Kazakistan’da patlayıcı şekilde gelişen olaylar aynı hızla sönümlenmiş gözüküyor.
soL Haber Portalı bu konuda iyi bir habercilik örneği sergiledi. Burçak Özoğlu, Engin Solakoğlu, Gözde Kök, Musa Özuğurlu, Çağdaş Gökbel olayı değişik yönleri ile gördüler. Ayrıca olayı içerden çözümleyen çeviriler yaşananları kavramamıza yardımcı oldu.
Ancak ana akım medya bir kez daha sınıfta kaldı veya tersinden söylersek kafa karıştırmada şampiyonluğu bırakmadı. Bunun çok temel bir nedeni var: Devrimin imkânsızlığına inanmak ve olaylara sermayenin gözlükleri ile bakıp yorumlamak.
Ayrıntılar bir kenarda kalsın, emekçi sınıflar açısından ulaştığımız bazı genellemeleri Kazakistan örneği üzerinden paylaşalım:
1-Kazakistan Cumhuriyeti karşı-devrimle kurulmuştur
Normalde cumhuriyetler burjuva devrimi ile kurulurlar ve tarihsel bir ileri sıçramaya işaret ederler. Ancak Sovyetler Birliği’nden kopan parçalar sosyalist bir cumhuriyetten kapitalizme döndükleri için bir tarihsel gerilemeye sahne oldular.
Aşağıdaki fotoğraf bu anı belgeliyor. 1991’de Yeltsin ve Nazarbayev bağımsızlık anlaşması töreninde gözüküyor.
Nazarbayev Garbaçov’un en güvendiği kişilerden biriydi ve komünistlerin son çırpınışı olan 1991’deki müdahalede karşı-devrimci Yeltsin’in tarafını tutmuştu.
Tıpkı diğer Sovyet Cumhuriyetleri’nde olduğu gibi Kazakistan’da da topluma ait tüm üretim araç ve nesneleri yağmalandı, bu yağmayla bir sermaye sınıfı oluşturuldu.
Yüksek sömürü oranına demirlemiş bir işçi sınıfı yaratıldı, işçi sınıfının siyasi ve sendikal örgütlülük olanakları ortadan kaldırıldı.
Emperyalizmle bütünleşme süreci ucuz ve örgütsüz emek gücünü uluslararası sermayeye sundu.
Nazarbayev, ailesi ve yakınları bu yağmadan nemalandılar ve yurtdışı bankalarda halktan çalınmış bir servet biriktirdiler.
2-Emekçi sınıflar silahlı ayaklanmayı “terör” olarak görmez
Egemen sınıf Kazakistan’da olduğu gibi “istikrarı” bozan her silahlı eylemi “terör” olarak nitelemeyi ideolojik bir üste çıkış olarak benimser.
Bolşevikler Kışlık Saray’ı bastıklarında ellerinde çiçek demetleri taşımıyorlardı!
Ve bazı devrimler yenilirler ama çok meşrudurlar. Fidellerin Moncada Kışlası baskınına hala kışla duvarındaki kurşun delikleri tanıklık ediyor.
Kazakistan’da veya herhangi bir yerdeki ayaklanmayı çözmek için ise süreci yöneten bir devrimci öznenin olup olmadığına bakmak gerekiyor.
İşçi sınıfının birikmiş öfkesinin kendiliğinden patladığını anlayabiliyoruz. Ancak bu öfkenin siyasi iktidarı alacak bir taktik izlemesi için mutlaka bir devrimci özne gerekir.
Kazakistan’da ise işçi sınıfının işten çıkarmalar ve zamlara karşı başlattığı protestolar yerel önderlere ve bir ölçüde örneğin Kazakistan Sosyalist Partisi’nin yönlendirme çabasına açık olsa da sonra silahlı ekiplerin devlet dairelerini ve televizyon binasını almaya çalışmasında devrimci bir özne kendisini göstermedi.
Olsaydı, bunu saklamazdı, bütün dünya öğrenmişti durumu. Dünyada işçi sınıfı örgütleri devrim girişimine sahip çıkmışlardı, kaçabilenleri koruyabilecek olanakları sunuyorlardı.
Bu iktidara yönelen girişim bir burjuva kliği tarafından ve işçilerin öfkesi suiistimal edilerek sahneye konmuş gözüküyor.
Ulusal bir burjuva kliği mi, emperyalist güçler mi ikilemine düşmenin de anlamı yok. Çünkü günümüzde bütün düzen siyasetlerinin içlerinde emperyalist devletlerin delegasyonunu taşıdığını ve yönlendirilmeye açık olduğunu biliyoruz.
3-Rusya’nın Kazakistan’a müdahalesi kime göre meşruydu?
Bir de tuhaf bir meşruiyet tartışması yürüdü. Kazakistan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün üyesiydi ve Kazakistan Devleti’nin çağrısı ile başta Rusya olmak üzere anlaşmaya dâhil olan ülkeler “Barış Gücü” yolladılar.
Uluslararası hukuka göre meşru, tartışılacak bir yanı yok.
Orta Asya ekonomi koridorunun güvenliği bugün Rusya tarafından sağlanıyor. Başka bir deyiş ile Rusya Çin’in artan hegemonyasında bir iş bölümüne bağlı olarak bu coğrafyadaki kapitalizmi koruyor.
Rusya Rus şirketlerini, Çin yatırımlarını ama ABD, Hollanda, İngiliz, Güney Kore vb. sermaye girişimlerini de koruyor.
Eğer bu sermaye içi bir iktidar kavgası olmasaydı da işçi sınıfı iktidarı ele geçirmek için davransaydı, Rusya karşı-devrimci bir güç olarak hareket edecekti. Başka bir deyiş ile Rusya müdahalelerinin görece meşruluğunu korumasının en önemli nedeni işçi sınıfının iktidar arayışının görece zayıf olduğu bir dönemden geçmemizdir.
4- Emperyalizm sadece sermaye yatırımlarını ve kazançlarını korumak için değil, jeo-stratejik hedeflerle müdahale eder
Emperyalizm bir ülkeye müdahale ederken sadece o ülkenin işçilerini daha fazla sömürmek, pazarı ele geçirmek ve hammadde kaynaklarına el koymak için davranmaz. Bazen bu yanılgı bir yöntem sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Oysa bunların yanı sıra emperyalizm askeri üs elde etmek, komşu ülkelere karışabileceği bir platform kazanmak, siyasi hegemonyasını pekiştirmek için de müdahale eder.
Kazakistan’a bir bakın, bir yandan sermaye için bir sömürü cenneti ama öte yandan Şangay İşbirliği Örgütü’nün kurucu üyelerinden. Çin’in Batı emperyalizminin müdahale alanlarından olan Sincan bölgesinin hemen komşusu. Ve Batı emperyalizmi askeri üs, Çin ve Rusya’yı kuşatma platformu arayışında.
5-Sosyalist devrimlerin eşiği tarih içinde salınım yapar
Günümüzde çoğu insan sosyalist bir devrimin gerçekleşme olanağına inanmıyor. Tıpkı Ekim Devrimi öncesinde olduğu gibi. Oysa bu imkânsızlıktan habersiz olan Bolşevikler tarihsel bir eşiği geçmeyi başarmışlardı. Eşitsiz gelişim boyunca bir ulusta işçi sınıfı ipi göğüslerse bütün uluslarda şöyle ya böyle devrim eşiği düşmeye başlayacaktır.
Kazakistan tartışmaları ibret olsun.
Ne dersiniz devrimin imkansızlığını bilmeyenlere katılmaya!
ERHAN NALÇACI / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder