözükmüyor. Erdoğan’ın istifası ya da Meclis’in seçim kararı almasından başka çare yok. Bu da keyfiyete bırakılacak, ricayla minnetle çözülecek bir durum değil. Bu yıkımdan zarar gören tüm toplumsal kesimlerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin mücadelesine eşlik eden bir muhalefet ancak sandığın kurulmasını sağlayabilir. Rejimin son bulması ülke geleceği için en yakıcı başlık haline geldi. Erdoğan'ın son kabine toplantısında dile getirdiği "Ekonomide kurtuluş savaşı veriliyoruz" sözünün de aslında kendi iktidarlarını kurtarmaktan başka bir anlam ifade etmediği de bir kez daha görülmüş oldu.

                                                                       ***

Zamlar ve gıda krizi yurttaşı vurdu

Akaryakıttan doğalgaza, ekmekten şeker ve yağa kadar hemen her ürüne büyük zamlar geliyor.

Son bir haftada şekere yüzde 25 zam yapıldı. LGP otogaza ise gelen 45 kuruş zammın ardından önceki gece 19 kuruş zam daha geldi. Böylelikle otogazda son iki ayda 6. Zam gerçekleşmiş oldu. Konut fiyatlarında yaşanan artış da yurttaşı canından bezdirdi.

Ülke genelinde kira artışı yıllık yüzde 57 olurken İstanbul’da yüzde 70’i buldu. Öte yandan halkın en temel besin maddesi olan ekmeğin de un fiyatlarındaki artış nedeniyle 4 TL’ye çıkabileceği iddia edildi. Marketler, etiket değiştirmekte zorlanırken pek çok markette temel gıda maddelerinin satışında da sınırlandırılmaya gidildi.

Şekerin ardından Ayçiçek yağı ve una da bazı market zincirlerinde satış kotası geldi.

AKP Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ise dünkü bütçe görüşmelerinde “Belki soğan ekmek yiyeceğiz aylarca ama güvenliğimizden kimseye taviz vermeyeceğiz” ifadesini kullandı.

                                                                           ***

►Muhalefetten acil toplantı kararı

Dolar, avro ve altının rekor kırmasının ardından Millet İttifakı ortakları ve HDP'den peş peşe acil toplanma kararı geldi. İYİ Parti lideri Meral Akşener partisinin ekonomi kurmaylarıyla olağanüstü toplandı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise Gaziantep ve Urfa programlarını iptal ederek bugün olağanüstü toplanma kararı aldı. Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, "Erdoğan diyor ki 'Bu ekonomik kurtuluş savaşından milletimizi zaferle çıkaracağız.' Bu ülkeyi başka birisi mi yönetiyor, 20 yıldır neredeydin? 1 dolar 1 liraydı, ne oldu 12 lira oldu? Milli kurtuluş savaşı veriyormuş, millete gaz vermeyi bırak, otur görevini yap. Ders verdim, dersini çalış" dedi. Dövizde yaşanan yükselişle ekonomide yaşanan sorunları değerlendiren CHP lideri Erdoğan’a, "Dolar tırmanıyor insanlar zarar ediyor, halciyi terörist mi ilan edeceksin" dedi. Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Vallahi seni dolarla terbiye ettiler.. Mezara mı götüreceksin o doları? Bunlardan eski birisi, ayda 10 bin doları cebine indirirken dolar baronları tarafından terbiye ediliyor. Sen dolarla vatandaşlık satıyorsun, seni dolarla terbiye etmişler.”

►Gübre ve zirai ilaç satışları durdu

Kurdaki sert yükseliş gübre ve zirai ilaç satışlarının durmasına neden oldu.
Ham maddesinin önemli bir kısmı ithal olan gübre ve zirai ilaç şirketlerinin bayilere fiyat verememesi ve satışları geçici olarak durdurmasına yol açtı. BloombergHT'de yer alan habere göre; kimyasal gübre ve zirai ilaç şirketleri, Türkiye'nin farklı bölgelerindeki bayilerine "Satışlarımız geçici olarak durdurulmuştur" şeklinde genel duyuru ilanı göndermeye başladı.

►Sığınmacı krizi büyüyor

Tutarlı bir göç politikası bulunmayan Saray yönetimi ülkeyi tampon bölge haline getirdi. Sayıları 3 milyonu aşan Suriyelilerin ardından Afganistan’da Taliban güçlerinin yönetimi ele geçirmesiyle on binlerce Afgan göçmen İran üzerinden ülkeye giriş yaptı. Batı ile her kriz sonrası mültecileri koz olarak kullanan Erdoğan, ‘kapıları açarım’ tehdidinde bulundu. Göçmen sorunu ülkenin en can alıcı sorunlarından biri haline gelirken Ankara’da Suriyelilere yönelik linç girişimi yaşandı. Irkçılık tehlikeli boyutta yükseldi. Hükümetin elinde göç krizine ilişkin bir reçete bulunmuyor.

►Birçok noktada protesto edildi

Dövizin tırmanışının ardından Saray rejiminin ülkeyi ateşe atan politikalarını protesto eden yurttaşlar sokaklara döküldü. SOL Genç üyesi gençler, İstanbul’un Kadıköy’de bir araya geldi. Hükümeti hemen istifaya çağıran SOL Genç üyeleri, dövizdeki tırmanışın sorumlusunun kendi iktidarının bekası için ülkeyi uçuruma sürükleyen Saray iktidarı olduğuna vurgu yaptı. SOL Genç üyeleri AKP’nin 20 yıllık tahribatının ancak örgütlü bir mücadele ve sol bir programla silineceğinin altını çizerken eyleme SOL Parti üyeleri de destek verdi. Hayat pahalılığı ve ekonomideki son gelişmeler nedeniyle TKP İstanbul İl Örgütü de bir eylem gerçekleştirdi. İstanbul’un Şişli ilçesinin Kurtuluş Caddesi’nde bir araya gelen TKP üyeleri de hükümete istifa çağrısında bulundu. Ankara Çankaya’da da halk "Hükümet istifa" sloganıyla sokağa döküldü.

►Ülke kara para aklama merkezi oldu

Ülke kara para aklama merkezi haline geldi. Dünaynın pek çok merkezinde faaliyet gösteren suç örgütü elebaşıları Türkiye sınırlarında yakalandı. Son olarak Ürdün ve Mali’yle birlikte kara para aklama ve terörizmin finansmanının engellenmesinde yetersiz kaldığı gerekçesiyle, 1989 yılında G-7 Paris Zirvesi sonrası kurulan Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından gri listeye alındı. Kara para aklama ve terörizmin finansmanı konusunda yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin yer aldığı “kara liste”de İran ve Kuzey Kore yer alırken Türkiye’nin bu yıl eklendiği yükümlülükleri eksik yerine getirilenlerin yer aldığı “Gri listede” Pakistan, Suriye, Arnavutluk, Myanmar, Yemen, Güney Sudan, Uganda, Senegal, Burkina Faso, Zimbabve, Nikaragua, Filipinler, Kamboçya, Haiti, Cayman Adaları ve Barbados bulunuyor. Uzmanlar ATF’in 2019 yılında yayınladığı rapora göre, Türkiye için yapılan önerilerin yerine getirilmemesi kısa ve orta vadede çok ciddi sonuçlar doğuracağı belirtiliyor.

►Ölümler gündem olmuyor

Hükümetin salgınla mücadelede de halkı kendi haline bıraktı. Son birkaç ayda ölüm sayılarında ciddi artış yaşanırken bu durum ülkede gündem bile olamıyor. 1 Eylül'de tek doz aşısı tamamlananların oranı yüzde 57,6, tüm aşıları tamamlananların oranı yüzde 44,3'tü. 22 Kasım itibarıyla tek doz aşı olanların oranı yüzde 66,5'e, tüm aşılarını yaptıranların oranı yüzde 59'4'e çıktı. Ekim ve Kasım aylarında aşılanma hızının çok düşük olduğu dikkat çekti. Günlük ortalama vaka sayısı 20 ile 30 bin bandında seyrederken günde ortalama 200 kişi hayatını kaybediyor. Pandemi nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı 75 bin 428’e ulaştı. Yalnızca 1 Ağustos ile 22 Kasım arasında yaşamını yitirenlerin sayısı 24 bin 96 kişi. Son üç buçuk ayda ölenler toplam ölüm oranının üçte birine denk geliyor.

(BİRGÜN)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder