29 Haziran 2022 Çarşamba

‘Yetmez ama evetçiler’ yetti - Zülal Kalkandelen / Cumhuriyet


Şu liberaller konusuna artık girmeyeyim diyorum ama 
Murat 
Belge’nin       

20 Haziran’da T24’te çıkan “Yetmez ama evet konusu”  başlıklı yazısı karşıma 

çıktı.

Hâlâ liberalleri aklama çabası içinde ve bunu yaparken de adeta aklımızla alay ediyor. 

“2002’deki seçimle 2013’te Gezi protestosu arasındaki sürede AKP iktidarının davranışı bana umduğumdan çok daha iyi göründü” diyor ve devam ediyor:“Bu ‘Yetmez ama evet’ yaklaşımı üstüne kopan fırtınanın büyük kısmı herhangi bir gerçekliğe dayanmıyor. Örneğin AKP’nin bugün kurmuş olduğu faşizan hukuk düzeni o referandumun sonucu, devamı vb. değildir.”

Bununla da yetinmiyor. ‘Yetmez ama evetçiler kahrolsun’ korosunda yer alanlar, öyle görünüyor ki, ‘asıl hedef’ olarak AKP’yi ve zihniyetini değil, bu grubu alıyorlar. Bu grup ‘demokrasi’ diyor ve şimdiye kadar bunu demekten vazgeçmedi” diyerek YAE karşıtlarını suçluyor.

Ben bu iddialara kitabımda* da yanıt verdim ama bu yazı üzerine burada değinmek gerek. 

2010 referandumunda “Evet” kazanmasa, Türkiye’de adalet mekanizmaları bugünkü gibi tıkanmaz, rejim bu kadar kolay değiştirilemezdi. 2010 referandumu ile yargı, Yargıtay ve HSYK, Gülen Cemaati’ne teslim edilmeseydi, Ergenekon ve Balyoz kumpasları o dönemde ilerleyemezdi. Kumpaslarla görevlerinden edilen askerlerin yerine Cemaatçiler yerleştirilmese, 15 Temmuz 2016’da FETÖ darbe girişimi yaşanmazdı. 

Liberallerin katkısıyla 2010 referandumunda “Evet” sonucu çıktığına göre, Belge’nin şimdi çıkıp bunları yadsıması, süreci yaşayanlarla dalga geçmektir. 

1923 İLE HESAPLAŞMA HEDEFİNDE BULUŞANLAR

Belge, yazısında, “AKP’nin bugün kurmuş olduğu faşizan hukuk düzeni o referandumun sonucu, devamı vb. değildir. 2017 referandumundan sonra gerçekleşme imkânı bulmuştur” diyerek sorumluluktan sıyrılmaya çalışıyor.

AKP iktidarının amacı, başından beri yargıyı ele geçirmekti. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2010’da iktidara yaklaştırıldı ve 2017 anayasa değişikliğiyle de tamamen yürütmenin kontrolüne alındı. 

HSYK’nin yapısının, siyasi iktidar ve FETÖ lehine değiştirildiği 2010 referandumunda, Fethullah Gülen, “Ölüleri bile mezarından kaldırıp evet oyu verdirin!” derken, liberaller siyasal İslamcıların yanında yer aldı; çünkü her iki grup da aslında 1923 ile hesaplaşma hedefinde buluştu.

AKP’nin 12 Eylül’le hesaplaşmak gibi bir derdi olduğuna inananların...

Kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırmayı amaçlayan anayasal bir düzenlemeyi destekleyenlerin...

Siyasal İslamcıların demokrasi için adım atacağını düşünenlerin, olayları çarpıtmaya çalışması acınası bir hal aldı.

Demokrasi diyenler, hayatlarının hiçbir anında bunlara kanmaz.

HER PLATFORMDA AKP’Yİ SAVUNAN LİBERALLER

Neyse belki bir teselli olur; liberallerin düştüğü duruma üzülenler de var...

AKP kurucusu ve eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, geçenlerde KRT TV’de Semra Topçu ile Haftanın Panoraması programına katılıp içini dökercesine şöyle konuşmuş: “İlk yola çıktığımız günden beri bize kredi açan ve bizi her platformda savunan liberal yazarlar vardı. Bunların hepsinin canına okuduk. Hasan Cemal’i yazamaz hale getirdik, Cengiz Çandar çekti yurtdışına gitti.  Altan kardeşleri, Nazlı Ilıcak’ı, Şahin Alpay’ı hapse attık. Öte taraftan Ali Bayramoğlu’ndan Gülay Göktürk’e kadar daha birçok Türkiye’de vicdan sahibi, şu cenahta bu cenahta değil bildiği doğruları yazan bu insanları biz hepsini mağdur ettik ama en zor günlerimizde bunlar bizimle oldular.”

AKP’nin en zor günlerinden biri de 12 Eylül 2010’du. Canına okunan ise halk oldu!

Zülal Kalkandelen / Cumhuriyet

İkinci Cumhuriyetçiliğin Temelleri - İkinci Grup’tan Yetmez Ama Evetçi Liberallere 90 Yıllık İhanet Mirası, Kırmızı Kedi Yayınevi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder