20 Aralık 2021 Pazartesi

Yeni Şafak'a göre döviz artışının nedeni TÜSİAD'ın operasyonu + ‘Lider ülke’ söyleminden ‘kanaat ekonomisi’ safsatasına (EVRENSEL)

 Yeni Şafak'a göre döviz artışının nedeni TÜSİAD'ın operasyonu (Evrensel)

Yeni Şafak gazetesi TÜSİAD'ı ve Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef aldı, ekonomik krizin muhalefetin ve TÜSİAD’ın operasyonu olduğunu öne sürdü.


İktidar kontrolündeki Yeni Şafak gazetesi, AKP'nin ekonomi politikasını eleştiren Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef aldı, tüm bu krizin muhalefetin ve TÜSİAD’ın operasyonu olduğunu öne sürdü.

Ekonomist ve iktisatçılar, kurdaki hızlı yükselişin en önemli nedenini uygun olmayan piyasa koşullarında yapılan faiz indirimleri olarak gösteriyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise faiz indirimlerinin yatırım, istihdam ve ihracatı artıracağını, ekonominin cari fazla verdikçe de kurun dengeye gireceğini savunuyor. Ancak söz konusu model çoğu akademisyen tarafından bilimsel gerçekliklerden uzak olarak değerlendiriliyor. Nitekim Türkiye hemen her gün yeni bir dolar-avro rekoru ile güne başlıyor. Enflasyondaki büyük artışa halk da tepkili. Sokaklardan "geçinemiyoruz" tepkisi yükseliyor.

İktidar ısrarla savunduğu ekonomi yönetimine "Türkiye Ekonomi Modeli" ismini verdi. Bu modelin krizi büyüttüğünü savunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’ni (TÜSİAD) aradığını belirterek “Ülke yangın yeri. Aklî melekelerini kaybetmiş bir şahsın ülkeyi intihara sürüklemesini mi seyredeceğiz? Herkes konuşmalı artık, herkes! Seçim istiyoruz. Erdoğan ve Bahçeli’nin tek yapması gereken, kendilerinin gitme olasılığını millete göstermeleridir” ifadelerini kullanmıştı. Kılıçdaroğlu’nun çağrısına, TÜSİAD “Genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli” açıklaması ile yanıt vermişti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise TÜSİAD'ı ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu önceki gün “TÜSİAD ve işbirlikçi siyasetçiler karşı çıksa da yeni ekonomi programı başarılı olacaktır” diyerek hedef aldı.

Bahçeli'nin ardından Yeni Şafak gazetesi de düğmeye bastı ve tüm bu krizi "operasyon" olarak niteleyerek Kılıçdaroğlu ile TÜSİAD’ı suçladı. Yenişafak bugün "Operasyonda ikinci aşamaya geçtiler” manşetiyle çıktı.

Yeni Şafak, haberinde "Reel ekonomik göstergelerde herhangi bir sorun olmamasına rağmen elinde bulundurduğu sermaye gücünü kullanarak Türkiye ekonomisine operasyon çeken Patronlar Kulübü TÜSİAD, kur operasyonuyla hükümetin ekonomi programını hedef aldı. Önceki gün CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Başkan Simone Kaslowski ile görüşmesinin ardından TÜSİAD yazılı bir açıklama yaparak operasyonda ikinci aşamaya geçti" ifadesi kullanıldı.

                                                                ***

‘Lider ülke’ söyleminden ‘kanaat ekonomisi’ safsatasına (Fatih Polat-Evrensel)

Antik Yunan Filozofu Aristoteles, insanın ekonomik konumunun, siyasetteki davranışını etkileyen temel faktör olduğunu söylüyordu. Bir rejimin niteliğini zenginlerle yoksullara konumu bakımından değerlendirirken, ‘ortak fayda’nın dışına çıkılmasını sapma olarak eleştiriyordu. Aristoteles’e çok sık atıf yapan Marx ise, üretim biçimi, üretici güçler ve bu bağlamda sınıflar mücadelesi kavramlarıyla, modern sınıflara bölünmüş günümüz dünyasının ilişkilerini sistematize etti.

Liberalizmin klasik kuramcıları da sınıflara bölünmüş dünya gerçekliğini reddetmediler.

Türkiye’de ise yoksulluğun derinleşmesi karşısında kavramları eğip bükerek, sayısal verilerle oynayarak gerçeklik gizlenmeye çalışılıyor. Hatta AKP’nin son 15 yılı, gerçeklik ile söylem arasında kurduğu ilişkinin çarpıklığı bakımından bir kadro erozyonuna işaret ediyor.

Örneğin 2007 yılında iktidarın gazetesi Yeni Şafak’taki genel yayın yönetmenliği görevine veda eden Mustafa Karaalioğlu, Karar gazetesinde önceki gün “Cevapsız sorular ekonomisi” başlıklı yazısında Erdoğan’ın yeni asgari ücreti açıklarken dile getirdiği sözlere yanıt anlamına gelen şu vurguları yapmış: “Yani Türkiye Dolar’la kazanmıyor ama daha kötüsü, Dolar’la ödüyor… Kim, birkaç hafta önce ‘Dolar artarsa artsın. Biz ihracattan parayı vuracağız’ hevesine kapıldıysa, bu küçük ayrıntıyı unutmuş olmalı. O ayrıntının sadece dış borçlara ilave maliyeti ise birkaç gün önce 2 trilyon TL’yi geçmişti. Son artıştan sonra yeni hesabı yapmaya ise mecal kalmadı.” Daha önce Erdoğan Hükümeti’nin ekonomiyi emanet ettiği Ali Babacan da, bu Hükümetin yangını söndürmesinin mümkün olmadığını söylüyor.

Aynı gün Yeni Şafak’ta İsmail Kılıçarslan ise köşesinde şöyle diyordu: “Alt sınıfların ‘sosyal devlet’ politikaları ve kanaat ekonomisi ile hayatta kalacağına da kesin olarak kaniyim. Asıl sorun, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada ‘ne yapsanız memnun olacaklarmış gibi durmayan’ orta sınıfta olacak. Orta sınıfın alıştığı yaşam konforu da, yaşadığı ‘dolce vita’ da bir süre askıya alınmış olacak çünkü. Alt sınıflar kanaat ekonomisine alıştıkları yerden devam edecekler elbette ama orta sınıf, alışageldiği konforundan olmanın getirdiği öfkeye kaptıracak kendisini.”

Geçtiğimiz hafta Kartal’da miting yapan DİSK, “Büyüyorsak, büyümeden payımızı istiyoruz” diyordu. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, asgari ücrette kırmızı çizgilerinin 5 bin 200 TL olduğunu söyledi. Türk Metal’in örgütlü olduğu işyerlerinde işçiler sözleşme taslaklarının yenilenmesini, kayıplarının karşılanmasını istiyor.

Sağlık emekçileri benzer talepleri yaptıkları grevle ifade ettiler. Yani öfkelenen sadece ‘orta sınıflar’ değil, sokağa çıkarak öfkelerini örgütlü biçimde dile getiren işçi ve emekçiler. Ayrıca şahlandığı öne sürülen ekonomiden ‘kanaat ekonomisi’ne ne ara geldik?

Öte yandan, Sayıştay raporuna göre, Cumhurbaşkanlığının 2020 giderlerinin toplamı 2.8 milyar TL oldu. İktidar cenahında ‘Porsiyon küçültme’ye dair en küçük bir işaret göremiyoruz.

Bu tablo Yeni Şafak yazarlarının ‘kanaat ekonomisi’ safsatalarına uygun olmalı ki, hiç itiraz etmiyorlar.

‘Kanaat ekonomisi’ demişken, geçtiğimiz yıl 13 milyar bütçenin çoğunlukla personel giderlerinden oluştuğu gerekçesiyle ek para isteyen Diyanet İşleri Başkanlığına, 2022 yılında 16.1 milyar TL bütçe verildiğini hatırlatalım. Bu da, herhalde Diyanetin ülkenin yoksullarına cuma hutbelerinde ‘Kanaatkar yaşamayı’ anlatmasının maliyeti oluyor.

Gerçeklik ile iktidarın söylemleri arasındaki uçurum öylesine açılmış halde ki artık vaziyeti teorize etmek için safsatadan öte bir şey üretilemiyor.

Güncel bir araştırma sonuçlarıyla bağlayalım. Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezinin, dindar seçmenlerin siyasi eğilim ve tercihlerinin seyrine dair, kasım ayındaki çalışması önemli veriler sunuyor. Araştırma, Konya, Kayseri, Yozgat, Sivas, Malatya, Elâzığ, Bingöl, Erzurum, Gaziantep ve Kocaeli illerinde ve İstanbul’un dindar seçmen yoğunluklu ilçelerinin belli semtlerinde 2 bin 424 kişi ile yüz yüze gerçekleştirilmiş. Araştırma sonuçlarına göre Cumhur İttifakı bu bölgelerde yüzde 68.1’den, yüzde 58.5’e gerilemiş. Ekonomik sorunlar ve adaletsizlik en belirgin şikayet konuları. “5 sene öncesine göre ekonomi kötüye gitti” diye düşünenlerin oranı yüzde 58.Yani işçi ve emekçileri, dini propagandaya dayalı ‘kanaat’ söylemiyle yedekleme çabası eskisi kadar sonuç vermiyor.

Bu araştırmanın işaret ettiği diğer önemli sonuçlar da başka bir yazının konusu olsun.

(Fatih Polat-Evrensel)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder