13 Aralık 2021 Pazartesi

Erdoğan’ın seçim rehinesi olarak Kavala - Mehmet Ali Güller / CUMHURİYET

Osman Kavala’yı “Gezi’nin finansörü” diye suçlayarak Gezi’yi karalamaya kalkan iktidar, tüm dayanaksızlığına rağmen o iddiasını sürdürüyor. Oysa tersine Kavala’nın Gezi eylemlerinin bitirilmesini savunan konumda olduğuna dair pek çok tanık var!

Dahası iktidar Kavala için “Soros’un adamı” diyerek Gezi ile Soros arasında bir bağ kurmaya çalışarak da Gezi’yi karalamaya çalışıyor. Oysa Soros’la masaya birkaç kez oturan da Soros’un has adamı Can Paker’i yanı başında tutan da Soros’un politikalarını uygulayan da Erdoğan’dır!

ERDOĞAN’IN TAKTİĞİ

Üç sembolik isim: Rahip Brunson, Deniz Yücel, Osman Kavala

ABD Başkanı Donald Trump  istedi,  Erdoğan “Asla içeriden çıkamayacak” dediği Brunson’u serbest bıraktı; Almanya Başbakanı  Angela Merkel istedi, Erdoğan “Asla içeriden çıkamayacak”  dediği  Deniz Yücel’i serbest bıraktı, ancak AİHM “Kavala tahliye edilmeli” kararı aldı, Erdoğan uygulamıyor!

Üstelik Erdoğan sanki AİHM, AB kurumuymuş gibi, meseleyi bir Türkiye-AB mücadelesi haline getiriyor! Oysa AİHM’yi de AB’yi de Türkiye’de en iyi bilen Erdoğan’dır; üç kez AİHM’ye başvuran siyasetçi ve AB kararlarını Türkiye’de en iyi uygulayan başbakan olarak… (Türkiye’nin de üyesi olduğu 47 üyeli Avrupa Konseyi ve AİHM başka, 27 AB ülkesinin yürütme organı olarak AB Konseyi başkadır.)

O zaman neden Erdoğan AİHM’nin kararını yerine getirmiyor? Brunson ve Yücel örneklerinden hareket edersek; ya Avrupa Kavala karşılığında iktidara bir kazanç vermediği için ya da verilen kazanç yeterli gelmediği için veya…

Bir olasılık da şudur: Erdoğan, iç, dış, ekonomi tablolarının bu kadar kötü olduğu şartlarda gireceği bir seçimde, “Batı’yla mücadele eden lider” görüntüsü verebilmek için Kavala’yı kullanmak istiyor. 

“Gezi eşittir Kavala eşittir Soros eşittir Batı” diyerek tabanının erimesini durduracak seçim malzemesi üretmek istiyor; Batı karşıtlığı üzerinden milliyetçi/ulusalcı müttefiklerini yanında tutmak ve cepheyi genişletmek istiyor.

Öte yandan sınıfı nedeniyle Kavala’nın durumu, iktidarın iş dünyasına verilen mesajı anlamına da gelmektedir.

BAŞYARGIÇ CUMHURBAŞKANI

Dikkat ederseniz “Trump istedi, Erdoğan Rahip Brunson’ı bıraktı” gibi hukuka aykırı cümleler kurdum yukarıda. Ne yazık ki tablo tam da öyle olduğu için, ABD Başkanı  Trump  Rahip Brunson’u Beyaz Saray’a davet ettiğinde kameralar önünde kendisini serbest bıraktığı için Erdoğan’a teşekkür etmişti!

Hukukumuzun özetidir, geldiği yerdir...

Ancak sürmektedir: Kılıçdaroğlu’nun “Devleti FETÖ’ye teslim eden kişinin adı Erdoğan’dır”  dediği TBMM grup konuşmasına, İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hâkimliği yayın yasağı koyabilmektedir! Ana muhalefet partisi liderinin kürsü dokunulmazlığı artık yoktur…

Anayasa Mahkemesi’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları uygulanmamaktadır.

Yürütme, yargıyı egemenliği altına almış ve istediğini tutuklar, istediğini pazarlıkla serbest bırakır hale gelmiştir. İktidar sayısız dayanaksız hakaret davası açarak muhalefeti baskılar, kısacası toplum üzerinde istediği gibi yargı kılıcı sallar hale gelmiştir. Bu, hem simit fiyatının 3.5 TL olmasının nedenlerinden biridir ama hem de sonuçları bakımından ondan bile önemlidir.

BAĞIMSIZ YARGI İNŞA SORUNU

Peki, Kılıçdaroğlu’nun “İktidara geldiğinizde Demirtaş serbest bırakılacak mı” sorusuna verdiği “Selahattin Bey de Osman Kavala da haksız yere içeride yatan bir sürü askeri öğrenciler var, onlar da avukatlar da hepsi çıkacak” demesi, Erdoğan’ın yanlışının tersi ve düzeltilmesi midir? 

Ve de doğru mudur?

Değildir.

Türkiye’nin ihtiyacı bir partinin tutukladıklarını diğer partinin serbest bırakması değildir.

 Türkiye’nin ihtiyacı yargıçların adil karar verebilmesini sağlayabilmek için bağımsız yargıyı

 inşa etmektir. 

Mehmet Ali Güller / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder