23 Ekim 2022 Pazar

İşgalin ve kurtuluşun alegorileri - FİDE LALE DURAK / SOL-Özel

 


Avni Lifij’in eserleri ile örneklendirdiğimiz bu dönem daha yakından bakmayı hak ediyor.

Memleketin işgalinin ve kurtuluşunun ele alındığı “Karagün” ve “Akgün” resimleri Mustafa Kemal’in Büyük Taaruz’un ardından iç kamuoyu oluşturmak için çıktığı bir gezide, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı betimlemesi için ressam Avni Lifij’i görevlendirmesi üzerine ortaya çıkmıştı. Lifij, Osmanlı’nın son döneminde Osman Hamdi Bey’in öncülüğü ile Sanayi-i Nefise’de (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) eğitim alan, ardından Paris’e gönderilen, birinci dünya savaşının başlaması ile yurda dönen ve “1914 Kuşağı” olarak adlandırılmış ressamlar arasındadır (1914 Kuşağı olarak geçen ressamlar: İbrahim Çallı, Ruhi Arel, Feyhaman Duran, Hikmet Onat, Hüseyin Avni Lifij, Nazmi Ziya Güran, Namık İsmail, Sami Yetik, Ali Sami Boyar ve Hasan Vecih Bereketoğlu). Bu ressam kuşağı ile ilk defa Türk resim tarihindeki fotoğrafik bakış açısı kırılacak, kültürel anlamda çok önemli nüveler ortaya çıkacaktır. 

Birinci dünya savaşının sonlarına yaklaşırken, 1917 yılında, Enver Paşa’nın emriyle Şişli’de eski bir konakta “Harbiye Nezareti Atölyesi” kurulur. Zamanla bu atölyenin adı “Şişli Atölyesi” olarak anılmaya başlar. 1914 kuşağı ressamların çoğu bu atölyeye katılır. Amaç, ülkenin mücadele ruhunu yükseltmek üzere savaş konulu resimlerin yapılmasıdır. Hatta, bir grup ressam bunun için Çanakkale cephesine gönderilir. Sanatçıların atölyede yapacağı çalışmalar için top arabalarının atölyeye getirilmesi, atölyenin toprak arazisine hendek kazılması gibi imkanlar sağlanır. Böylece aynı zamanda, Türk resim tarihinde, toplumsal ve sosyal konuların ele alındığı, çok figürlü kompozisyonların yapıldığı bir dönüm noktası yaşanır. 

Lifij’in 1916 yılında yaptığı “Alegori” resmi, simgesel anlatımı ile dönemi içerisinde ayrışır. Alegorik anlatımın usta bir örneğini oluşturan eser, savaşı askerler ve çatışma ile anlatmak yerine, savaşın insan ve doğa üzerindeki yok edici etkisini ele alır. Resmin mekânı savaşın her şeyi yok ettiği bir kuraklık ve ıssızlık içerir. Gün batımı renkleri yangın sonrasını anımsatır ve tüm figürlerin üzerine dramatik etkiyi artırarak yansır. Devrilmiş bir at arabası, ölmek üzere olan at ve insanlar, yaşlı adamın ayağa kalkmak için tutunuşu, sağ tarafta yokuş çıkmaya çalışan başka bir at arabası, yük taşıyan gençlerin simgeselliğinde buluşan çaba, arkalarında yanan bir ev ve hüzün veren sisli ufuk, hepsi Lifij’in kompozisyonunda anıtsal bir ifadeye kavuşur. Maalesef resmin iyi bir görseli internette bulunamıyor ve orijinal resmin iyi bir fotoğrafını da kötü kurgulanmış sergi ışıkları nedeniyle çekmek çok zor. Resmin etkileyiciliğini anlayabilmek için MSGSÜ İstanbul Resim Heykel Müzesinde canlı görülmesi bir zorunluluk.

                                             Hüseyin Avni Lifij, 1916, “Alegori”

“Karagün” ve “Akgün” resimleri ise Lifij’in savaş alanında bulunduğu 4 ay boyunca yaptığı etüdlerin ve izlenimlerin sonucu olarak oluşmuştur. Erkan-ı Harbiye’de konuk edilen Lifij, resim çalışmaları için belgeler toplar ve yaklaşık bir yıllık bir çalışma sonunda 1923 yılında resimleri tamamlar. “Karagün”, “Alegori”de olduğu gibi savaşın insanlar üzerindeki etkisini ele alır. Mekân savaş sonucu oluşan bir “yıkıntıdır”. Yırtıcı kuş, bebek ve kadın yine simgesel olarak kullanılmıştır. Halının ve beşiğin üzerindeki motifler ve sol önde bulunan dibek taşı, Anadolu göndermesi yapar. Bu öğeler, Kurtuluş Savaşı ile bağ kurulmasını sağlayan önemli detaylardır. “Akgün” resminde Kurtuluş Savaşının sonu müjdelenir. Ele geçirilmiş düşman sancağı, dirençli bir Türk askeri, galibiyeti göklerde simgeleyen Türk uçağı ile bu eser Lifij’in en didaktik resmi sayılabilir. Lifij’in güçlü deseni ve kendine özgü renkleriyle oluşturduğu şiirsellik resmi ayrıca güçlendirir. Her iki resim de Ankara Resim ve Heykel Müzesinde sergilenmekte. Ressamın iki resmi aynı anda yapmasına uygun olarak, izleyenlerin de bütün olarak algılaması için, resimleri aynı müzede yan yana görebilmek önemli. 

                                         Hüseyin Avni Lifij, 1922-1923, “Karagün”

                                              Hüseyin Avni Lifij, 1922-1923, “Akgün”

Osmanlı’nın son demlerinde filizlenen modernleşme, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ısrarcı bir ilerlemeye dönüşebilmişti. Paris’teki “salon” sergilerinden ilhamla ve Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin girişimleriyle 1916’da yılında ilki yapılan Galatasaray resim-heykel sergileri 1952 yılına kadar kesintisiz devam etmişti. Bir süre sonra, sanatçıların ressam kabul edilmeleri için mutlaka eserinin sergilenmesi gerektiği bir sanat platformuna dönüşmüştü. Ayrıca, Türkiye’nin ilk sürekli sergisidir. 

Milli Mücadele’nin yoğun yaşandığı dönemde Cemal Tollu gibi savaşa katılan ressamlar da vardı, bir süre savaşta resim yapma göreviyle bulunanlar da… Bir çok sanatçı tarafından doğrudan kültürel oluşumu etkileyen adımlar atıldı. Örneğin 1922 yılında Serbest Resim (Çemberlitaş) Atölyesi, Sanay-i Nefiseye alternatif ilk özel atölye olarak kuruldu. 1914 kuşağından birçok isim burada öğretmenlik yaptı. Okul, cinsiyet ve mezhep ayrımı yapmadan, akademiye giremeyen öğrencilere eğitim imkânı tanıdı. Kendilerine, toplumun sorunlarını ve halkı ilgilendiren konularda resim yapmak gibi hedefler koydular. 


Avni Lifij’in eserleri ile örneklendirdiğimiz bu dönem daha yakından bakmayı hak ediyor. Hem Türk Resminin modernleşme aşamalarını, hem de toplumsal koşulların sanat üzerindeki belirleyiciliğini anlamak açısından. Bu yüzden, günümüzde sanatın ne kadar ilerici ya da köhne olduğunu tespit etmenin dayanacağı sınırlar var. O sınırın en büyüğünü Kurtuluş Savaşı örneği de hatırlatıyor.

FİDE LALE DURAK / SOL-Özel



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder