Millet bahçesi projesi mevcut betondan sermaye birikim modelinin tıkanıklığını aşmaya yönelik bir proje olunca, bu projenin uygulamada bir “beton bahçesi projesine” evrilmesi kaçınılmaz olacaktır.
Millet bahçeleri projesi, AKP iktidarının 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler öncesinde yayımladığı seçim beyannamesinde gündeme getirilmiş. Proje şu şekilde açıklanmış:
“Atatürk Havalimanının tamamı, yeni havalimanının hizmete girmesiyle birlikte, İstanbul için bir millet bahçesi haline dönüştürülecektir. Böylece, dünyadaki modern büyük şehirlerde örnekleri olan büyük ölçekli bir hayat alanı İstanbul’a da kazandırılmış olacaktır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 7.9 milyon metrekarelik alanda imalat halindeki 18 proje ve 3.5 milyon mrtrekarelik alanda hayata geçirilecek 12 proje olmak üzere toplam 11.4 milyon metrekarelik 30 yeşil alan projesi tamamlanacaktır. Ayrıca TOKİ tarafından Başakşehir, Maslak, Pendik ve Bakırköy’de 0.3 milyon metrekaresi imalat halinde olmak üzere toplam 1.4 milyon metrekarelik yeşil alanda yer alacak dört büyük şehir parkı projesi tamamlanarak İstanbul’umuza kazandırılacaktır.
Ayrıca Eskişehir, Bursa, Trabzon, Gaziantep, Adana ve Mersin başta olmak üzere, ülkemizin genelinde millet bahçeleri projesi hayata geçirilecektir.”(s.350).
Sonra bu proje 11. kalkınma planına taşınmış. Proje, planın 676 ve 676.1 No’lu tedbirlerle politika tedbirine dönüştürülmüş. Söz konusu tedbirler sırasıyla ifade edilmiş.
676 No’lu Politika Tedbiri: “Yeşil şehir vizyonu kapsamında yaşam kalitesinin artırılması ve iklim değişikliğine uyumu teminen şehirlerimizde millet bahçeleri yapılacak ve yeşil alanların miktarı artırılacaktır.” (s.172).
676.1 No’lu Politika Tedbiri: “Şehirlerimizde sağlıklı yaşam alanları oluşturmak, kentsel yeşil alan standartlarını ve yaşam kalitesini yükseltmek için millet bahçeleri 81 ile yaygınlaştırılacak, 2023 yılına kadar 81 milyon metrekare alanda millet bahçesi çalışmaları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ, İLBANK ve belediyelerin finansmanıyla yürütülecektir.” (s.172).
İKİ SAPTAMA
Bu noktada iki saptama yapmak gerekiyor. İlki plan geleneğiyle ikincisi plan hiyerarşisiyle ilgili. Önce ilkine değinelim. Plan geleneğimizde uzlaşma sağlanamayan politika tedbirlerine, plana taşımada ısrarcı olunmamaktadır. Çünkü plan döneminde iktidar değişikliği olması durumunda uzlaşmanın sağlanamadığı tedbirlerin uygulanma şansı pek kalmamaktadır. Sözü edilen proje bu niteliktedir.
İkinci saptamamız plan hiyerarşisine uyulmadığı yönündedir. Bu tür yerel nitelikteki projelerin yer alacağı plan, merkezi plan yerine bölgesel ve il planları olmalıydı. Bu ilkeye uyulmamış ve vesayetçi bir anlayış sergilenerek bu nitelikteki projeler merkezi plana taşınmış ve oradan yerele dayatılmıştır.
Önemli bulduğumuz bu iki konuya planla ilgili Meclis görüşmelerinde dikkat çekilmemesi ve muhalefet şerhlerine taşınmamış olması (Sadece HDP projeye yaratacağı rant açısından konuya değinmiş ama bu iki nokta üzerinden bir itiraz yapılmamış) oldukça manidardır. Ayrıca bu projelerle ilgili muhalefet partileri tarafından bir değişiklik önergesi verilmemiş olması da düşündürücüdür.
TIKANAN MEVCUT BETONDAN SERMAYE BİRİKİM MODELİNİN VERSİYONU
Bu projenin seçim beyannamesinden kalkınma planına taşınmasındaki ısrara şaşmamak gerekiyor. Çünkü bu proje rantın kamusal alan üzerinden yeniden üretildiği tıkanan mevcut betondan sermaye birikim modelinin yeni bir versiyonu niteliğinde. İhalelerinin pazarlık usulü yöntemle bilindik firmalara verildiği rantın paylaşım mekanizması uzun bir süredir tıkanmıştı. Konut üretim iklimi artık eskisi gibi sürdürelememektedir. TOKİ konut üretiminde ivme kaybetmiştir. 2018 sonrasında talep ve arz yönünden konut sektöründe var olan büyüme ortamı kaybolmuştur. Talep düşüklüğü nedeniyle konut stokları eritilemedi. Kontrolden çıkmış yüksek enflasyon ve yüksek faiz nedeniyle TOKİ ve Emlak Konut soluklanmak durumunda kalmıştır.
İşte bu projeler böyle bir ortamda gündeme gelmiştir. Tıkanıklık bu millet bahçesi projesiyle aşılmaya çalışılmaktadır. Bu projeler gibi, mayısta açıklanan “zenginlere ucuz kredi müjdesi” de betondan sermaye birikimine dayalı bu beton seviciliğinin bir başka sonucu ve mevcut tıkanıklığı talep yaratarak aşma girişimidir
Bu tıkanıklık, geçmişte olduğu gibi sahip olduğu ve olabildiği arsa portföyünün genişliği, şirket yetenekleri ile donatılması ve şirket yönetimi teknikleriyle kâr sağlama üzerine kurulu yapısıyla yine TOKİ öncülüğünde aşılmaya çalışılmaktadır. Çünkü TOKİ, neoliberal devlet anlayışına uyumlu kurumsal yapısıyla “inşaata dayalı bir büyüme stratejisi” doğrultusunda kentsel alandaki rant yaratan, rantın el değiştirmesini sağlayan müdahaleleri ile toplumsal değerin yeniden paylaşımında etkin bir rol oynamaktadır. Fakat bu rolü, inşaat sektörünü düzenlemeye dayalı pratikleriyle, ortaya çıkan değeri topluma kazandırmak yerine sermaye birikimine olanak sağlayan bir değere çevirmek suretiyle gerçekleştirmektedir.
Bu sürecin sürdürülebilirliği ise birikim mekanizmasının içinde hareket ettiği ilişkilerin, kural ve yasalarla çerçevesini belirleyen düzenlemelerlerle gerçekleştiriliyor. Örneğin 2006 yılında 5492 sayılı Kanun’la belediyelere TOKİ’nin yaptığı veya yaptırdığı her türlü inşaat faaliyeti sonucunda ortaya çıkan yapı için 15 gün içinde yapı kullanma izin belgesi verme zorunluluğu getirilmiştir. Böylece valilikçe ya da yerel idarece kamu yararı açısından sürecin bir parçasını oluşturan karar ve işlemler atlanarak ve süreç esnekleştirilerek, sermaye açısından beklemenin maliyeti düşürülmektedir.
Bu düzenlemelerle TOKİ’nin yol, köprü, baraj, havalimanı gibi altyapı yatırımlarında etkin olması sağlanmıştır. Onun etkinliği sermayeye ciddi olanaklar yaratmaktadır. Altyapı yatırımları iki açıdan önemlidir. İlk olarak sermayenin birikim sürecinde ortaya çıkan artı değerin yeniden değerlenme alanlarına girme zorunluluğu bağlamında, altyapı yatırımları biriken sermayenin yeniden değerlenme imkanını yaratmaktadır. İkincisi, üretim süreçlerinin bir girdisi olan altyapı, sermayenin döngü süresini kısaltarak birikimi artırıcı etkide bulunacaktır.
BETON BAHÇESİ PROJESİ
Millet bahçesi projesi mevcut betondan sermaye birikim modelinin tıkanıklığını aşmaya yönelik bir proje olunca, bu projenin uygulamada bir “beton bahçesi projesine” evrilmesi kaçınılmaz olacaktır.Nitekim biten ve devam etmekte plan projelerin büyük bir çoğunluğu bu niteliktedir. Millet bahçeleri sitesine (milletbahceleri.gov.tr) girip incelendiğinde bu durum açık bir şekilde görülmektedir. O nedenle olsa gerek, sitede ve millet bahçesi rehber kitapçığında yer alan millet bahçesi güzellemesi kağıt üzerinde kalmaktadır. Sitenin ana sayfasındaki kavram, özellikler ve yer seçimi bölümler tıklandığına itiraz edilemeyecek tanım ve tespitlerin olduğu görülecektir. Benzer tespitler rehber için de söz konusudur. Çarpıcı iki örnekle yetinelim. İlki, “Millet bahçesinde yapısal tasarım unsurları” başlığı altına şöyle ifade edilmiş: “Millet bahçesinin uygulamasında ‘beton’ değil toprak ve yeşilin ağırlıkta olması sağlanmalıdır. Bu nedenle hazırlanacak projelerde yapılaşma koşulları, millet bahçesinin yakın çevresi, arazi özellikleri ile doğal ve kültürel özellikleri de dikkate alınarak imar planı ile belirlenecektir.
Bu doğrultuda; yapısal peyzaj ve mimari ünite vb.’nin kaplayacağı sert zemin miktarının yüzde 10’u geçmemesi bahçe karakterini etkilememesi açısından önem taşımaktadır.
Kendine özgü koşulları bulunan ve bu anlamda özel mevzuata tabi olan alanlarda yapılacak millet bahçelerinde, kullanım ve yapılaşma koşulları ilgili kanun ile yönetmelikler (3621 sayılı Kıyı Kanunu, 6381 sayılı Orman Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun gibi) dikkate alınarak belirlenir”. (s.47).
İkincisi ise “binalar ve yapılar” başlığı altında şöyle ifade edilmiş: “Millet bahçelerindeki binaların karakteri ve varsa tarihi değerleri de dikkate alınarak ve özellikle koruma altındaki binalar başta olmak üzere tüm binalar, fiziksel onarım, görsel kalite ve kullanılabilirlik standartlarında korunmalıdır.
Bahçelerde yeni bina yapılması, ilgili kurumların görüşü alınarak yasalar çerçevesinde ve sadece kamu yararı sağlandığı takdirde yapılmalıdır. Binaların eskimesi, kullanılamaz duruma gelmesi gibi sebepler ile bina tadilatları ve yenilemeleri yapılabilir”. (s.48).
Beton bahçesi kavramı tipik bir oksimoron örneği. Birbiriyle ilgisiz, hatta zıt kavramların birlikte kullanılmasına oksimoron deniyor. Örneğin ıslatmayan su, yakmayan ateş, köşeli daire, demokrat diktatör, güvenceli esneklik gibi… Beton ve bahçe de birbirine zıt ve çelişik iki kavram. Betonun arttığı yerde bahçe bahçe özelliğini yitiriyor.
SİNOP’TA ‘KAÇAK’ MİLLET BAHÇESİ
Genel tespitlerden sonra Sinop ilindeki millet bahçesi projesini değerlendirebiliriz. Söz konusu sitenin ana sayfasında yer alan bahçeler bölümü tıklandığında gelen arama motorundan iller itibariyle projelere ulaşılabiliyor. Sinop ili için iki adet proje olduğu görülmektedir; Boyabat Millet Bahçesi ve Sinop Kent Meydanı Millet Bahçesi. Ayrıca bu iki projenin proje aşamasında olduğu belirtilmektedir. Oysa Sinop Kent Meydanı Millet Bahçesi uygulama aşamasındadır. Bu proje olmadan uygulamaya geçildiğini göstermektedir. Yani proje olmadan kaçak bir şekilde uygulamaya geçilmiştir. Çünkü bu proje için bir imar planı değişikliliğine gidilmemiştir. Ortada bir proje olmayınca sözünü ettiğimiz kuruluşların (Sinop Belediyesi dahil) proje finansman katkıları da belirlenememektedir.
Prof. Dr. AZİZ KONUKMAN / EVRENSEL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder